Sanat dallarının en yenisi, 20. yüzyılın sanatı sinema, teknolojik gelişmelere ayak uydurma becerisiyle korona günlerinde de seyircisinden kopmuyor. Evet, sinema salonları kapalı ama hepimiz evlerimizde en yeni yapımları izleme olanağına sahibiz. Netflix’ten Amazon’a pek çok dijital platform yepyeni yapımlarıyla sinemaseverlere hizmet sunuyor. Ülkemizde, küçük de olsa, bir sanat sinemaları ağı oluşturarak, sanat değeri taşıyan filmlerin seyirciye ulaşmasını sağlayan ‘Başka Sinema’ dijital platform MUBİ ile iş birliği yaparak, repertuarındaki filmlerden bir kısmını evlerimizde izleyebilmemizi sağlıyor. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı da, festivalini yıla yayarak, her hafta yeni filmleri kendi sitesinde gösterime açıyor. Sonuçta, sinema bilet fiyatlarının altında ücretlerle bütün ev halkı bu önemli filmleri izleme olanağına kavuşuyor.

Filmleri beyazperdede izleme keyfinin yerini tam olarak tutmasa da, evlerimize kapandığımız şu günlerde sinema sanatının en yeni ürünlerine ulaşabilmek önemli bir avantaj. Film yapımcıları açısından da bir can simidi olabiliyor dijital platformlar. Sinemaların ne zaman açılacağı belli olmadığı için yapımcılar filmlerini bu platformlara pazarlama, hatta yeni projelerini onların verdiği finansmanla gerçekleştirme olanağına kavuşuyorlar. Son günlerde, pek beğenilmese de çokça konuşulan fantastik çizgideki güldürüler “9 Kere Leyla” ve “Azizler” ile halen çekimleri süren “Şeref Bey”in dijital platformlarca yapıldığını hatırlatayım. 2020’nin film festivallerinde büyük ödülleri paylaşan üç filmden (Ercan Kesal’ın “Nasipse Adayız”, Ümit Ünal’ın “Aşk, Büyü, vs.” ve Leyla Yılmaz’ın “Bilmemek”) yalnızca birinin (Nasipse Adayız’ın) şu ana dek vizyon görebilmiş olması, sektörün dijital platformlara yönelmesinde etkili oluyor hiç kuşkusuz.

Yabancı filmler arasında da, 2020 içinde sinemalarda gösterime girebilenlerin sayısı fazla değil. Yaptıkları hasılat da geçen yılların çok gerisinde. Çünkü, sinemaların açık olduğu dönemlerde bile, seyirci sinemalardan uzak durmayı, filmleri evde izlemeyi seçti. Bu alışkanlık, kalıcı bir duruma dönüşür mü, önümüzdeki aylar gösterecek. 2020 yılı içinde sinemalarda önemli sayıda ‘sanat filmi’nin gösterime girdiğini gördük. Belki de, bunda Amerikan sinemasının büyük bütçeli aksiyon filmlerinin vizyon tarihlerinin sürekli ertelenmesinin, böylelikle sinemalarda hafta bulmakta zorlanan ‘sanat filmleri’ne yer açılmasının rolü vardır. Bu şansı değerlendiren filmler arasından yirmisi, SİYAD - Sinema Yazarları Derneği’nin ‘2020’nn En İyileri’ listesinde yer aldı.

Dilerseniz, önce SİYAD’ın seçim yöntemini açıklayayım, sonra da seçilen filmleri... Dernek her yılın başında yaklaşık yüz üyesine önceki yıl içinde gösterime giren tüm filmlerin listesini yollar ve tercih sıralamasıyla en beğendikleri 10 filmi yazmalarını ister. Gelen oylarla, yirmi filmlik liste belirlenir ve en çok oy alan film önceki yılın En İyi Yabancı Filmi olarak duyurulur… 2020’nin En İyi Yabancı filminin Çek yönetmen Vaclav Marhoul’un Jerzy Kosinski uyarlaması “Boyalı Kuş” olduğunu okumuş olmalısınız. Kosinski’nin bu hümanist yapıtından son derece etkileyici bir film yapmış yönetmen. Eğer henüz izlemediyseniz, internette bir araştırma yapıp, filme ulaşmanız olası. İçerdiği şiddet sahneleri nedeniyle çocuklarınızın yanınızda olmadığı bir zaman dilimini seçmeniz iyi olur.

Yazıyı bitirmeden, bulup izlemenizi önereceğim, 2020’nin en iyileri listesinde “Boyalı Kuş”u izleyen dokuz filmi (bazıları dijital platformlarda mevcut) sıralayayım: Fransa’dan “Sefiller” (adına aldanmayın, uyarlama değil, Paris banliyölerinden birinde görev yapan dört polisin Afrikalı göçmenlerle ilişkilerini anlatıyor), Kuzey Makedonya’dan bir belgesel “Bal Ülkesi”, zor filmlerden hoşlananlar için İsveç filmi “Sonsuzluk Üzerine”, Brezilya’dan politik bir alegori “Bacurau”, Filistinli ünlü yönetmen Elia Suleyman’ın yerellik-evrensellik ikilemini müthiş bir mizah duygusuyla aktardığı “Burası Cennet Olmalı”, Polanski’nin Dreyfus davası üstüne etkileyici filmi “Subay ve Casus”, Guatemala’dan politik bir film “Annelerimiz”, keyifle izlenen Nazizm parodisi “Tavşan Jojo” ve Fransa’dan bir canlandırma filmi “Bedenimi Kaybettim”. Bunlara, “Barbarları Beklerken”i ve “Görünmez Adam”ı da eklemek isterim. Keyifli seyirler dileğiyle…