Yaşam kutsaldır. Sadece insan için değil her canlı için kutsaldır.
Çünkü bir canlının bu dünyada sahip olabileceği en değerli hazinedir, yaşam.
Doğumumuzdan ölümümüze kadar yaşamımızı daha kaliteli, sağlıklı ve uzun geçirebilmek için zaman zaman kendimizi “hekimlere” teslim ederiz.
Çok sevdiğimiz can dostlarımızı ve sahipsiz diğer canları da yine aynı beklenti ile “veteriner hekimlere” emanet ederiz.
Yaşam kutsaldır ve hekimlik bunu korumaya, yaşama ve yaşayana gereken saygıyı, ihtimamı göstermeye yeminli bir meslektir.
Size bir soru:
Bir hekimin yaşam emanetine ihanet etmesi ve hatta bir adım ileri gidip yaşatmak yerine öldürmesine ne derdiniz?
Cinayet... Vahşet... Dehşet...?
Peki; bir üniversitenin veteriner hekimlik bölümünde; “üzerinde çalışılacak kadavra yok!” diye kanlı canlı bir köpeği “anatomi” dersine getirip öğrencilerinin gözleri önünde boğazını keserek katleden akademisyen/veteriner hekime ne denir?
Lafı evirip çevirmeye gerek yok. “Katil” denir.
Bu korkunç olay iddiaya göre, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi'nde yaşanmış.
Aslında ben iddia diyorum ama; video var, tanık var, isim belli.
Üniversitenin rektörüne ve bölümün dekanına soruyorum:
Hayvanların yaşam haklarını koruyup onları yaşatması gereken, geleceğin veterinerlerini siz böyle mi yetiştiriyorsunuz?
O masum, o çaresiz sokak köpeğinin yaşam hakkını gaddarca elinden alan Doç. Dr. H. H. A. adlı şahıs nasıl hala bir üniversitenin kadrosunda barınabiliyor. Nasıl olur da devlet bu kişiyi cezalandırmak yerine maaş verebiliyor?
İnsanın aklı almıyor.

***

Bu olay ve görüntüler sosyal medyaya yansıdığı andan bu yana büyük tepki topladı.
Tabii bu işi bir de savunanlar var. Yok efendim köpek kanser hastasıymış da, zaten ölecekmiş. Yok efendim görüntüler, geçtiğimiz yıla aitmiş. Yok, kadavra bulunamıyormuş! Geçiniz bunları.
Köpek kanser hastası bile olsa, bütün tedavi yöntemleri denenmiş ve sonuç vermemiş bile olsa, hayvanı “uyutmak” diye bir yöntem vardır. Daha fazla acı çekmesin diye, terminal ve çaresiz hastalıklarda “merhamet” için uygulanır. Bunu da veteriner hekimlere biz öğretecek değiliz herhalde!
Diyelim ki; görüntüler geçen yıla ait. Eee? Bu neyi değiştirir. Böyle bir olay yaşanmış mı? Yaşanmış. Hesabı sorulmuş mu? Sorulmamış.
Son argüman da “kadavra bulamamak”. Yaparsınız belediye ile bir protokol; il genelinde trafik kazası veya başka nedenlerle ölen, yol ya da sokakta bulunan hayvan cesetleri belediye ekiplerince fakülteye “eğitim” amaçlı olarak verilir.
Yani; sizin anlayacağınız, olayla ilgili öne sürülen gerekçeler; saçmalıktan ibaret!

***

HAYTAP konuyla ilgili suç duyurusunda bulundu. Önceki gün HAYTAP İzmir Temsilcisi Esin Önder müjdeledi; jet hızıyla soruşturma açılmış. En azından bu bile, olayın artık örtbas edilmeyeceği anlamına geliyor. Zaten vicdan sahibi bizler de, bu vahşetin üzerinin kapatılmasına izin vermeyeceğiz.
Ancak şu da var ki; soruşturma 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında yürütülüyor. Ve maalesef bir hayvanın canını almak bu ülkede hala kabahat sayılıyor. Dolayısıyla söz konusu şahıs hakkında “sadece” 5199 sayılı kanuna göre işlem yapılırsa; ancak idari para cezası verilebilecek.
Oysa olay çok yönlü. Mesela şu soruya cevap arıyorum ben:
O gençlere yaşatılan travmanın hesabını kim verecek?
Veteriner hekimlik mesleğine ve eğitimine gölge düşürmenin bir cezası olmayacak mı?
Bir yandan o zavallı canın hesabı sorulurken; olayın diğer boyutları da değerlendirilmeli. Yoksa, 300-500 lira idari para cezası ile “adalet” yerini bulmaz.