Syrian refugees cross the border into the autonomous Kurdish region of northern Iraq, August 19, 2013. More than 20,000 Syrian refugees have entered northern Iraq since Thursday in one of the largest crossings in the more than two-year-old conflict and the influx is continuing, the United Nations said on Monday. REUTERS/Azad Lashkari (IRAQ - Tags: POLITICS CIVIL UNREST)
Bu Iraklı, Suriyeli, Afgan olsun doldurduk ya memlekete.. Malum Türk insanı misafirperverdir, merhametlidir falandır filandır, yersendir ya...İşte bu arkadaşlardan eğitimsiz, işsiz, ipsiz, sapsız olanlar ki sayıları tahmini edebileceğiniz gibi işi, eğitimi olan ülkedaşlarına göre çok daha fazla, büyük bir hızla suç işliyorlar. Suç işlemekle kalmıyor bir de son sürat doğuruyorlar. Çoğalıyorlar.
Ekmek elden su gölden yaşarken niye çoğalmasınlar zaten değil mi?
***
[caption id="attachment_60821" align="alignleft" width="528"]
Syrian refugees cross the border into the autonomous Kurdish region of northern Iraq, August 19, 2013. More than 20,000 Syrian refugees have entered northern Iraq since Thursday in one of the largest crossings in the more than two-year-old conflict and the influx is continuing, the United Nations said on Monday. REUTERS/Azad Lashkari (IRAQ - Tags: POLITICS CIVIL UNREST)[/caption]Geçen gün bir program izliyorum. Hani şu ihtiyaç sahiplerine yeni ev ya da evlerine yeni oda yapılan ve toplum vicdanını yalandan rahatlatan programlardan biri.
Bu kez dört çocuklu Iraklı bir annenin evine gidildi. İki çocuk Irak'ta doğmuş, yaşları 10/11... İkisi de zehir gibi. Akıllı.
Yaşadıkları evin bütün sefaletine rağmen okullarında da başarılı iki öğrenci imiş bu çocuklar. Öğretmenlerinin dikkati sayesinde oturdukları evin, bırakın insan hiçbir canlının yaşamasına elverişli olmadığı ortaya çıkmış ve programa başvurulmuş.
Eve ev demek yanlış zaten.
Korkunç bir manzara. Ve o evde o Iraklı kadın Türkiye'ye geldikten sonra iki tane daha çocuk yapmış. Kocası yok. O Irak'ta kalmış. Çocukların babası meçhul.
Abla o sefalette kendine manita yapıp ardı ardına doğurmuş. Nasıl olsa hastane bedava, ilaç bedava. Gıda yardımı da geliyor. Yalnız işte barınma sorunu varmış onu da sağolsun TV kanalı çözdü.
Aileye pırıl pırıl yeni bir ev verildi.
***
O çocuklar adına çok ama çok sevindim. İki büyük çocuk nasıl sevinçten ağladılar, içim parçalandı. Diğerleri daha bebek işin farkında değiller.
Annenin ise gözünden bir parça yaş gelmedi. İnsan bir duygulanır. Çocukları hüngür hüngür ağlıyor, programın mimarına sarılıp ardı ardına teşekkür ediyorlar. Bu kadın sırıtarak gözleri parlayarak evi kesiyor. Gelsin yeni manitalar, çocuklar diyor herhalde içinden.
Benimse içimden gelen o zehir gibi akıllı, pırıl pırıl çocukları o anneden almak.
Kadının tüplerini bağlatmak, geldiği eve geri yollamak.
***
Bir başka Iraklı'nın hikayesi de Bolu'dan geldi bak...
Adam diyemeyeceğim bir insan ziyanı, sığınmacı olarak geldiği Türkiye'de yine kendisi gibi Iraklı sevgilisinin üç tane küçük çocuğunu yaramazlık yaptıkları gererkçesiyle öyle bir dövüyor ki, 4 yaşındaki bebelerden biri beyin kanaması geçirip ölüyor.
Bir daha yazıyorum: Adam bebeği döve döve öldürüyor. Yani canice hislerle. Ki hukuktaki karşılığı ağırlaştırılmış müebbettir.
Peki bu sığınmacı arkadaşların tırnaklarının ucuna zarar gelmesine kıyamayan bizler ne yapıyoruz, bu caniye "iyi hal" indirimi uygulayıp sadece 16 yıl ceza almasına karar veriyoruz.
Bunun yatarı ne kadar siz hesaplayın.
Sınırdışı falan etmeyi aklımızdan bile geçirmiyoruz. Kıyamıyoruz kardeşim anlayın artık bu tatlişko insanlara hiç kıyamıyoruz.
Ülkeye mi? Geleceğimize mi? O çoktan kıyma makinesinde ikinci-üçüncü kez çekilmeye hazırlanıyor.
Ya izin vereceğiz. Ya da "acıma acınacak hale gelirsin" sözünü hep beraber tecrübe edeceğiz.