-Ben resim yapmak için ne kendimi üzüyor ne de denemeler yapıyorum. Eğer söyleyecek bir şeyim varsa onu, yapmaya zorunlu olduğuma inandığımdan öylece söylüyorum. Sanatın ne olduğunu söylemek gerekirse ben bilseydim kendime saklardım. Ben aramıyorum, buluyorum.

-Pablo Picasso

Yaz aylarında hepimizin önceliği deniz kenarına gitmek, biraz güneşlenmek, biraz yüzmek oluyor. Çoğumuzun dilinde tatil planları, bilgisayar ekranlarında tatil siteleri… Ancak kültür-sanat etkinliklerinin bu dönemde azalması öteden beri canımı sıkmıştır. Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatrosu, varsa şehir tiyatroları sezonu bitirir. Konserler yazlık beldelerde olur. Aylarca hiç resim veya heykel sergisi açılmaz. Neyse ki kent, yeni sezona bomba gibi bir sergiyle ‘merhaba’ diyecek. İzmir, Eylül ayından itibaren ilk kez bir Pablo Picasso sergisine ev sahipliği yapacak. Bu da yazın en sıcak ayını geçirmek için sanatseverlere motivasyon kaynağı olacak.

Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerdeki önemli kurumların yer aldığı “Picasso-Méditerranée” projesi kapsamında düzenlenen sergiler serisinin kapanışı olan “Picasso&Gösteri Sanatı” isimli sergi, 18 Eylül tarihinden 5 Ocak’a kadar Arkas Sanat Merkezi’nde gösterilecek. Sergide, Picasso’nun gösteri dünyasını konu aldığı birçok önemli tablosu, tasarladığı kostümler, eskizler, heykeller ve yaşamına dair fotoğraflar aracılığı ile gösteri sanatlarının Picasso’nun sanatına olan etkisini mercek altına alacak.

Pablo Picasso’nun doğuştan ressam olduğu söylenir. Konuşmaya başlamadan resim yaptığı ve ilk sözcüğünün ‘kalem’ olduğu anlatılır. Picasso’nun çocukluğundan itibaren tutkulu bir ressam olduğunu unutmamak gerekir. Yaşamının son günlere değin içinden geldiği için resim yaptı. Başarısı ise yalnızca bu tutkunun yan ürünüydü. Öyle ki 1967 yılında bir tablosu, yaşayan bir ressamın eserine ödenen en yüksek fiyattan satıldı.

Ressam, çalışmalarını sürdürdüğü Paris’in atmosferinde, gerçeküstücülük, dışavurumculuk, fütürizm, kübizm ve daha bir çok ‘izm’le yan yana çalışırken kendine has biçemini ve bireyselliğini hep sürdürdü. Picasso’nun hem sanatsal yaşamına, hem de içinde bulunduğu 20’nci yüzyıl sanatına yön veren ise 1907 yılında resmettiği ‘Avignonlu Genç Kızlar’ tablosu oldu. Bu resim, anatomi ve perspektif geleneğinin değişmesine yol açtı. Rönesans geleneği bu tabloyla yıkıldı ve 20. yüzyıl resim sanatının önünü açacak olan kübizm akımının başlangıcı oldu. Picasso, Rönesans’tan bu yana ressamların bağlı kalmak zorunda olduğu tüm değerleri yok saydı. Resimlerinde göz yanılmasını ortadan kaldırıp onun yerine kendi kişisel bakışını koydu. Çağdaşları ve ondan sonra gelenler, onun ortaya koyduğu üslup sayesinde tuvalleri üzerinde daha özgürce çalıştı.

Kuşkusuz Kübizm denilince akla Picasso; Picasso denilince de Guernica gelir. Picasso’yu anarken Guernica’ya değinmemek olmaz.

Picasso’nun sevgili İspanyası, 1936’da kendini iç savaşın içinde buldu. Güçsüz bir halkçı hükümet tarafından yönetilen İspanya Cumhuriyeti, Franco önderliğindeki sağ kanat generallerinin ihtilaliyle karşı karşıya kaldı. İspanya, komünizm ve faşizmin savaş alanına dönüştü. Aynı zamanlarda İspanya’nın Paris büyükelçisi Picasso’dan Paris Dünya Fuarı’ndaki İspanya pavyonu için bir duvar resmi yapmasını istedi. Picasso başta pek istekli görünmese de ‘Guernica’ her şeyi değiştirdi.

1937’de İspanyol üniforması giymiş Alman pilotlardan oluşan Akbaba Lejyonu, savunmasız Guernica şehrini bombalamıştır. Kentte çok az bina ayakta kalmış; bombardımandan sağ kurtulan siviller de Nazilerin makineli tüfeklerinin hedefi olmuştur. Picasso, bu haberi duyar duymaz İspanyol pavyonundaki duvar resmine başlar. Sanatçı eseri için; “İspanya’daki savaş halka ve özgürlüğe karşı savaştır. Ben ressam olarak gericiliğe ve sanatın ölümüne karşı mücadele ettim. Bu tabloda ve son eserlerimin hepsinde İspanya’yı bir sefalet ve ölüm okyanusuna götüren askeri sınıfa karşı duyduğum korkuyu göstermeye çalışmaktayım” der. Eser, fuara yetiştirilemediği için sergilenemez ama savaş yıllarından sonra Guernica’yı gören ve “Bu tabloyu siz mi yaptınız?” diye soran bir Alman subayına Picasso’nun “Hayır. Siz yaptınız” dediği anlatılır.

Resimleriyle sanat tarihinin önemli yapıtaşlarından biri olan, yaklaşık bir asır süren hayatı boyunca sanat felsefesini koruyarak sürekli üreten, ‘sanat sanat içindir’ savını savunduğu halde savaşa ve vahşete duyarsız kalmayan, resmettiği her şeyi kendi bakış açısıyla yeniden var eden Picasso ile tanışma fırsatını kaçırmayın. Eylül’de İzmir, Picasso ile daha da güzelleşecek.

İzmir Fransız Kültür Merkezi, 17 Eylül-31 Aralık 2019 tarihleri arasında Fransız sanatçı Bernard Pras’nın, ilginç anamorfik eserini İzmirlilerle buluşturacak. Picasso’nun “Dora Maar” temalı tanınmış portresinden ilham alan sanatçının “Dora” adını verdiği eser, Arkas Sanat Merkezi’nde düzenlenen “Picasso ve Gösteri Sanatı” sergisiyle eş zamanlı olarak sergilenecek. Eserlerini resim, heykel ve enstalasyon sanatlarının birleştiği anamorfik illüzyon tekniği ile oluşturan sanatçı Pras, Temmuz ayında geldiği İzmir’de günlük hayatta kullanılan, satın alınan ya da geri dönüştürülmüş ve rastgele yerleştirilmiş izlenimi verilen nesnelerle yarattığı eserin sadece belirli bir açıdan bakıldığında tam olarak görülebildiğini söyledi. Pras “Ressamlardan farklı olarak kullandığım her nesneye belirli bir boyut ve anlam katıyorum. Fikirlerimi yalnızca bir tablo üzerinde anlatsaydım, kendimi sınırlanmış hissederdim. Bu teknikte hayal gücünün sınırı yok” dedi.