Yer Almanya'nın Mannheim kentindeki Diakonissen Hastanesi...

Bir odada iki kadın kalıyor. İki kadın da corona virüs nedeniyle hastanede. Kadınlardan birisi oksijen destek ünitesine bağlı olarak tedavi görüyor. Hasta yakınları çok mutlu. Çünkü iki hasta da Türk...

Birbirlerine hal hatır soruyorlar. Memleketten bilgiler aktarıyorlar. Hasta yakınları o kadar kaynaşmış ki hemşireler zaman zaman içeriye girip biraz sessiz olmaları konusunda uyarıyor. Ziyaret saati bitince hasta yakınları birbirlerine sarılarak hastaneden ayrılıyorlar. Gece oluyor...Oksijen tüpüne bağlı olarak nefes alan yaşlı kadın birden fenalaşıyor. Hemşireler koşup geliyor ve bakıyorlar ki, oksijen tüpü kapalı...

Bir anlam veremiyorlar ve tüpü açıp hastayı normal hale getirdikten sonra odadan çıkıyorlar. Aradan bir kaç saat geçiyor ve hasta tekrar fenalaşıyor. Hemşireler yine koşturuyor. Bu kez durum daha da ağır. Çabalıyorlar ama hastayı kurtaramıyorlar. Önceki geldiklerinde uyuyor numarası yapan yan yataktaki kadının bu olayda bir parmağı olabileceğini düşünerek sorguya alıyorlar.

Ve olay ortaya çıkıyor...

Kadın, “Ama o cihaz da çok gürültü yapıyordu. Uyuyamıyordum” cevabını veriyor...

Bu arada ölen kadın 79, ölüme neden olan kadın 72 yaşında. Yani ikisinin yaşı da olgunluk, hatta çok olgunluk düzeyinde.

Alman gazeteleri uzun süredir bu olayı yazıyor. Hepsi cehaleti ve bencilliği diline dolamış durumda ve şaşkınlık içindeler.

Biz ise hiç şaşırmıyoruz. Hatta Almanların şaşırmasına şaşırıyoruz.

Evinin temiz olmasına titizlenirken, sokağa çöp atmakta hiç bir mahzur görmeyen, gittiği piknik alanında çocuk bezine kadar her şeyi bırakan ve birkaç hafta sonra tekrar geldiklerinde; alanın pis olmasından şikayet eden, herkesi iterek kakarak bindiği belediye otobüsünde tek başına oturmak için yan koltuğa çantısını koyan, oturmak isteyenlere de ters ters bakan halkın bir ferdi olarak, şaşırmıyoruz.

Almanlar şaşırsın...Bu onların sorunu...

Ne olmuş?

Gürültü rahatsız etmiş...

kıyamazlar...