13 Mayıs 2018 gecesi Narlıdere’de Tanyer İnşaat şirketinin şantiyesinde öldürülen Dorukhan Büyükışık için adalet arayışı sürüyor.
Aslında bu arayış sadece Dorukhan için değil, hepimizin bu ülkenin sokaklarında özgürce dolaşabilmesi ve kim vurduya gitmemesi için sürdürülen bir mücadele...
Yürekleri yanan ailenin adalet koşusunda en önde yer alan baba Emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık, yedi yıl süren çok zorlu çok zahmetli bir hukuk mücadelesi ile davanın yörüngesini değiştirmeyi başardı. “Yüksekten düşme ve intihar” denilerek üzeri apar topar kapatılan bu cinayetin gerçeklerini tokat gibi çarptı kamu görevlilerinin yüzüne.
8 SAAT SÜREN DURUŞMA
Ve 21 Mayıs 2025…
Bu sütunlarda pek çok kez 21 Mayıs’ta İzmir 2’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başlanacak emniyet mensuplarının duruşmasına dikkat çekmiştik.
Sabah 09:20’de başlayan ve öğle arası haricinde saat 16:00’ya kesintisiz süren duruşmayı başından sonuna kadar izledim.
Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü Büro Amiri Atakan Kaçar, aynı birimde Grup Amiri olan Deniz Asıcı, Olay Yeri İnceleme polis memurları Duygu Öztürk ve Musa Erikçi; Narlıdere İlçe Emniyet Müdürlüğü Suç Önleme ve Soruşturma Büro Amirliği’nde görevli polis memurları Fikret Sarıaslan ve Halil Arslandağ’ın ifadelerinden aldığım notları, mahkemedeki havayı da yansıtarak okurlarımızla paylaşalım…
Mahkeme Başkanı Ayşegül Naciye Altınhalka ve Cumhuriyet Savcısı Emin Emre Ekici’nin bu son derece karmaşık dosyaya hakim oldukları, sordukları sorulardan anlaşılıyor. Sanıkların ve avukatlarının iddianame dışına çıkmalarına ve cinayeti özünden saptırmaya çalışan girişimlerine izin vermeyen mahkeme yönetimi, duruşma sırasında Olay Yeri İncelemesi sırasında hataların üzerinde titizlikle durdu.
CÜNEYT VE EMRE HÂLÂ KAYIP
Cinayet günü İzmir Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü’nde Büro Amiri olan ve bu davada sanık olmasına rağmen halen Fransa’nın Lyon kentindeki Interpol merkezinde görevli bulunan Atakan Kaçar’ın olay yerine öğlene doğru saat 11:00 gibi intikal ettiği, ona bağlı üç kişilik ekibin ise saat 9:30 sıralarında cinayet mahalline ulaştıkları ve olay yerinde pek çok karakol polisi ve Cinayet Bürosu’na bağlı polislerin oldukları anlaşılıyor.
Davanın en dikkat çekici ve sinir bozucu delili ise olay yeri incelemesi yapan polislerin kayıt sırasında ifade ettikleri ve görüntüyü izleyen herksin rahatlıkla duyabildiği “Cüneyt” ve “Emre” adlı polislerin ve / veya kişilerin kim olduğunun hâlâ gizemini koruması. Atakan Kaçar ve diğer polisler, olay yerinde bu iki isimde polis olmadığını ısrarla ifade ediyor.
Dorukhan Büyükışık’ın aynı gece saat 01:30’da öldürüldüğü kanıtlanmasına rağmen, aradan geçen sekiz saatlik kara delikte nelerin yaşandığı esrarını koruyor. Bu cinayetin basit bir kavga sırasında yaşandığı varsayılsa dahi, onlarca işçinin olduğu bir şantiyede neden derhal polise ve 112 Acil’e haber verilmediği, otopsi raporuna göre tam üç saat boyunca cinayet mahallinde adeta can çekişerek vefat eden genç adam için neden cinayetten yaklaşık 9 saat sonra Olay Yeri İnceleme ekibinin geldiği de aynı bilinmezler arasında.
