İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü öğretim görevlisi Bengü Aydın Dikmen, 'İnkılabı Nakşeden Resimler' adlı kitabında, Cumhuriyet'in kuruluş yıllarından bugüne modern sanatımızın gelişimini resimledi

'İnkılabı Nakşeden Resimler' adlı kitabı yayınlayan İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü öğretim görevlisi Bengü Aydın Dikmen, Cumhuriyet’in en büyük başarısının, kırsaldaki bir çocuğun çalıştığı takdirde, liyakatiyle bir yerlere gelebileceğine dair verdiği güven olduğunu söyledi. Dikmen'le kitabını ve Cumhuriyet'in gençlere sunduğu fırsatları konuştuk.

Soner Can5

İnkılabı Nakşedecek Resimler, çok geniş ve pek bilinmeyen bir konuyu ve dönemi ele alıyor. Kapsamı belirlerken zorlandınız mı?

Bu dönemin çok bilinmediğini söylemek haksızlık olur. Ancak benim çalışmamı farklı kılan, o dönemin siyasi ideolojileri ve kültür politikalarının resim sanatı alanını nasıl etkilediğini bir siyaset bilimcinin gözüyle vermesidir. Sözgelimi, kültür politikalarından bahsederken dış politika ve ekonomiye de değiniyorum. Evet böyle bakınca kapsamı belirleme konusunda zorluklar yaşamışım. Okuyucuya ne kadar detay vermeliyim, nerede noktayı koymalıyım diye sürekli metnin üstünden geçtim.

Soner Can3

Yaşamınızı İzmir'de sürdürüyorsunuz. Bu bilinçli bir tercih miydi?

Aslında Erzurum’da doğmuşum, beş yaşımda geldiğimiz İzmir’de büyüdüm, Lisans eğitimimi de burada aldım. Lisansüstü eğitimim için İstanbul’a önce Boğaziçi’ne ve sonra Galatasaray’a gittim, arada bir sene İrlanda’da eğitim aldım.

Bu süreç çok zorlu geçti mi?

Evet ama insan zorlanmadan gelişemiyor. İyi ki bütün o deneyimleri yaşamışım. Entelektüel anlamda çok beslendim. Öte yandan, ailem buradaydı. Kendimi evimde hissettiğim yer İzmir olduğu için burada yaşamayı seçtim.

Soner Can2

İzmir ve İzmirli olmaya dair kesin bir fikir oluşmuştur artık!..

Tabii ki. Tüm semtlerini bu genellemeye dahil edemesem de yine de söyleyeyim; İzmirli hayatın tadını çıkarmayı sever, hayatın koşturmacası içinde başını denize çevirebilendir. Sosyal ilişkileri kuvvetlidir. Güler yüzlü, samimidir. Denize erişimin kolay olması, kadınların rahatlıkla kamusal alanda var olabilmesi, havanın sıklıkla güneşli ve ılık olması burada yaşamı çok daha keyifli kılıyor.

KİTAPLAR ŞİFA KAYNAĞIM!..

Akademik ilgi alanlarınız dışında ne türden okumalar yaparsınız?

Bir kere sanatın her alanını çok severim. Aktif olarak dansla ilgileniyorum. Akademik çalışmalarımın öne çıkmasından ötürü yıllardır ihmal ettiğim edebiyat okuma alışkanlığıma yeni geri döndüm ve bundan büyük bir haz alıyorum.

O vakit kitaplar sizin için bilgi kaynağı olmanın ötesinde bir anlam taşıyor...

Kesinlikle!.. Her şeyden önce kitaplar benim şifa kaynağım. Hayatın zorlu anlarında, üzüntülerimle baş edemediğim anlarda kitaplara sığınırım. Edebiyat, hayal gücümüze ve iyiliğin bir gün mutlaka kazanacağına dair umudu diri tutmamıza yardım eder. Daha da önemlisi, edebiyat aracılığıyla, kendimiz gibi olan veya olmayan insanların hayatlarına konuk olarak, onların geçtiği yolları görerek hem kendimize hem de başkalarına dair önyargılarımızdan arınıp daha özgür bir insan olmaya da katkısı sağlar.

Ekran Resmi 2024 03 19 14.11.23

Hangi türleriyle ilgileniyorsunuz edebiyatın?

Doğruları dikte etmeyen, akıl hocalığına soyunmadan iyiyi, doğruyu veren çocuk edebiyatı favorim. Bir de şu sıralar bir okuma kulübünün parçası oldum; Dünyadaşlık Okuma Kulübü. Çevreyi, gezegeni dert edinen kitapseverlerle her ay bir kitap okuyup birlikte yorumluyoruz.

Kitabınızın konularına dönersek... Sanat üzerinden modernleşme, sekülerleşme ve Batılılaşma bize özgü bir yöntem mi oldu?

