Bugünkü konuğumuz Hasan Tahsin dostlar. Osman Nevres mi deseydim yoksa? İsmi ne fark eder? Vatanseverliğine, vatan için yaptıklarına, insan duruşuna minnetle, saygıyla…

Hasan Tahsin, Yunan işgaline karşı İzmir’de ilk kurşunu atarak Türk milli direnişinin sembolü olan yazar ve gazeteci…


Dedim ya: Gerçek adı Osman Nevres…

*****
 

1888’de Selânik’te doğar...

Yine 1888 Selanik doğumlu; dedemin babası, ATATÜRK'ün sakası Saka Mahmut'un mahalleden çocukluk arkadaşıdır...

İlköğrenimini Mustafa Kemâl’in de eğitim gördüğü Şemsi Efendi okulunda görür. Sonrasında, yine Selanik’teki Feyziye Mektebi’nde...

Burada İttihat Terakki’nin Maliye Nazırlığını yapacak olan Müdür Cavit Bey ile tanışması ise geleceğini şekillendirir. Cavit Bey, O’nun zeki ve yetenekli biri olduğunu çok geçmeden anlar. Ailesi ticaret yapmak için İstanbul’a gitse de O, Cavit Bey’in gözetiminde kalır...

Okulu tamamlamasının ardından siyasette aktif rol alma arzusu üzerine İstanbul’a gider. Bu yıllarda İttihat ve Terakki hükümetiyle çalışır ve onların sağladığı bursla Fransa’ya Paris Sorbonne Üniversitesi’ne Siyasal Bilimler öğrenimi almaya gönderilir…

Paris'te İttihat ve Terakki Fırkası’nda ve Teşkilat-ı Mahsusa'da görev alır. İngilizler adına çalışan ve dönemin Osmanlı yönetimine karşı uygulamalarda bulunan Buxton kardeşlere, Bükreş’te bulunan bir tünelde suikast düzenler ve 10 yıl hapis cezasına mahkûm edilir…

1916 yılında Almanların Balkan ülkelerine girmesi sonucu Bükreş’te salıverilir. İstanbul’a döner, oradan İzmir’e…

 1918'de İzmir'de Osmanlı Sulh ve Selamet Cemiyeti’nin sözcülüğünü yapan Hukuk-u Beşer gazetesini yayımlamaya başlar. Gazetedeki yazılarında “Vatanperver Hasan Tahsin” lakabını kullanır…

Hasan Tahsin, yazılarıyla Türkiye'de kadın haklarının savunuculuğunu yapan ilk erkektir. İzmir'i Yunanlılara teslim etmek istemeyenlerle bir araya gelerek Redd-i İlhak Heyet-i Milliyesi isimli bir dernek kurar…

Peki Osman Nevres, nasıl Hasan Tahsin oldu? Hasan Tahsin karakteri esasında Osman Nevres’ten bağımsız bir kişilik olarak İttihat ve Terakki adına çalışmalarda bulunan ve Silahçı Tahsin olarak da bilinen bir kişiydi. O'nun en önemli görev alanlarından biri Teşkilat-ı Mahsusa için çok önemli olan Balkanlardı. Bu noktalardaki görevi ise, Trakya ve Makedonya’daki Türk çetelerinin örgütlenmesini sağlamak ve kontrol etmekti. Ancak o görev yeri olan Nevrekop bölgesine gitmek yerine Sofya’ya gitti. İtaatsizliği üzerine kısa bir süre sonra da Teşkilat-ı Mahsusa tarafından öldürüldü...

Bu gelişmelerin ardından Hasan Tahsin’in kimliği Teşkilat-ı Mahsusa tarafından Osman Nevres’e verilir. Nevres’in bu ismi çok benimsemesi üzerine de, bu isimle özdeşleşir...

*****

Osman Nevres; Paris’te eğitim gördüğü sıralar, Trablusgarp Savaşı ile ilgili bir filmin vizyona girdiğini duyar. Filmi izlemek üzere Paris’in ünlü sinemalarından Olimpia’ya gider. Ancak filmi seyrettiği sırada hiç de beklemediği bir tabloyla karşılaşır. Filmde Türklerin kötülendiğini, barbar ve zalim insanlar olarak gösterildiğini görünce dayanamaz, oturduğu sandalyeyi beyaz perdeye fırlatarak paramparça eder. Bazı kaynaklarda tabancayla ateş ettiği de söylenir. Makiniste ışıkları yakmasını söyledikten sonra: Siz kim oluyorsunuz? Ben de Türk’üm ve Türkler bu filmdeki gibi vahşi ve zalim insanlar değiller, diyerek tepkisini gösterir...

Bu tepki, aynı zamanı geldiğinde İzmir’de göstereceği gibi aslında O'nun doğasının bir temsilidir...

Peki; 104 yıl önce, 15 Mayıs 1919'da, İzmir’de neler oldu? O ilk kurşun nasıl sıkıldı? Bağımsızlığı uğruna; tarihte hiçbir zaman, hiçbir şeye boyun eğmeyen yüce Türk Milleti nasıl ayaklandı?

15 Mayıs 1919, Perşembe… Puslu bir hava, sabah saatleri... İşgal kuvvetleri İzmir’e girmeye başlamıştı...

Bu giriş öncesi her ne kadar protesto eylemleri düzenlense de; bu eylemler cılız kalmış, kitlesel ve kalıcı bir eyleme dönüşmesi mümkün olmamıştı…

Maşatlık'ta bir miting yapıldı. Fakat bir türlü birleşilemiyordu. Aranan canlılığın bulunamaması üzerine, tek başına direnişi kafaya koydu Hasan Tahsin... Kararlıydı...

İşgal kuvvetlerinin Konak Meydanı’na geldiği sırada, kalabalığın arasından sıyrılarak öne geçti: Olmaz, olamaz! Böyle ellerini sallaya sallaya giremezler, diye bağırarak yanında bulunan revolver tabanca ile Yunan birliklerine ateş etti. Böylece; Hasan Tahsin’in silahından açılan bu ateş, İzmir’de bağımsızlık için atılan ilk mermi olarak kabul gördü...

İlk kurşun! Can'ı pahasına sıkılan ilk kurşun! Bir milleti ayaklandıran ilk kurşun!..

Olayın hemen ardından, yoğun ateş altında ve sürgün darbeleriyle, işgal kuvvetleri askerleri tarafından şehit edildi...

Boşa gitmedi o ilk kurşunun Hasan Tahsin... Bir milleti ayaklandırdın... “Candan önce vatan” diyenlerin sembolü oldun. Onlar ki; bağımsızlık uğruna, tarihte hiçbir zaman, hiçbir şeye boyun eğmeyen yüce Türk milleti...

Hasan Tahsin adına, İzmir Gazeteciler Cemiyeti’miz tarafından her yıl Şehit Gazeteci Hasan Tahsin Gazetecilik ve Gazetecilik Teşvik Yarışması düzenlenmekte. Ve bu yarışma, Türkiye'de basın-yayın organlarının düzenlediği yarışmaların en eskisi olma özelliğini taşımakta. Minnetle Hasan Tahsin, saygıyla…