ÇEKİM AÇISI GEREKÇESİ
İfade veren polisler, Dorukhan’ın cep telefonundaki parmak izinin neden silindiğine yönelik tatmin edici bir açıklama yapmış değil. Bu durumun çekim açısından kaynaklandığı gibi, bizim gibi sürekli fotoğraf ile uğraşan gazetecileri güldüren saçma sapan bir akıl yürütmeye sığınıyor polisler.
İfadeleri alınan polisler, şantiye alanını gören 19 kamera kaydının depolandığı cihazın imajını neden almadıklarını ise “görev ve yetkimiz kapsamında değil” açıklaması ile geçiştiriyor.
Gerçekten de insanın içinden isyan etmemesi mümkün değil.
Hemen her gün benzer olaylara giden bu polisler, Dorukhan’ın 27 metre yüksekten düşmüş olamayacağını buz gibi biliyor. Neredeyse öldürülen tertemiz bir genci suçlu ilan etmedikleri kalıyor…
Cinayet mahallinde olay yeri incelemesi yapan bir polisin kendisine sorması gereken ilk soru, maktulün bulunduğu yeri ve çevresini gören kameraların nerede olduğu sorusudur.
Ancak her fırsatta kendilerini “işinin uzmanı” olarak tanıtan polislerin aklına bile gelmiyor bu soru. Çevrelerine biraz dikkatle baksalar, bir değil tam 19 kameranın olduğunu, bu kameralardan birisinin ise 360 derece görüntü alabilen dom kamera olduğunu görecekler.
Narlıdere İlçe Emniyet Müdürlüğü Suç Önleme ve Soruşturma Büro Amirliği’nde görevli polis memurları Fikret Sarıaslan’ın ifadesi ise kuşkularımızı iyice artırıyor.
2.5 SENE DOSYAYA GİRMEDİ
Ve hepsinden önemlisi…
Olay Yeri İncelemesi’nde çekimi yapılan fotoğraf ve videoların neden tam iki buçuk sene sonra dava dosyasına girdiği de hiç sorgulanmıyor.
Yanlış anlaşılmasın…
İki buçuk sene sonra görüntü ve fotoğraf karelerini dosyaya sokan Olay Yeri İnceleme polisleri değil, baba Ethem Büyükışık’ın bizatihi kendisi…
Ve dikkatlerimizden kaçmayan bir başka ilginç ifade…
Olay yerine ilk giden polisler arasında yer alan Narlıdere İlçe Emniyet Müdürlüğü Suç Önleme ve Soruşturma Büro Amirliği’nde görevli polis memuru Fikret Sarıaslan; Şehit Ayhan Tanrıverdi Polis Merkezi Amiri Başkomiser İsmail Köksal’ın yanına Cinayet Büro Amirliğinden, Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğünden birer kişiyi ile birlikte kendisini de alarak kamera görüntülerinin bulunduğu (A Bloktaki) kulübeye götürdüğünü ifade ediyor.
KULÜBEDEKİ GÖRÜŞME DETAYI
Kulübenin içine inşaat görevlisi ile birlikte İsmail Köksal’ın, cinayet bürodan görevli bir polisin ve olay yeri inceleme ekibinden görevli bir polisin girdiğini ve kendisinin kulübeye sokulmadığını; kendisine kamera görüntülerinin izletilmediğini belirten Sarıaslan, Köksal’ın kendisine “Fikret sen uzaklaş ben kayıtları Cinayet Büro’ya teslim ederim” dediğini de belirtiyor.
Sarıaslan, kulübeye girmemesine rağmen, kameraların bağlı olduğu ana pilot ekranda 4-5 kamera görüntüsünün karanlık olduğunu ancak diğerlerinin çekimde olduğunu gördiğünü de ifade ediyor.
Sekiz saat süren duruşmadan dikkat çekici bazı notlar bu şekilde.
