“Gece zifiri karanlıkta doğada yalnız kaldığımızda bilinmeyen korkular karşısında içimiz ürperir, yüreğimiz üşür. Bu dünyada yapayalnız kaldığımızı düşünür, umutsuzluk ve korkuya gark oluruz. Sonra birden karşı dağlarda bir çoban ateşi parlar. Sarar her yanımızı uzaklardaki ateşin sıcaklığı, içimizi ısıtır, yüreğimizi ferahlatır, zihnimizi aydınlatır. Bu dünyada yalnız olmadığımızı hissettirir. Hayata karşı direnç ve mücadele azmi kazandırır.
1919 yılı karanlıktır, hem de zifiri karanlık. Umutsuzluk iklimi İstanbul'un iliklerine kadar işlemiştir. Esarete ve sefalete mahkum olmaya razıdır memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet, delalet ve hatta hıyanet içindedirler. İşgalleri ve yok olmayı bir kader gibi görmekte ve göstermektedirler.
Anadolu'da bir 'çoban ateşi' parlar. Ödemiş Kaymakamı haykırır zorbalara “Yirminci asrın cemiyeti insaniyesini yaşatmak sizin vereceğiniz son karara tabidir. Silah patlarsa göreceğiniz netice pek acı ve pek elim olacaktır. Artık biliniz ki kalem değil silah ötüyor.”
Bu çoban ateşini yerel kongreler izler, ateşe keser Anadolu'nun dört bir yanı. İzmir, Dörtyol, Ayvalık, Urfa, Antep, Maraş, Adana, Kars, Aydın, Denizli, Balıkesir, Edirne ve Karadeniz kıyıları. 4 Şubat 1919'da Mustafa Kemal Paşa, “Eğer iyi bir teşkilatçı Anadolu'ya geçer de milleti silahlı bir mücadeleye ikna ederse vatan da millet de kurtulur” der ve 19 Mayıs 1919'da Samsun'dan başlatır dünyanın en haklı mücadelesini. Çoban ateşleri döner bir yangına, güçlülerin muktedir olmadığını, zalimlere de diz çöktürülebileceğini gösterir 20. yüzyılın mazlum milletlerine. Alır taşır milletini ortaçağdan çağlar ötesine ...”
Tarihçi yazar Kadir Türker Geçer, Milli Mücadeleyi belgeleriyle anlattığı “Çoban Ateşleri” adlı kitabının kapak yazısında böyle anlatıyor karanlık ortamlardaki mucize ışıkları.
16 Nisan Cumhuriyetin, laikliğin, demokrasinin, insan haklarının, hukukun, adaletin korunmasında sandıklarda yanacak bir çoban ateşidir.
Bu güzel ülkede çok şeyi değiştirecektir 'Hayır' oyları. En başta tek adam hayalleri sona erecektir kimilerinin. Laiklik kavramı tartışmalardan çıkacaktır. Düşman yaratma, linç etme katletme kültürleri son bulacaktır. Ana kuzularının Suriye bataklığında şehit olmaları önlenecektir. En azından MHP ve BBP yollarına yeni liderleriyle devam edecektir.
Ülke 17 Nisan sabahına yepyeni umutlarla uyanacaktır. Dağlarda yanacak çoban ateşleri yalnızca İzmir'in dağlarında değil, tüm ülkenin dağlarında çiçekler açtıracaktır .

***

Bugün 12 Mart. Faşist Cunta'nın iktidara verdiği muhtıra sonucu hükümetin alaşağı edildiği tarihin 46. yıldönümü... Başbakan Demirel'in şapkasını alıp tüymesinin ardından kurulan cunta hükümetleri, demokrasiye örtülen şallar, sıkıyönetim mahkemeleri, Balyoz harekatları, işkenceler, öldürülen onlarca yurtsever genç ve Deniz Gezmiş'lerin idamı ile noktalanan acılı süreç.
O karanlık günleri lanetlerken, demokrasinin, özgürlüğün yaşamsal önemini bir kez daha kavrıyoruz.