Türkiye geçen hafta Silivri açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem nedeniyle bir kez daha İstanbul da beklenen büyük depremi konuştu. Her kafadan çıkan sesler, yorumlar, öneriler, çözüm yolları masaya yatırıldı. Sonuç tavsamaya başlayan tartışmalar, “Balık hafızalılığın” giderek gündeme girmesi.
Oysa, çıkartılacak çok ders ve alınacak, eşitli önlemler var. Gölcük depremi sonrası Başbakan Bülent Ecevit’in kurmayları tarafından hazırlanan raporda mumları görmek olası. Raporlarda depremin yıkıcı insan ve maddi kayıpların yanı sıra deprem sonrası yaşanan kaos sırasında da bir o kadar kaybın olduğu vurgulanıyordu.
Deprem sonrası, elektrik, su, doğal gaz, iletişim, ulaşım, sağlık hizmetleri gibi alt yapının hasar görmesi, yardım koordinasyonunun yeterli şekilde yapılamadığı, bunun için radikal karar ve önlemlerin alınması gerektiğine işaret edilerek Türkiye çapında bir DE-SANTRİZİLASYON yapılanması gereğini belirtmişlerdi.
Nüfus popülasyonunun yeniden organize edilmesi, sanayiinin yüzde 63 ünün yerleştiği Marmara bölgesindeki kuruluşların yeniden konuşlandırılmaları gereğine değinilerek bunun bir “BEKA” sorunu olduğuna işaret etmişlerdi. Buna göre yeşil alanların artırılması, toplanma alanlarının çoğaltılarak buralara ilk yardım donatılarının bulundurulması öneriler arasındaydı. Nüfusun büyük kentlerde yoğunlaşmasını önlemek için idari yapıda değişiklik yapılarak örneğin; Orman Bakanlığı’nı Kastamonu’ya, Sanayi Bakanlığı’nı Kayseri’ye, Turizm Bakanlığı’nı Antalya’ya, Kültür Bakanlığı’nı İzmir’e, Hayvancılıkla ilgili bakanlığı Kars veya Erzurum’a taşıyarak buralarda hem istihdam olanaklarını artırmak hem de iç göçü önlemek mümkün olacaktır.
Bölgede ki sanayi yatırımlarının bir kısmını da ulaşım ve ihracat olanakları göz önüne
alınarak belli yörelere dağıtılması ekonomideki çöküşü önleyecek önemli bir yaklaşım olacaktır.
Bu yaklaşımlar göz önüne alınarak yapılacak hazırlıklar etkili olabilecektir.
Karar vericilerin bunları düşünmelerinde yarar var.