Değerli okurlarım, yoksulların, ezilenlerin, işçilerin, emeklilerin haklarını korumak ve geliştirmek, adaleti ve insan haklarını korumak, her iktidarın temel amacı ve görevi olmalıdır. Türkiye, bir çıkmazın içinde sarsılıyor. Türkiye'nin içinde bulunduğu çıkmazdan Türkiye'yi çekip çıkarıp kurtarmak gerekiyor. Evet, Türkiye bir çıkmaz yolda... AKP'nin ekonomik politikası; "Üretmeyin, ekmeyin, biçmeyin, fabrikaların bacalarını tüttürmeyin" mantığı üzerine kurulmuş. Peki bu ülkenin karnı nasıl doyacak? İşsizlik sorunu bu mantıkla nasıl çözülecek? Yeniden üreten bir Türkiye kurmazsak sanayicisiyle, çiftçisiyle, esnafıyla katma değer yaratan bir Türkiye yaratmazsak Türkiye çöker. Hakça bölüşen bir düzen kurmazsak Türkiye çöker. Sadaka devleti değil, sosyal devleti yeniden inşa edip hayata geçirmezsek Türkiye çöker. İktidar, 19 yıldır bunu yapamadı. İktidar, tüketiciliğin zararlı hayat tarzından kurtulamadı ve toplumsal refahı oluşturacak bir işleyişi bir sistemi kuramadı. Neoliberalizm ürünü AKP, bugün ektiğini biçiyor. Dilinde sadece manevi hayat olan AKP, bugün maddi hayata yenik düşüyor. Gelinen noktanın temel nedeni bu anlayıştır, bu zihniyettir. Sevgili okurlarım, ne demişti Erdoğan?  "Ekonominin kitabını ben yazdım." Bugün ekonominin kitabını yazanlar ne yazık ki şaşkın. Dolar almış başını gidiyor. AKP, iktidara geldiğinde 1 dolar 1,35 liraydı. Bugün dolar 10,40 lira sınırını aştı. Ortada ne savaş, ne büyük afet var; ama döviz fiyatları dalga dalga yükseliyor. İşsizlik oranı 2002'de yüzde 9 civarındaydı. Bugün işsizlik oranı yüzde 12 seviyesinde. İşsiz sayısı 10 milyonun üzerinde. Piyasaları doların dozu belirliyor. Dolar rekor üzerine rekor kırıyor, ekonomik dengeler sarsılıyor. Altın fiyatları da öyle... AKP, iktidara geldiğinde 1 gram altın 12 lira civarındaydı, şimdi 1 gram altın 600 lira oldu. Çiftçi dertli, işçi dertli, esnaf dertli, emekliler dertli, gençlerimiz umutsuz ve dertli. Kısacası toplumun her kesimi dertli... Türkiye kendine yeten bir tarım ülkesi iken tarım sektörü de oldukça geriledi ve çöktü. Tarımsal alanlarda yaşayan nüfus yüzde 22'den yüzde 8' in altına düştü. Bu düşüşle köyler boşaldı, ekilen biçilen alanlar azaldı, hayvancılık öldü. Şehirlerimiz dolup taştı ve yaşanmaz hale geldi. Bu gidişat sonucunda işsizlik başını aldı gitti, millet fakirleşti, milletin borçları   katlanarak arttı. Milletin borçları artınca insanlar yoksullaştı ve borçlarını ödeyemez oldu. İcra dosyaları arttı. Bugün raflarda 23 milyon icra dosyası var. AKP, son 19 yılda 63 milyar liralık özelleştirme yaptı. Cumhuriyetin bütün değerlerini en ucuza yandaşlarına ve yabancılara sattı. Elde edilen bu gelire rağmen kamunun borçları arttı, yoksulluk arttı, işsizlik tavan yaptı. Türkiye'nin 2002 yılında 130 milyar dolar olan dış borcu, 19 yıl içinde 450 milyar dolara yaklaştı. Türk lirası dolar karşısında ilk 7 ayda yüzde yirmi altı değer kaybederek eridi. Elalemin 1 lirası, bizim 10 liramız oldu. Merkez Bankamız, özerkliğini kaybetti. Faiz kararlarını MB değil Sayın Erdoğan veriyor. Saygın ekonomist Atilla Yeşilada uyardı. "Erdoğan bu şekilde devam ederse büyük şok dalgası ile karşı karşıya kalacağız.
Bu kadar yanlış nasıl yapılır?  Bunu anlamak mümkün değil" dedi. Sadece ekonomide değil, Türkiye, hukukta, adalette, eşitlikte hep geriye gitti. Türkiye, özgürlüklerde, insan haklarında hep geriye gitti. Türkiye, kadın cinayetleriyle her gün sarsılır oldu. Son söz, Melih Cevdet Anday'ın Telgrafhane şiirinde yazdığı gibi: "Düzelmeden memleketin hali/ Düzelmeden dünyanın hali/ Gözüme uyku girmez."