Posta'daki röportajında "Sizin için asıl olan dizi mi, sinema mı, tiyatro mu?" sorusuna yanıtı şuydu;
"Tabii ki tiyatro. Diziyle meşhur olmadığımız için kalıcı olabildik. Tiyatro hayat boyu devam eden bir konservatuardır ve orada her gün eğitilirsin. Oyuncu bir odundur, seyirciden gelen reaksiyona göre kendini yavaş yavaş yontmaya başlar. Seyirci de oyuncuyu yontar, sonunda kaliten varsa senden güzel bir mobilya çıkar. Eğer vasatsan şömineye atar."

**
Rasim Öztekin...
Tiyatroda da, sinemada da, televizyon dizilerinde canlandırdığı karakterlerle gönüllerde taht kurmuştu...
O;
"Düğün Dernek''in İsmail Abisi,
"Seksenler''in Fehmi Babası,
"GORA''nın Bob Marley Faruk'u,
"Mandıra Filozofu''nun Cavit Beyi'ydi... 

**
Tevazusu büyüktü.
Bir röportajda ustaları hakkında şu konuşmayı yapmıştı: 
"Bana emeği geçen konservatuarlar var. Onların çoğu yukarıdan seyrediyor. Erol Günaydın şuradan seyrediyor. Tuncel Kurtiz şuradan seyrediyor. Savaş Dinçel oradan bakıyor. Münir abi de oradan bakıyor"

***
"Eskiden komedi yapmak daha mı kolaydı?"
Bu soruyu şöyle yanıtlamıştır sanatçı;
"Siyasilerin bile taklidi çok rahat yapılıyormuş... Tabii ki. Rahmetli Süleyman Demirel’den, Turgut Özal’a, Erdal İnönü’ye kadar birçok isimden çok ekmek yedik. O dönemdeki şovlarımızda en büyük meziyetimiz onların taklitleriydi. Seyirci de zaten ona gelirdi. Ve çok hoşgörülüydüler.
Meselâ Turgut Özal, Demet Akbağ’la birlikte yaptığımız bir şova geldi. Şovu yaptığımız mekanın sahibi Turgut Özal taklidini programdan çıkarmamızı istemişti. 'Cumhurbaşkanı burada ne olduğunu bilmiyor olabilir mi? Özellikle o taklidi seyretmeye geliyor zaten' dedim. Sonunda kulise Turgut Bey’le Semra Hanım geldi. Turgut Özal bana 'de büyük Beni benden iyi yapıyorsun ama bir hatan var. Ben yürürken ellerimi yanda tutmam' dedi. Bana tüyo verdi yani.

**

Tulûat tiyatrosunun simgesi Dümbüllü’nün kavuğunu
4 yıl taşımıştı Rasim Öztekin...
Kavuğun hikayesini hatırlatmak gerekirse:
Orta oyunu ve tulûat sanatçısı İsmail Dümbüllü, ustası Kel Hasan’dan devraldığı kavuğu, 1968’de büyük usta Münir Özkul’a devretmişti. Özkul’un 1989’da Ferhan Şensoy’a verdiği kavuk!
Bu anlamlı kavuk; 2016’da Ferhan Şensoy tarafından Rasim Öztekin’e törenle devredilmişti. Öztekin de 4 yıl gururla taşıdığı kavuğu, Eylül 2020’de Şevket Çoruh’a teslim etmişti.

**
Gazeteci Alev Gürsoy Cimin'in
"Birçok dostunuzu kaybettiniz. Yalnızlaştığınızı hissediyor musunuz?" sorusuna "Öldüklerine bir türlü inanamıyorum. 
Bir de numaralarını silmeye kıyamıyorum.
Erol Günaydın ve Tuncel Kurtiz ağabeylerim beni her an arayacak sanıyorum... Başıma bir şey gelse “ Erol Abi, Tuncel Abi ne derdi?” diye elim telefona gidiyor. Çok büyük izler bırakıp gittiler. Yaradan herkese öyle izler bırakarak gitmeyi nasip etsin." cevabını vermişti. 

**
Özdemir Asaf'ın dediği gibi;
"Kimi gittikçe kalır,
Kimi kaldıkça gider."
İki yıl önce bugün aramızdan ayrılan Rasim Öztekin hep yüreğimizde kalacaktır.
O hep güzel anılacak.
Unutulmamaktır ölümsüzlük. 
Sanata bıraktığı (röportajında da değindiği gibi) kalıcı izlere saygıyla...
Rahmetle...