“Yattı uykuya daldı
Göğsü açıkta kaldı
Bir busesini çaldım
Uyandı geri aldı”

(Mani)

***

Yazının başlığına bakıp, “Hırsızlara yol mu gösteriyorsun?” diyebilirsiniz. Tam tersine ben, bu yazıyla “hırlı”lara, soyulmaktan korunma çareleri önermek istiyorum.

“A benim bahtı yârim
Gönülde tahtı yârim
Yüzünde göz izi var
Sana kim baktı yârim?”

(Mani)
***

Huyum kurumasın; öteden beri yazılaşırken, radyoya kulak misafiri olurum. An itibarıyla uzagörüre (televizyon) göz misafiri oldum. Hareketli görüntü şöyle:
Az gelişmişlikte hızla ileri gitmiş bir küffar diyarında bir yol. Üç bıçkın, yolu gözlüyor. Bir otobüs geçerken, kenara çekiliyorlar. Ufukta kırmızı bir binek otomobil yaklaşıyor. Yol Bağcılar, ellerinde silahlar, aracı durduruyor. Sürücüyü, kucağı bebeli kadını indiriyorlar. Üç soyguncudan biri direksiyona geçiyor; ötekilerden birisi şoför mahalline, diğeri arkadaki patron koltuğuna. Demeye kalmadan; lüks aile arabası vın turizm. Ama yolda bir şey kalıyor:
Araçları (ç)alınan karı-koca, gidenlerin ardından baka kalıyor. Devinimli görselin al yazısı:
“Böyle hırsızlık görülmedi!”
Düşünmeye daldım: Acaba daha başka “böylesi görülmemiş” kaç hırsızlık vakası görülmüştü?
-Gazetede karikatür gibi bir fotoğraf: Sütun gibi bir elektrik direği. Dibinde, “Zincire vurulmuş Prometheus” gibi, mezkur (anılan) direğe zincirle bağlanmış bir motosiklet ön tekerliği. Sanırsınız ki, sirkte bir jonglör üstüne atlayıp numara yapacak! Meğer öyle değilmiş. Şöyle yazıyor resimaltında:
“Adam, motosikletini ön tekerinden direğe zincirleyip, ilaç almak üzere eczaneye girmiş. Döndüğünde, fotoğraftaki durumu görmüş. Hırsız, ön tekerleği zincirinde bırakıp, arka tekerlekli motosikleti çalıp kaçmış…”
-“Her şeye yön verecek akıl yolunu şaşırırsa, ona kim yön verecek” diye bir aksakallı sözü vardır. Adı aklımda saklı bir rehberin başından geçti şimdi aktaracağım olay:
Bizimki, kızıyla birlikte, “hırsızlara çok iyi gelen” bir Akdeniz ülkesinin başkentinde. Oraya aslında “hırsızların başkenti” denebilir. Meslektaşımız direksiyonda; sevdiği kızı da yanındaki koltukta. Pasaport, nakit, çek ve benzeri değerli şeyleri arka koltukta. Mekan başkent olduğu için, trafik sıkışık. (Zaten “trafik” sözcüğünün anlamı da “yoğunluk” değil mi?) Otomobilin tekerlekleri kağnı tekerleği gibi dönüyor. Bir hırsız, araca yandan yaklaşıyor; elindeki çekici arka cama vurup, elini uzatıyor. Gerisini anlatmama gerek var mı? Pek de hırlı olmayan çalıcı, içinde defile değerinde yükte hafif ne varsa alıp, cızlamı çekiyor. Sen sağ ben sol (selamet) …
-Ayıptır yazmaması, benim evi de es geçmedi arsız hırsızlar. Gazeteler; “Şadan’ın evi, altın saat, altın kalem bulunduğu için soyuldu” diye yazdılar. Şöyle olmuş:
Zayıf hırsız, benim kapımı zille, tık tıkla yoklamış; karşı komşu kadın son derece iyi niyetle:
-Boşuna çalma oğlum, Şadan Hoca milli maça gitti; iki saatten önce dönmez!...
Bundan iyi tüyo mu olur? Şanslı hırsız, kapıyı kırıp bir çirkin (pardon, bir güzel) soyup soğana çevirmiş fukara evimi. (Kolayca tahmin ettiniz sanırım; fakirhaneme zayıf giren hırsız, şişko, hatta obez olarak çıkmış…)
-Valla değerli okurum. Server Bedi’nin “Cingöz Recai”si gibi polisiye yazabilirim ama bir hırsızlık olayı ile bitireyim bu yazıyı:
-Ön Not: Tüm anlattıklarım gibi, şu aktaracağım olay da harfi harfine gerçektir:
Bir zat-ı muhterem, bir dış ülkede ölüverdi. Prosedürü izleyip, cenazeyi normal yollardan ülkesine göndermek kolay görünen bir çözüm gibi geliyor akla: Ceset, bir sandık içinde havaalanına götürülecek, oradan diplomatik uçakla yurduna gönderilecek. Ama şeytanın işi ne? Elçilik arabası, doğal olarak bagaj kapağı açık, yola revan oluyor. Tam trafiğin kördüğüm olduğu yerde, iki utanmaz arlanmaz hırsız, bagajdaki sandığı araklayıp gözden kayboluyor! Bizimkiler havaalanına vardıklarında bakıyorlar ama, içinde ölü bulunan sandığı yerinde göremiyorlar.
Cenazecileri havaalanında şaşkınlıklarıyla başbaşa bırakalım da; sandıkta hazine yerine ceset bulanların halini düşünelim bir! Aziz Nesin ne kadar haklı: "Hiçbir mizah yazarı, gerçek hayatta karşılaşılanlar kadar ilginç öykü uyduramaz."
Eski deyişle "kıssadan hisse": Siz siz olun, en az hırsızlar kadar tedbirli ve temkinli olun. Hırsızlar dinsizse, sizler imansız olun. Başka çare yok; ülkemizde ve hele şu zamanlarda...