İki yıl oluyor bu kente yerleşeli. İzmir’in doğal güzelliklerine ve kadim kültürlerine aşinaydım, ama yolu İzmir’e düşen turne tiyatrolarının yakınmalarını da biliyordum. İzmir’de sanat yaşamının sınırlı olduğunu, İzmirlinin yeme-içme kültürüne verdiği önemi sanat alanlarına vermediğini söyleyen arkadaşlarımın sayısı hiç de az değildi.
İki yıl gibi kısa bir süreye sığdığı kadarıyla İzmir’in sanat yaşamını izlemeye çalıştım. Evet, İstanbul’un zengin, çok sesli yaşantısı ile yarışacak bir düzeyin uzağında. Devletin, ve yerel yönetimin sanat alanındaki çabaları yetersiz olduğu gibi, İzmirli büyük sermayenin sanata verdiği destek de özlenen boyutlarda değil. Bütün bunlara rağmen, son yıllarda olumlu yönde bir değişim yaşandığını söylemeliyim.
Son iki hafta içimde izlediğim sanat olayları, bu değişimi gözler önüne seriyor. İşte birkaç örnek: Türkiye’nin en güzel konser salonu Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde bir dünya prömiyeri: “İzmir Süiti”... İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Fazıl Say’a İzmir’i anlatan bir eser ısmarlaması önemliydi. Ama, eserin dünya prömiyerinin üçte ikisi boş bir salonda gerçekleşmesi, yerel yönetimin kent kültürüne yaptığı bu önemli katkıya gölge düşürüyordu.
Elbette, bu ayıp İzmirlilerin değil, davete icabet etmeyen ‘protokol’ün ayıbıydı. Neyse ki, Aralık sonunda bir kez daha seslendirecek Say yapıtını. Bu kez, gerçek dinleyicilerine. Görün bakın nasıl dolduracak koltukları İzmirliler... Urla’nın şiirini, Körfez'in dalgalarını doyasıya hissedecekler. İzmir marşını Brahms, Chopin ya da Rachmaninov çalsaydı, nasıl yorumlarlardı? Say’ın ‘Süit’inin ustalara saygı sunuşu niteliğindeki bu bölümünde en çok Rachmaninov yorumunu sevdim. Tabi, sizin tercihiniz başka olabilir.
Bir başka örnek sinema alanından… İzmir Uluslararası Kısa Film Festivali’nin 19. yaşına ulaşması önemliydi. Yusuf Saygı yönetiminde gerçekleşen festival, programının zenginliği kadar, organizasyon başarısı ile de övgüye değerdi. Bu alanın duayeni Hilmi Etikan’ın yönetimindeki İstanbul Uluslararası Kısa Film Festivali’nin yıllarca önde götürdüğü bayrak yarışında (ülkemizde yüzlerce kısa film festivali olduğunu hatırlatayım) İzmir’in öne geçtiği söylenebilir. Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina’nın ilgisini ve desteğini de vurgulamak isterim. Sinema sanatının kitlelerle buluşmasında yerel yönetimlere önemli bir görev düşüyor. Bu tür etkinliklere sahip çıkmak, yeni salonlar yaparak sanat sinemasına yer açmak gibi…
Tiyatro alanı için de aynı şey geçerli. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İzmir Şehir Tiyatrosu kurmamak konusundaki inadını anlamak mümkün değil. Neyse ki, bazı ilçe belediyelerinin yarı-amatör de olsa Şehir Tiyatroları var; bazıları tiyatro festivalleri düzenliyor. Bergama, Bornova, Gaziemir, Karşıyaka ilk akla gelen örnekler. Konak sokak tiyatrolarına, Seferihisar köy tiyatrolarına sahip çıkıyor. Bazıları da, İstanbul’dan gelen toplulukları konuk ediyor. Ama, bu işin asıl yükünü taşıyan İzmirli tiyatroculara sahip çıkan, onlara sahne tahsis eden çok az yerel yönetim var. Bu açıdan, düzenli olarak tiyatro topluluklarından gösteri satın alarak, çok makul fiyatlarla bu tiyatroların (İstanbul tiyatrolarının yanı sıra yerel tiyatroların) oyunlarını İzmir seyircisi ile buluşturan Konak Belediyesi’nin çabasını takdirle karşılamamak elde değil.
Bağımsız girişimlerin çabalarını anmadan olmaz. AYSA Organizasyon’un, tiyatroya büyük emek vermiş ve haksız suçlamalar sonucu hapiste yaşamını yitiren Alaittin Eraslan anısına düzenlediği Tiyatro Günleri’nin ikincisi gerçekleşiyor şu günlerde. Dostlar Tiyatrosu, Das Das, Moda Sahnesi, Yolcu Tiyatro, B Planı, Perdeci Oyuncuları, Mam’Art, Oyun Atölyesi gibi İstanbul’un önemli topluluklarının oyunlarının yanı sıra, yerel gruplara ve kendi prodüksiyonlarına yer veren zengin bir program sunuyorlar İzmir seyircisine. İzlediğim oyunları paylaşmak isterdim, ne var ki yazımın sınırlarına dayandım. Ama, benzer bir işlevi iki yıldır düzenli biçimde yerine getiren TOY İzmir’den söz etmeden olmaz. İstanbul’un en önemli bağımsız tiyatrolarının birbirinden etkileyici oyunlarını izleme şansına sahip artık İzmirliler. Bu şansı da çok iyi değerlendirdiklerini görüyorum. İzlediğim tüm oyunlarda salon tıka basa doluydu… İzmir’in sanat yaşamı yoksulluktan hızla kurtuluyor. Hele bir de, vadedilen yeni sanat mekanları açılsın, siz o zaman görün İzmirliyi…