Hiç birinden ses çıkmıyor. Başlarını kuma gömmüşler, dillerini yutmuşlar.
İstanbul’un göbeğinde bir kadın kıyafeti dolayısıyla bir yaratığın saldırısına uğruyor, bunlardan tık yok.
Elif Çakır, Esra Elönü, Balçiçek İlter, Nihal Bengisu neredesiniz? Ya sizler İsmet Berkan, Abdülkadir Selvi, Engin Ardıç, Ardan Zentürk, Yıldıray Oğur, Halime Kökçe ve diğerleri…
“Kabataş'taki görüntüleri izledim” diyenler, “Benim başörtülü bacıma saldırdılar, ona işkence yaptılar” diyen yalancılar…
Bakın şimdi ortada bir kadının fantezileri yok. Her şey ortada, iğrenç görüntüleri bütün dünya izledi. Vahşi bir yaratık belediye otobüsünde şort giydiği için genç bir hemşireye uçan tekmeyle saldırıyor ve yaralıyor. Hınca hınç dolu otobüste yalnızca bir insan evladı müdahale ediyor. Toplum kör ve sağır.
Peki Kabataş'ta, “Görüntüleri gördüm, saldırıya uğrayan başörtülü bacımda morluklar vardı” diyen yalancılar şimdi ne yazıyorlar biliyor musunuz? Bir tanesi “Maturidi inanç sistemi”ni yazmış, biri Erdoğan'ın ABD ziyaretini, diğeri “Testis Meselesi”ni ele almış.
Kabataş yalancıları bu vahim olayı görmüyorlar da hükümet kanadı olaya nasıl bakıyor? Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya geçmişte kendisinin de kıyafetinden dolayı üzüntü yaşadığını belirtiyor.
O zaman bu yapılan ne? İntikam mı alınıyor? Üstelik aynı şey mi? Sayan Kaya bugün türbanıyla bakanlık yapıyor. Peki sizin özel yaşamında şort giyen bir kadın bakana tahammülünüz var mı?
İstanbul'un ortasında bir genç kız hiç tanımadığı şeriat yanlısı bir mahlukun ölümcül saldırısına uğruyor. Savcı bey olayı basit bir yaralama olayı olarak görüyor ve yaratığı serbest bırakıyor. Neyse ki daha sonra mahkeme, olayın “Halkı kin ve nefrete teşvik etmek ve bir kimsenin inanç, düşünce ve kanaatlerinden kaynaklanan yaşam tarzına ilişkin tercihlerine müdahale etmek” suçunu oluşturduğunu belirterek sapık yaratığı tutukluyor.
Tabii yaratığın “Ben giyimini beğenmediği mi döverim. Her şey İslam hukukuna göre oldu” şeklindeki sözlerinin iyi değerlendirilmesi ve mahkeme aşamalarının çok iyi izlenmesi gerekiyor.
Buralara kendiliğinden gelinmedi. Bu tablo kadının çalışmasına, sosyal ve siyasal alanda söz sahibi olmasına temelden karşı olanların yarattığı bir tablodur. Onlara “Evinizde oturun bol bol çocuk yapın” diyenlerin, vapurdan inenleri işaret edip onların kıyafetlerine karşı çıkanların, parkta kızlı erkekli oturanlara itiraz edenlerin, kız ve erkek öğrencilerin aynı binada oturmalarını sakıncalı görenlerin, ahlak bekçiliğine soyunanların yarattığı bir tablodur.
Kadın cinayetlerinin son 14 yılda 14 kat artması, on kadından dördünün fiziksel şiddete uğraması, kadına taciz olayının ise sayılamayacak kadar çok olması boşuna değil.
Toplum sessiz kaldığı sürece bu olayların giderek artacağı ise su götürmez bir gerçek. Şimdi başta kadın dernekleri olmak üzere bütün sivil toplum kuruluşlarının bu iğrenç olaydan yola çıkarak seslerini yükseltme zamanı.