Modernleşmek isteyen bütün ülkeler, kâh bizim gibi imparatorluktan cumhuriyete geçenler olsun, kâh sömürge düzeninden özgürleşenler olsun, pek çoğu aynı yollardan geçmişler. Üstelik o sırada sanatın merkezi sayılan Paris’te hangi sanat akımları modaysa oraya gidip eğitim almışlar. Resim sanatını modernleşmenin yanı sıra sekülerleşme aracı olarak da gören başka hangi ülkeler vardı o bambaşka bir araştırma konusu. Bu bağlamda bir ortaklık kurulabilir mi çok emin değilim.

SANATIMIZ EVRENSELLEŞTİ

Sanatçılarımızın devlet eliyle Avrupa'ya yollanması, bu sanatın gelişmesine nasıl katkı sundu?

Aslında devletin iki pratiği bir arada yürüttüğünü görüyoruz. Hem sanatçıları çeşitli mekanizmalarla yurt dışında okutuyor, hem de yurt dışından hocaları buraya getirtmeye çalışarak burada ders vermesi sağlanıyor. Sanatçılarımızın devlet eliyle yurt dışına gitmeleri plastik sanatlarımızın gelişmesine katkısı inkâr edilemez. Öte yandan, o dönemde az evvel bahsettiğim gibi pek çok ülkenin burslarla Batı’ya öğrenci gönderdiğini görüyoruz. Özellikle uygulamalı bir alan olduğundan plastik sanatlar için bu gerekiyor. Her dönem aslında toplumlar yeni’nin peşinde, kendilerini geliştirmek için eğitimi önemli bir araç olarak görmüşler.

Cumhuriyetin bu çabaları, halk üzerinde beklenen etkiyi yarattı mı?

Bu konu da özel bir araştırma ve uzmanlık konusu. Ben gözlemlerime, bazı okumalarıma dayanak bir şeyler söyleyebilirim. Yüz yıl öncesine göre bugün sanatımız evrensel ölçütlerde üretiliyor, sergileniyor. 1950’lerden itibaren devletten başka aktörler de sanat alanına girdi.

Sivil girişimleri kastediyorsunuz, değil mi?

Evet. Özel galeriler, sivil toplum örgütleri, bankalar, şirketler, müzeler, bienaller, vs… Cumhuriyet’in kuruluş döneminde yapılan Batı sanatını yakalama hamlelerinin sonraki yıllarda orayla sanatsal bağlantının kurulmasında gerekecek kültürel birikimin oluşmasına şüphesiz katkısı olmuştur. Deminki sorunuza bağlayacak olursam, Cumhuriyet’in sanat politikalarının sekülerleşme ile ortak özellikleri olduğu söylenebilir.

Hangi nedenlerle?

Kaynağını ve gücünü dinden değil, kamudan, cumhurdan alan, dine değil kamuya hizmet etmeyi güden politikalar olması nedeniyle.

CUMHURİYETİN ZORLANDIĞI ALAN

Bu çabalar sonucu sanat, halkın tüm kesimlerine ulaştırılabildi mi yoksa onca şey, orta ve üst sınıfların 'ayrıcalığı' olarak mı kaldı?

Evet, Cumhuriyet kurucu değerlerini gelen her yeni nesile aktarmakta zorlanmıştır. Bana göre bu zorluğun çeşitli sebepleri vardı ve bunu bir tek kuruluş dönemine bağlamak doğru olmaz. Şüphesiz ki bunda Türkiye’nin içinden geçtiği sosyo-ekonomik ve siyasi gelişmelerin de payı vardır.

Bir zümrenin, sınıfın ayrıcalığı olmadı diyorsunuz...

Bakın, aradan yüz yıl geçti. Ama biz bugün, Cumhuriyet’in değerlerini yaşatmaya gayret eden milyonlarca insana baktığımızda bunların sınıfsal bir ortaklığa sahip olduklarını iddia edebilir miyiz, hiç sanmıyorum. Yapılanların belirli bir zümrenin ‘ayrıcalıkları’ olarak kaldığını asla düşünmüyorum. Cumhuriyet’in en büyük başarısı, kırsaldaki bir çocuğun okuduğu ve çalıştığı takdirde, liyakatiyle bir yerlere gelebileceğine dair verdiği güvendi.

Cumhuriyetin ilk yıllarıyla son yılları kıyaslarsak nasıl bir resim çıkar önümüze?

Cumhuriyet’in kuruluş dönemindeki sanat politikalarında sanatın pek çok türünü kucaklayan, destekleyen ve yüzünü Batı’daki örneklere dönmüş, yani tekniğini, yöntemini Batı’da, ilhamını kendi özünde arayan bir anlayış söz konusuydu. Günümüzdeki politikalara baktığımızdaysa, destek adına nelerden bahsedebiliriz emin değilim. Belki Kültür Bakanlığı’nın, TRT’nin bazı gayretlerinden bahsedilebilir. Bir süredir yeni-Osmanlıcı eğilimlerin Batıcı eğilimlerin önüne geçtiğini söylemek, ana akımın muhafazakâr değerleri pekiştiren yapımlara destek verdiğini belirtmek yanlış olmayacaktır.

