Çin işi, Japon işi…

Yıllardır tekerleme olarak kullandık bu sözü. Hatta işi, “Çin işi, Japon işi, bunu yapar iki kişi. Biri erkek biri dişi”ye kadar uzattık…

Evet, yarım asırdır Çin işi ve Japon işini bir “mucize” olarak gördük; hatta bu mucizeler patladı gitti! Kalabalık ülkenin ucuz işçiliği, Japonların teknolojik malları ülkemiz sokaklarını istila etmedi mi?

Çin işi veya Çin mucizesi bugün dünyada, dolayısıyla ülkemizde birlikte anılıyor; biri Covid-19 belası, diğeri ise Çin devası, yani aşısı… Nitekim herkes sırasını bekliyor. Ben yaşım gereği Çin Aşısı’ nın ilk dozunu dün yaptıranlardanım. Semtimizdeki Aile Hekimliği'nin personelinin müspet yaklaşımı aşı kadar kıymetliydi. Darısı 83 milyonun başına…

Kim istemez ki yaşlanırken genç kalmayı, uzun ve mutlu yaşamayı? Dün Çin’den gelen aşıyı olurken bir yandan da “Japonların uzun ve Mutlu Yaşama sırları” kitabına bir kere daha göz attım…

Kitabın iki İspanyol yazarı Hector Garcia ile Francesc Mıralles, dünyada “En uzun ve mutlu yaşamaları” ile övünen Japonya’nın Okinawa Adası’nın güneyindeki Ogimi kasabasına giderek 100 yaşın üzerinde mutlu yaşayan insanların sırlarını araştırıp yazmışlar…

***

Sevgili okurlarım, bu salgın sürecinde tabii ki ben de “Maske, mesafe ve temizlik” kurallarına uyarak günlerimin çoğunu evime kapanarak geçirdim. Okudum, yazdım ve çoğunu sizlerle paylaştım. Çocuk kitapları yazarı Savaş Ünlü’nün çok okunan eseri İBİLİ DAYI’nın kahramanı İzmirli Kenan Gökkaya’nın Japonya’ya uzanan hikayesini de sizlerle paylaşmak istiyorum. Kenan Gökkaya eski senfoni müdürü, çok yönlü bir sanatçı, Japonya’da ülkemizi tanıtmış, sevilen birisidir. Halen İzmir’ de Hatay semtinde yaşamaktadır…

Gökkaya, ilkokul öğretmeninin önerisiyle güzel sanatlara gitmiş, müziğe sevdalanmış bir güzel insan.. Senfoni elemanıyken Müdürlüğe yükselmiş, İzmir Senfoni’de uzun yıllar müdürlük yapmış. En büyük sevdası toplumu çağdaş bir düzeye getirmektir. Bunun için köy, köy dere tepe gezer. Köylülere senfoniyi anlatır. Hatta Aşık Veysel’i senfoniyle dinletir. Traktör kasalarında sahne kurup konserler verirler. Çok köylere gitmiş, Ülkemizi de dış dünyada temsil ederek Türkiye’yi tanıtır. Müziğe çeşitli ögeleri Kantoyu kattı. Daha 2 yıl önce Nurhan Damcıoğlu ile ülkemizi Karantinalı Despina oyunu ile dolaşmış… Kenan Gökkaya aynı zamanda futbol hakemi. Nitekim Ülkemizde pek çok maç yönetmiştir…

Anıları çoktur. Anlattırdıklarının çoğu komik anılardır. Örneğin Japonya’daki kirazları yerken gözyaşlarını tutamaz. Kiraz oraya Türkiye’den gitmiş. Yani yıllar önce fidelerini götürmüşler…

***

Yaşantısı örnektir. Nitekim Savaş Ünlü çocuklara model olsun diye İBİLİ DAYI adlı kitabında

onun yaşam öyküsünü anlattığını belirterek, “İlkokuldan meslek kazandığı döneme kadar geçen dönem anlatır. Çocukken yaptıkları, yaramazlıkları, okulu kazanması, okuması, meslek sahibi olması, ülkemizi yurt dışında temsil etmesi gibi” diyor…

Öyküye gelince; İbili dayı da köyde bir kişidir. Onun erik, kiraz bahçeleri vardır. Aslında her evin bahçesinde bu meyveler dikilir. Çocuklar hep beraber olup başkasının bahçesine erik yolmaya giderler. İbili dayı, Kenan’ı yakalar ve babasına söyler. Erik yolanların içinde İbili dayının torunları da vardır. Anadolu’da çocuğun eğlenebileceği ne var ki... İbili dayının anlamını torunları bile bilmez! Öyle söylenir, adı da unutulmuştur…

Kenan Gökkaya, Japonya’ya gidip de kendilerine kiraz, erik ikram edilince İbili dayı gelir aklına, göz yaşları o yüzdendir…