Zeytin ağacı, Filistin halkı ile özdeşleşmiş bir ağaçtır! Bilge ağaç ya da kutsal ağaç oluşundan değil, zeytin ve zeytinyağının Ortadoğu halkı için yaşamak demek olduğundandır bu değer! 

Filistin topraklarındaki bin, iki bin, belki üç bin yıllık zeytin ağaçları kim bilir ne uygarlıklar, çatışmalar, savaşlar ve ne ihanetler görmüştür!  

Bugün Filistin’in zeytin ağaçları çok daha büyük bir tehdit altında: Filistinliyi yaşamdan koparmanın yolunun, zeytin ağacını yok etmekten geçtiğini keşfeden işgalciler bu ağaçları yakıyor, kesiyor ve makinelerle köklerinden söküyorlarmış! 

EN ÇOK ŞAİRLER AĞLAR 

En çok da Filistinli şairler ağlıyor, atalarından gelen zeytin ağaçlarının katliamına. 

Filistin ulusal marşının da yazarı olan Mahmud Derviş, su satırları yazarken herhalde gözyaşı dökmekteydi; 

“…Eğer zeytin ağacı, kendini kimlerin toprağa diktiğini bilseydi/Yağ yerine gözyaşı akardı zeytin tanelerinden…” 

Bir diğer Filistin şairi olan Nizar Kabbani ise Filistin’e, Filistinliye ve oradaki zeytin ağaçlarına yapılanlara çok daha büyük boyutta isyan ediyor; 

“…Bir tüfek istiyorum/sattım anamın yüzüğünü/rehin verdim cüzdanımı…” diyerek şiirine başlıyor ve ardından eylem geliyor;  

“Benim de bir tüfeğim var şimdi/beni de Filistin’e götürün yanınızda… Toprağıma zeytin ağaçları dikmek istiyorum…” diyor. 

KOŞULLAR ŞAİR YAPMIŞ FİLİSTİNLİYİ 

Filistinli şairlerin şiirlerinden gözyaşı akar. Ama sanılmasın ki, sadece isyan koşullarının zorlamasıyla şair olmuştur Filistinli. Şiirlerinde temel öge hüzün ve isyan olsa da teknik, estetik ve sanat vardır, uluslararası değerdeki Filistinli şairlerin şiirlerinde. 

“Artık kimse tanımıyor seni/Yarın da tanımayacaklar/Bombalar yağarken/Yerinde kalan ağaçlar gibisin…” diyen Necvan Derviş’in şiirlerinde bu kaliteyi görmek mümkündür. 

Kimi zaman başka şairler de Filistinli şairlere destek vermiş, onların acısını paylaşmıştır. İşte Leon Rosselson; 

“…Şuraya bak! Nasıl da ağaç mezarlığına çevirdiler zeytinliklerimizi/Dev makinalar yok etti umutlarımızı/Birer birer söküldü yerinden ağaçlarımızın yüreği…” diye haykırıyor kesilen zeytin ağaçlarının acısını yüreğinde hissederek. 

Ya, Jean- Claud Gianadda’ya ne demeli? 

“…Gel güvercin gel/gaganda zeytin dalıyla gel/Barışın gerekli olduğu yere/dünyamıza ve yüreklerimize gel…”  

Zeytinlikleri yok ederek Filistinlinin umudunu söndürmek, çok yönlü bir katliamdan başka nedir ki?