Karaburun yarımadası, üzerinde yer alan Çeşme, Karaburun gibi tanınmış turistik beldelerinin yanı sıra topraklarında yeşeren çoğu koruma altına alınmış endemik bitkileri, vahşi yaşamı, kelebek, arı ve bunlar gibi onlarca varlığı ile eşsiz bir bölgedir.

Bu zenginliklerinin yanında, bu yarımada, sahilleri boyunca yer alan olağanüstü güzellikteki koyları ile de gelenleri kendisine hayran bırakan bir yapıyı barındırmaktadır.

Hemen karşısında yer alan Sakız adası aynı coğrafi özellikleri paylaşmakta ve bu yapısı ile her yıl onbinlerce turisti ağırlamakta, bu hareketlilikten inanılmaz bir gelir elde etmektedir. Sakız adasının doğal yapısı bir bütün itibariyle korunduğu cihetle adanın dört bir tarafında yer alan küçük küçük yerleşme birimleri adaya akan bu turizm gelirinden pay alarak refahı ada geneline yayabilmektedir.

Yukarıda da yazdığım üzere Karaburun yarımadası, birçok bakımdan Sakız adasından daha nitelikli ve güzel doğal varlıklara sahip olmasına rağmen, bu bölgeye gelen yerli ve yabancı turistler daha çok Çeşme ilçesinde ve bundan epey daha azı da Karaburun ilçesinde ağırlanmakta yarımada geneline yaygın bir turizm gelirinden bahsetmek mümkün olamamaktadır.

Bunun birçok sebebi olmakla birlikte, turizm yatırımlarının bir-iki yerde yoğunlaşmasının önemli bir sebebi de özellikle Ildırı-Küçükbahçe-Karaburun hattı olarak ifade edebileceğim, Gerence körfezi tarafından devam eden güzergahta doğal yapının hunharca katlediliyor olması, yol, toplu taşıma vb. gibi olanakların bu bölgeye ulaştırılamamış olmasıdır. 

***

Bu güzergahta yer alan ve her birisi işlendiği takdirde ciddi bir turizm geliri sağlayabilecek güzelim sahiller ve koylar balık çiftlikleri tarafından adeta istila edilmiştir. Balık çiftliklerinin belli bir derinliğin altında, sahile çok yakın noktalarda faaliyet göstermesinin denizaltı hayatına ne derece olumsuz etki ettiği birçok bilim insanı tarafından söylendiği, bu çiftliklerin denizaltını olduğu kadar sahilleri de kirlettiği bilindiği ve görüldüğü halde bunlara izin verilmeye hala devam edilmesi, var olanlar için herhangi bir tedbir alınmaması bölgenin kanayan bir yarasıdır.

Bu çiftlikler bulundukları noktaya verdikleri zarar kadar bölgenin rüzgar yapısı itibariyle biriken pisliklerinin Çeşme sahillerine kadar ulaşması bakımından da zararlıdır.

Hemen hemen bölgedeki tüm Yunan adalarını gezdim. Bir tekinde dahi balık çiftliği görmedim. Bunun bir sebebi olduğunu düşünüyorum. 

***

Buradaki tabiat katliamına bölgedeki mermer ocakları da katkıda bulunmaktadır. Ildır’dan gelip Küçükbahçe tarafına saptıktan biraz sonra sağınızdaki dağın tepesinde yer alan mermer ocağı tüm molozunu, cürufunu dağdan aşağı yuvarladığı için büyük bir görüntü kirliliği yaratmaktadır. Bu görüntü kirliliğini taaa Sakız adasından dahi gördüğümde büyük üzüntü yaşadım. Hangi yabancı turist böylesine kirletilen bir sahili görmeye gelir. 

Bu güzergah ulaşım bakımından da ihmal edilmiş bir yerdir. Yeniden yapılmak üzere asfaltı sökülüp kum dökülen Balıklıova-Küçükbahçe yolu geçtiğimiz yaz boyu toprak olarak bırakıldığı için bölgedeki siteler büyük sıkıntı çekmiş, yaz sonunda zift ve mıcır dökülüp biraz kullanılabilir hale getirilen yol, bölgede faaliyet gösteren maden sahalarından ürün taşıyan yüksek tonajlı kamyonlar tarafından daha bitmeden tekrar çukurlarla dolmuştur.

Balıklıova–Küçükbahçe hattında  toplu taşıma da ayrı bir problemdir. Çok az insanın yaşadığı yerlere dahi otobüs seferleri koyan Büyükşehir Belediyesi bu istikamete nedense üvey evlat muamelesi yapmaktadır. Bu hatta yer alan pek çok site sakini mağdur olduğu kadar, bu hatta yatırım yapmak isteyen birçok yatırımcı da bu nedenle vazgeçmektedir.

Bu müstesna turizm bölgesi biraz daha ilgi, tabiatı kirletenlere karşı biraz daha etkin tedbir beklemekte haklıdır.