Bunu ben söylemiyorum. Bunlar AKP kurucusu, Dışişleri eski bakanı, eski Başbakan, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün açıklamaları.
Cumartesi gecesi Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı iftarda yaptığı konuşmada, uygulanan yanlış
politikalar sonucu lider ve sözü dinlenmen bir ülke konumunda olduğu Orta Doğu'da nasıl yalnızlaştığı ve "pasif" duruma geldiğini açıkça ortaya koydu.
Gül'ün konuşmasında "satır aralarında" yer alan iki nokta çok önemli.
Birincisi bu politikalar sonucu Türkiye'nin "Cihatçı" terör örgütlerinin ilgi alanı içersine sokulması
ve bunların "uyuyan hücrelerinin" ülke içinde konuşlanması, ikincisi ABD-İran nükleer enerji üretimi konusunda anlaşmaya vararak, İran'a uygulanan ambargonun kaldırılması.
ABD'nin 64 yıl sonra Küba , 36 yıl sonra İran ile başlattığı yeni ilişkiler, yalnızca Orta Doğu' yu değil dünyada etkileri görülebilecek gelişmelerdir. İran'ın Şanghay Beşlisi, dolayısıyla Brezilya, Hindistan gibi ülkelerle birlikte siyasi ve ekonomik açıdan işbirliğini önlemeye yönelik bu adımlar, İran'ı bölgenin ekonomik ve siyasi yapılanmasında en önemli aktörü haline getirecektir.
"Kürdistan " olgusu ile birlikte böyle bir oluşumda Türkiye'nin konumu ne olacaktır? Gül'ün konuşmasında yer alan yaklaşımları bu açıdan değerlendirmekte yarar var.
ABD'nin yaptığı hamleler Türkiye'yi oyun kurucu olmaktan çıkarıp, oyuncu konumuna sokmaktadır. Vizyonu ve hedefleri, dayandığı argüman ve kullandığı materyalleri yanlış olan bir politikanın sonucunu ortaya koymuştur Gül. Değerlendirilmesinde yarar vardır.
NOT: Bu yazı 12 Temmuz 2015 ‘de bu köşede yayınlanmıştır.Yeniden yayınlanmasının
nedeni uzun zamandır "SUSKUN" olan Abdullah Gül'ün bu görüşleri çerçevesinde hafta içerisinde yaptığı görüşmelerde yeni değerlendirmelerde bulunmasıdır. Gül’ün Rakka’dan ABD gözetiminde çıkartılan IŞİD militanlarının yeni konumlarının ne olacağı, gittikleri ülkelerde uyuyan hücre şeklinde eylem hazırlığı yapacak olan bu grupların en önemli hedeflerinden birinin de Türkiye olduğunu vurguladığı belirtildi. Gül'ün ayrıca SOÇİ mutabakatının önemli olduğunu ancak Orta Doğu'da barışın yolunun Filistin ve Kıbrıs sorunlarının çözümünden geçtiğini bunun da ancak ABD- Rusya arasında varılacak " BÜYÜK" bir uzlaşma ile mümkün olabileceğini söylediği belirtildi.