Son zamanlarda bu ülkenin çocuklarına karşı yüzümüz eğik, mahcubuz.
Belki o kötüler hep vardı da biz yeni farkına vardık.
Ya da memleketin bütün sapıkları iyice gemi azıya aldı.
Çocuk kelimesi bugünlerde sadece hüzün ve utanç çağrıştırıyor bize.
Koruyamıyoruz onları… Elimizden geleni yapıyoruz ama ‘bir kereden bir şey olmaz’cılar, ‘rızası varmış’çılar, önümüze engeller dikiyorlar.
O engeller ki, edep, vicdan, insanlık dışı her tür melanetle örülü…
Vicdan sahibi insanların sahip olmayanlarla, bilgiyi kendilerine ışık edinmişlerin cahille mücadelesi çok zor.
Silahlar eşit değil bir kere.
Tam da kendilerine tavsiye edildiği gibi, bakamayacakları çocukları ardı ardına doğurup sokağa salanlar, ne idüğü belirsiz yurtlara bırakanlar rahat.
Onların yerine biz kahroluyoruz.
Akıbetini bile merak etmedikleri çocukları zarar görmesin diye biz savaşıyoruz.
Koruyamadığımız, her çocuk için ‘affedin bizi’ diyeceğiz ama, yüzüm de yok ki hani!
Çocuk gelin almak isteyen pedofillere getirilen yasal kolaylıklar yetmedi şimdi de utanarak yazıyorum ki ensest ilişkilere yol vermeye hazırlanıyorlar.
Bu şeytani saldırılardan bu ülkeyi, çocukları nasıl koruyacağız biz?
Delirmeden, akıl sağlığımızı yitirmeden bu karanlığın gün gelip yenilmesini nasıl bekleyeceğiz?
İsmi lazım değil bir malum zihniyet siyasetçisi çıktı dedi ki "Utanmadan sıkılmadan akraba evliliklerine ensest diyor bu ahlaksızlar!"
Bize dedi bize?
Ensest dediğimiz akraba evliliği imiş ve bizim toplumumuzun gelenek göreneklerine göre gayet normalmiş.
Buna karşı çıkan bizler ahlaksızmışız.
Batsın sizin sapık zihniyetiniz, batsın sizin akraba evlilikleriniz, batsın sizin aile içinde bile bir türlü dizginleyemediğiniz azmış libidonuz.
Tüh kere tüh artık! Böyle suratınıza suratınıza!

Büyük deha çok yanılmış


Bu ülkenin görüp göreceği tek başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, hani ruhu bin kez şad olsun ama bazı konularda çok yanılmış.
Türk milleti zekidir, çalışkandır derken mesela...
Ya da bu ülkenin geleceği olan çocuklarla ilgili, kendisi gibi düşünen bir toplum olduğumuza inanması.
Bakın neler demiş ve rahmetli hiçbirini tutturamamış. Becerememişiz, çocukları hayırlı evlat olarak yetiştirememiş ve koruyamamışız. Bu çürümenin, bu yozlamanın başka bir izahı yok çünkü...

***

- “Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz.”
- “Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı, onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınmalıdır.”
- “Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize her şeyden evvel Türkiye’nin istiklaline, temeli benliğine, milli geleneklerine düşman olan unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir.”
- “Milletin bağrında temiz bir nesil yetişiyor. Bu eser (Türkiye Cumhuriyeti Devleti) ona bırakacağım ve gözüm arkamda olmayacak.”
- “Gençler! Cesaretimizi güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve kültür ile, insanlık değerinin, vatan sevgisinin en değerli örneği olacaksınız.”
- “Bir gün ulusu sizin gibi beni anlamış gençliğe bırakacağımdan çok memnun ve mesudum.”
- “Biz her şeyi gençliğe bırakacağız… Geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir.”
- “Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz.”

***

Memleketin geldiği noktada, bu satırları okurken insanın yüzü kızarmıyor değil.
Rahmetli oralardan “yarattığı ve bıraktığı” ülkeyi görüyorsa büyük hayal kırıklığı yaşıyordur.
Ama pes etmek yok. Aklı selim bir avuç insan da kalsak, mirası korumak için mücadeleyi sürdüreceğiz.
Cumhuriyet rejimini, demokratik haklarımızı, bağımsızlığımızı sokakta bulup da bize armağan etmedi O büyük deha…
Sokağa attırmayacağız.