SANATÇILARIMIZ HALKLA KAYNAŞTI

Benzer gayretler Osmanlı'nın son yüzyılında da vardı. İki dönemi kıyaslarsak hangisi daha verimli olmuştur? Bir süreklilikten de söz edilebilir mi?

Kitabımın birinci bölümünde, yurt dışına öğrenci göndermekten başka ülkede bir görsel kültürün oluşmasında ve sanata değer verilmesinde Cumhuriyet öncesi dönemin önemli olduğunu, belirli sürekliliklerden bahsedilmesi gerektiğini vurguladım. Öte yandan, o dönem başlatılan çabaların Cumhuriyet döneminde kurumsallaştığını ve daha derinlikli bir şekilde uygulandığını iddia ediyorum. Osmanlı dönemindeki destekler sadece birkaç padişahın inisiyatifiyle sınırlı kalmakta, saray dışına çıkmamaktaydı.

Bir de Yurt Gezileri gibi programlar vardı. Onlar ne ölçüde etkili oldu?

Ressamların Yurt Gezileri ve benzeri programların günümüze uzanan yararları olmuş mudur, bunu değerlendirmek zor. Daha genelleştirirsek, sanatçıların İstanbul ve Ankara gibi merkezlerin dışında kalan yerlerin de kültürel olarak geliştirilmeye muhtaç olduğunu görmelerini sağlamıştır belki de.

Bunu nasıl sağlamıştır?

Bu program, ülkenin kültürel zenginliğinin öne çıkarılmasını sağlarken, altyapı, kültür ve entelektüel açılardan geride kalmış pek çok bölgesinin bulunduğunu da gözler önüne sermiştir. Sanatçımız halkı tanımış, halka yakınlaşmış, dertlerini bir nebze olsun kavramış, bu sıkıntıların sözcülüğünü yapmıştır. Onun dışında, ressamlarımızın eserlerine yöresel malzemeler, öğeler, manzaralar girmiştir. Örneğin, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun çalışmalarında bu gezilerin etkisi çok net görülebilir.

Ekran Resmi 2024 03 19 14.11.09

RESİM ARTIK YASAKLI SANAT DEĞİL

Sanat - din ilişkisinden söz edersek, halkın belirli bir kesimi tüm bunlara rağmen 'tasviri' pek hoş karşılamıyor sanki!

Resmin artık yasaklı bir uğraş olarak görüldüğünü sanmıyorum. Belki dar bir muhafazakâr çevre içinde nü resimler için geçerli olabilir ama resim, röprodüksiyonlar, veya ucuz kopyalar şeklinde bile olsa insanların evinde, duvarında görmek istediği, estetik bir nesne, bir keyifli zaman uğraşı… Emekliler veya ev hanımlarının ücretsiz resim kurslarına gösterdiği ilgi ortada.

Karşılıklı birbirini tanıyamama durumu mu var?

Bence toplumu kutuplaştıran bazı kesimler, muhafazakarların da resimden, heykelden, sanattan anlayacağını ve keyif alabileceğini kabul etmek istemiyor. Son dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Feshane’deki heykel sergilerini çarşaflı kadınların bile merakla gezdiğini izledik televizyon programlarında. Öte yandan, bu ilginin daha çok kadınlar tarafından gösterildiğini de görüyorum ve bu da galeri ve bienalleri gezenlerin ait oldukları sınıfları da aşan bir kesişimsellik sunuyor bize. Sanata erişimleri olduğu müddetçe halk muhakkak sanata ilgi duyacaktır.

İnkılabı Nakşedecek Resimler / Bengü Aydın Dikmen / İletişim Yayınları

KİTABIN SATIR ARALARINDAN...

İnkılabı Nakşedecek Resimler kitabından bazı ilginç ve önemli satır araları...

* Türkiye'nin modernleşme süreci, resim sanatı alanının ortaya çıkışında önemli rol oynadı.

* Osmanlı modernleşmesinin önemli bir parçası olan askeri okullarda müfredata konulan desen ve perspektif dersleriyle Türkiye, Batı tarzı resimle tanıştı.

* Resim sanatı, Cumhuriyet döneminde okuma yazma bilmeyen bir toplumda ulusal kimliğin yaratılması amacıyla kullanılacak bir araç olarak görüldü.

* Sözkonusu dönemde birçok ressam resim geleneğimizde düşünce tarihi ile beslenmeyen biçimsel yenilikleri sahiplenmek zorunda kalmıştır. / (Kıymet Giray)

* Modernleşme tarihimizin pek çok unsuru gibi, görsel sanatlar ile ilgili gelişmelerin kökü Osmanlı dönemine dayanır.

* Osmanlı İmparatorluğu öğrenim amacıyla gençleri Avrupa'ya yollamaya 18. yüzyılda başladı.

* Yurtdışında öğrenim gören ressamlar ülkeye döndüklerinde sanat alanını önemli ölçüde etkiledi.

* 1950'lerde çok partili rejime geçilmesine rağmen devletin sanata ilgisinin azalması, bugüne kadar devam eden bir eğilimdir.