“Zamanlar vardır her şeyin dengede olduğu ve zamanlar vardır adımlarını çekinerek attığın, bir türlü hangi yöne gideceğini kestiremediğin, yanlış bir adımın bile çığ gibi felaketlere yol açacağı...”
Harald Braem'in Ateşin Efendisi: Şaman isimli romanından bu satırlar.
Ben şu anda sanırım cümlenin başındaki zamandayım; her şeyin dengede olduğu yani...
Neden ve nasıl oldu bilmiyorum ama galiba Tanrı gerçekten de bu dünyada hiç kimsenin sürekli üzülmesine veya tam tersi, kesintisiz mutluluğa izin vermiyor.
Beni de önce limon gibi sıktı sıktı ya da sıkılmama izin verdi, ama sonra acıdı zaar!
Bir iki yıldır kişisel olarak işler hiç fena gitmiyor.
Şimdi sıra ülke olarak toptan rahatlamaya geldi galiba.
Hep beraber huzuru bulmaya en önemlisi de toplum olarak normalleşmeye...
Zehirli gazlarla haddinden fazla şişirilmiş bir balon gibiyiz.
Patlamadan biri gelip bizi kontrollü olarak yavaş yavaş söndürsün artık kurban olayım!

***

Her şeyden öte Tanrı 'merhametini esirgemeyendir' zaten değil mi?
Atar bizi bir roller-coaster'a, hani en büyükleri Amerika'da bulunan, insanı tepelere tırmandırıp sonra 90 derece aşağı tam gaz indiren dev oyuncaklara...
Yavaş yavaş tırmandırıp, sonra paldır küldür düşmemizi izler.
Düştüğümüzde yani tam dibi bulduğumuzda da mucizelerle bizi yukarı çeker.
Yani en azından bana böyle oluyor. (Karışmayın ben buna inanmak istiyorum, ancak böyle rahatlıyorum.)
"Hadi sen biraz soluklan, nefes al, dinlen, daha inip çıkacağın çoook tepe var," dercesine.
Yok öyle her daim zevk-ü sefa ya da sürekli çekilen cefa...
Ama galiba yakın zamanda hepimize bu olacak.
Eşekten düşme halimiz bir son bulacak. Evrenin şaşmaz adaleti geç de olsa sonunda haklının, doğrunu, iyinin yanında olacak.

***

İnsana kendisinin vereceği zararı kimse veremez ya da insan kendisine başkalarının ona vereceği ödüllerden çok daha fazlasını verebilir.
Bu yüzden 'tırmalamaktan ve tırmanmaktan' hiç vazgeçmedik vazgeçmeyeceğiz.
İsyan edip popomuzun üzerinde oturarak, "Kaderimiz buymuş n'apalım" demedik, demeyeceğiz.
Tünelin sonunu göremediğimizde bile, ışığın hep var olduğunu bildik yine bileceğiz.
Elimizden geleni yapacak, şartları zorlayacak, ondan sonra gerisini artık meleklere mi inanırsınız, evrenin ışığına mı, ateşin gücüne mi, şansa mı her ne ise ona bırakacağız.
'Teslimiyet' mi? Ne münasebet?
Güneşli güzel günler göreceğiz dedik, o günler yaklaştı, hissediyoruz.
Tamam güzel insanlarız ama öyle atlara matlara binip hiçbir yere gitmeye de niyetimiz yok hani.
Bekleyip göreceğiz. İçimizden hep iyilikler güzellikler, olmayanlara da akıl, fikir, vicdan dileyeceğiz.