İnsanlara sürekli zayıf ve fit olmaları gerektiği baskısı artık giderek daha ağır bir spor faşizmine dönmeye başladı.
Spor yapmıyorsan, yeteri kadar zayıf değilsen, karın kasların yoksa, popon sarkıksa ikinci sınıf insansın... İlkelsin... Çağın dışındasın... Çirkinsin çirkin!
Her sabah instagram hesapları dalda sallanan elma pozisyonundaki kadınların fotoğraflarıyla dolu.
Adamlar spor salonunun soyunma odası aynasında tişörtlerini sıyırıp baklavalarının fotoğrafını çekiyorlar...
Renkli kulaklıklarıyla koşanlar, neon ayakkabılarıyla yürüyüşe çıkanlar, renkli taytlarıyla kendini ormana vuranlar.
Tamam hepiniz çok sportifsiniz, sağlıklısınız, çok fit, güzel görünüyorsunuz.
Bizim gibi kahvaltıda ezine yemek yerine çimen suyu içerek ömrünüze ömür katıyorsunuz.
Çok da iyi yapıyorsunuz ama acaba kendinizi biraz fazla mı zorluyorsunuz?
Benim sporla alakam yok, bunu hep yazarım.
En son geçen sene 'yaz geldi biraz mekik çekeyim de şu göbeğimi eriteyim' demiştim. Bir hafta hastanelerde gezdim. Çünkü belimi fena sakatlamıştım.
Yürüyüş dahil her tür spor aktivitesini o kadar sevmeden yapıyorum ki o bir saatin sonunda sinirden ağlayasım geliyor.
Ama etrafımda benim gibi tuhaf yaşam formlarının dışında olanlar da var tabii.
Her gün 10 km koşmazsa içi rahat etmeyen, istisnasız her gününün üç saatini spora adayan tanıdıklarım var.
Bu zaman kadar ne bir tanesinden ahkam duydum ne bir zorlama hissettim...
Ne de bendenizin "mümkün olduğunca hareket etmeden dur" felsefemi küçümsediler.
Her gün fotoğraf paylaşıp altına direktifler verdiklerini de görmedim.
Sporla iç içe bir yaşamı gerçekten kendileri için tercih ediyorlar çünkü.
Sosyal medya paylaşımlarında bulunmak için değil.
Herkes istediği fotoğrafı ve düşünceyi paylaşır tabii ama ben fazla didaktik olanları sevmiyorum sanırım.
Benimsediği hayat felsefesini emir kipiyle vurgulayanları mesela.
#koş #anıyakala #toputut #buğdayıboşver #çimenikemir #yatmakalk #onuyemebunuye...
Spor salonlarında ve kereviz kökü suyu içerken çekilen fotoğrafların altına atılan bu ve benzeri etiketler, bende doğrudan yatıp uzanma ve dilim dilim beyaz ekmek yeme hissi uyandırıyor.
Haydi bir tane iki tane özendirmek için ya da paşa gönlün için fotoğraf koyarsın da...
Ama her gün aynı salonun, aynı aletinde, aynı şekilde sallanırken fotoğraf koyunca benden daha fazla sporcu olmuyorsun.

oncelEski tadı olmasa da...
Artık Alaçatı Ot Festivali değil de meşhuuuur Alaçatı Ot Festivali diyebiliriz herhalde.
Dün başladı, pazar günü sona erecek.
İlk senelerdeki özen ve coşkudan eser yok tabii ama festivali ilk organize edip tasarlayan, vizyon sahibi ekip nasıl sağlam bir temel atmışsa, şu anda festivali kermes zihniyetiyle kotarmaya çalışanlar, o ilk ekibin ekmeğini yiyor.
Geçen seneki başarılarından pek memnun kalmış olmalılar ki belediye bu sene organizasyonu tek başına üstlendi.
Özellikle geçen seneki sakillikten sonra benim bu festivale ilgim tamamen bitti.
Her cumartesi kurulan Alaçatı pazarından bir farkının olmayacağını artık biliyorum.
Nerede o ilk yıllardaki festival nerede şimdiki, mercimek köftesiyle bezeli özensiz tezgahlar.
Ama tabii yine de tatilcilere hava şahane festival bahane.
Alaçatı şu anda tam kapasite dolu.
Otellerde yer yok. Restoranların rezervasyonları ful.
Ne diyelim, hoş geldiniz sefa getirdiniz. Ve evet evet, emekli olunca kesin Ege'ye yerleşmelisiniz...

Botoks da reçeteye bağlı
Birkaç yıl önce şöyle bir sistem vardı: Kadınlar eczaneden botoks ilacını alıp tanıdık bir doktora gidiyor ve bir tüpü iki arkadaş paylaşmak suretiyle piyasa fiyatının yarısından daha az bir maliyetle kalkık kaşlara ve çizgisiz bir alın bölgesine sahip oluyorlardı.
Bir klinikte 650-700 liraya yaptıracakları işlemi 250 liraya kotarmış oluyorlardı yani.
Ama artık o lale devri bitti.
Çünkü botoks ilaçlarının eczanelerde her isteyene satılmasına yasak getirildi.
Daha doğrusu epeydir eczanelerde satılmıyor bile.
Eğer botoks tedavisi gerektiren bir hastalığınız varsa, örneğin bir nörolog migreniniz için botoks kullanmanız gerektiğine inanıp size bir reçete yazarsa, o reçete firmaya yollanıyor, firma ilacı ancak öyle satıyor.
Uzman ellerde gerçekleştirilen müdahaleler değil tabii ama altın günlerinde yapılan botoks seanslarını önlemek açısından gayet yararlı bir karar bence.