17. yüzyıl başlarında Batı Avrupa (Fransa, İngiltere ve Hollanda) merkantilizminin(1) transit liman kenti olarak İzmir’i keşfetmesine ve gittikçe artan bir ivmeyle 18. yüzyıl ortalarında kolonyal(2) liman kenti haline getirmesine bağlı olarak İzmir Batı Avrupa’nın bir ticaret okulu niteliğine bürünmüştür. Elbette bu ilgi sadece ticaret ile sınırlı kalmamış yaşamın her alanına genişlemiştir. 19. yüzyıl başlarına kadar bir araştırmacı kentin ve çevresinin her alanını ilgilendiren konulara dair araştırmalar yapar bilgi aktarırken; bu tarihlerden itibaren bilimsel disiplinlerin ayrışmaya başlaması, bu disiplinler ve ilgi alanları çerçevesinde süreli yayınların çoğalmasıyla birlikte İzmir ile ilgili özgül alanlarda çalışmalar da artmaya başlamıştır.

Bu dönemde elbette başta gelen alan arkeoloji olmuştur. Bu konuyu ve İzmir’den kaçırılan arkeolojik eserler konusunu ayrıca ele almak gerekecektir (Bu konuda bir envanter çalışması yapılması yeridir!).

Özellikle 19. yüzyılın üçüncü çeyreğinden itibaren Almanya’da artan süreli yayınlar arasında Anadolu kültürü çok yoğun bir araştırma konusu olmuştur. Bu konuda özellikle Anadolu masalları ve türküleri önemli bir yer tutmaktadır. Yazıya dökülmemiş ve sözlü olarak söylenmeye devam eden masal ve türküler böylece kayda geçirilmiştir.

Bu tür araştırmalar için özel süreli yayınlar çıkarılmış, özel topluluklar oluşturulmuştur. Anadolu karış karış gezilerek Anadolu insanının ağzından bu tür kültür kodları kaydedilmiş ve yayınlanmıştır. Bu tür yayınlar arasında, Rudolf Lindau’nun gerçekten emek-yoğun bir derlemesi olan “Türkische Geschichten, 1897” (Türk Masalları), önemli bir yer tutmaktadır. Lindau 1892-1898 yılları arasında Alman İmparatorluğu’nun Düyun-u Umumiye temsilcisi olarak görev yapmış ve bu süre içinde edebiyatın çeşitli alanlarına dair önemli eserler ortaya çıkarmıştır.

Bir başka dilbilimci Enno Littmann (Çakırcalı ile ilgili ilk yayın yapan bir isimdir!) (Tschakydschy; Eintürkischer Rauberhauptmann der Gegenwart, 1915) Anadolu’dan Türk ve Ermeni halk türkülerini derlemiştir.

İki İzmir türküsünün yer aldığı ve künyesini aşağıda verdiğim dergide ayrıca Dr. G. Jacob, Karagöz ve Hacivat üzerine Bursa’da yaptığı “Bekri Mustafa. Ein türkisches Hajälspiel aus Brussa, in Text und Übersetzung” adlı araştırmasını yayınlamıştır.

Türk halk türküleri alanında sahada doğrudan çalışmalar yaparak önemli derlemeler yapan değerli isimlerin başında Macar Ignacz Kunos (1860-1945) gelmektedir. Kunos, 1885-1890 yılları arasında Anadolu’da bulunmuş ve çeşitli bölgeleri gezmiştir. Bu yolculukları ve araştırmaları sırasında çeşitli masal ve türküler derlemiştir. Bu derlemeler arasında Kunos’un iki İzmir türküsü derlediğini biliyoruz. Kunos, bu iki türkü ve bunların dışında 16 türkünün daha yer aldığı “Chansons populaires turques” adlı derleme çalışmasını Zeitschrift der Deutsche Morgenländischen Gesellschaft (Alman Doğu Topluluğu Dergisi) adlı kuruluşa ait süreli yayının 53. cildinde (1899) yayınlamıştır. Kunos, derlediği türküleri Arap ve Latin harfli Türkçe olarak ve de Fransızca çevirileriyle yayınlamıştır.

1) İzmir'in Yolunda Vurdular Beni

İzmir'in yolunda vurdular beni.

Al kanlar içinde koydular beni.

Kızın çevresine sardılar beni.

B. Ah nine, ben vuruldum yanıyorum.

Yazıktır gençliğime, can veriyorum.

İzmir'in yolunda bir sıra diken.

Kör olsun dikeni yollara eken.

Ayrılıktır benim belimi büken.

B. Ah nine vuruldum, derman isterim;

İzmir valisinden ferman isterim.

İzmir'in içinde kura çekilir,

Kurası çıkanın boynu bükülür,

Analar babalar yola dökülür.

B. Olmalı olmalı güzel olmalı,

Yârin çevresine meze koymalı.

İzmir'e gidince bade isterim,

Badenin üstüne meze isterim,

Alacağım kızı güzel isterim.

İzmir'in içinde kurduk pazarı,

Ne hale uğrattık bakır parayı,

Deyme sarraf vermez bunca parayı.

2) Yörük Yaylasında Bir Yeşil Çadır,

Yörük yaylasında bir yeşil çadır,

Çadırın içinde bir civan yatar,

Sevdada bahane kalmasın hatır.

Yörük yaylasında gün gelir geçer,

Kızların yüzünü oğlanlar açar,

Benim sevdiceğim çil para saçar.

İzmir'in içinde kurulur pazar,

İzmir çapkınları pazarlık bozar,

Kaldır fistanın değmesin nazar.

İzmir'in içinde vardır meyhane,

Sırma bıyıklarım boyandı kana,

Acılar görmesin doğuran ana.

Yörük yaylasından gelir geçersin,

Çekme hançerini kanlar saçarsın,

Ne beni seversin ne vazgeçersin.

Kentin özellikle Türk ve Müslüman kesiminin içinde bulunduğu sosyal, kültürel ve ekonomik durumu gözler önüne seren ve kentin belleğinde önemli bir yer tutan bu türküleri bir gün notaya alınmış haliyle dinlemek; hem bu derlemeyi yapanlara hem de bu kentin yaşamışlarına/yaşanmışlıklarına saygı gereğidir, diye düşünüyorum! Umalım…

(1) Merkantilizm 16. yüzyılda Batı Avrupa'da başlamış ekonomik bir teoridir. Türkçeye yaklaşık olarak "Ticaretçilik" olarak çevrilmesi mümkündür.

(2) Sömürge ile ilgili, sömürgede yaşayan anlamında, dilimize Fransızcadan gelmiş sözcük.