Yargılanan bu sekiz polisin dışında, suça karışan kolluk görevli sayısı önümüzdeki günlerde daha da artacak gibi görülüyor…
Zira geçen hafta İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianamesini hazırladığı asıl cinayet davası, 21’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanacak. Bu davanın başlaması ile polisler “görevi ihmal” suçundan değil, “suçu ve suçluyu gizleme”, “delilleri karartma” vb suçlardan yargılanmaya başlanacak.
BABA ETHEM BÜYÜKIŞIK’IN KONUŞMASINDAN NOTLAR…
Uzun yıllar boyunca devletin en mahrem kurumlarında görev yapan Ethem Paşa’nın adalet mücadelesine, mesleğini namusuna el sürmeyen kamu görevlileri de önemli bir destek veriyor.
Ethem Büyükışık’ın duruşma sırasında yaptığı uzun konuşmadan notlarımız ise şu şekilde:
➢ “Saat 1:30’da Dorukhan’ın öldüğü kesinleşti baz çalışmaları kapsamında. Daraltılmış baz çalışmaları yaparak isimleri tespit ettik ve bunları size teslim edeceğiz, burada olan şahısların dahi kaç saat aralığında orada olduğunu söyleyeceğiz. Biz o çalışmada şunu gördük ki o gün orada 30’un üzerinde polis memuru varmış ve hepsinin ismi elimizde.”
➢ “06:39’da yaptıkları telefon görüşmesi olay yerinden yapılmış. Ünal Yücesoy o gece orada, Musa Çatalkaya dahil, inşaat sahibinin oğlu o gece orada ve saat 2:30’da olay yerine gelmiş. Sadece o değil inşaat sahibinin kendisi de orada, olay gecesi herkese talimat veren telefonun inşaat sahibine ait olduğunu da tespit ettik.”
➢ “Emniyetin raporuna göre 1:30’da öldürülüyor, bu net. Sizin izlemiş olduğunuz görüntüyü bu sanıkların hiçbiri üretmedi, Münir Tanyer ve Taylan Tanyer benim baskımla üretti. 26 Mayıs günü Yiğit Aykurt isimli Saha Mühendisi aldı ve Ünal Yücesoy’a gizlice teslim etti ve onun üzerinden tek başına bir izleme tutanağı tuttu, yetmedi, yanındaki polise de imza attırdı ki o polis de bunu kabul ediyor.”
➢ “Ben Adli Tabibi tanımıyorum, 9 numaralı videoda yüksekten düşme bulgusu yoktur diyor, İsmail Köksal ‘hayır vardır’ diyor. Bir hafta sonra Sayın Savcımız karar için mütalaasını sunacak ve 1-2 ay içerisinde karar verecek. Artık bilirkişi raporları yayınlandı ve anladık ki o konuşmaların hepsi doğru. Dorukhan öldürüldükten sonra polisler o bölgeye geliyor ve yarı canlıyken taşıyorlar branda içinde, sonra üstünü düzeltiyorlar, ta boğazına kadar fermuar çekilmiş. Çocuğu oraya koyuyorlar, çekilen o sahte delili de götürüp veriyorlar ve Sirius ve Defose, bunlar üzerindeki tarih, saat, zaman grupları dahil her şey sonradan yapıştırılmış, sahte delildir diye beyanları var. Narlıdere İlçe Emniyet Müdürlüğü soruşturma boyunca hiçbir kamera kaydı alınmadı. Bu üretilen CD’nin de hiçbir birimde üretilmediği 4 sayfalık bir raporla dosyaya sunuldu.”
➢ “O yokuş yukarı yürüyen Dorukhan ama saat o değil, o video sahte. Her şey üzerinde oynanmış ve arka bellek bilgileri yok edilmiş. Bunu resmi makamlara da incelettik, tabi rapor veremediler. Bakın efendim, yok dedikleri kameralar. Sadece burada 4 tane kamera var. Burada 19 tane kamera var. Bu indirilen 360 derece çekim yapan dom kameranın bulunduğu yer burasıdır. Cinayet sanık ifadelerinde onlar da burada tarif ediyor. Direkt yere indirilmiş, bu bekçi kulübesi. O kameraların bulunduğu yere bu sanıkların hiçbirisi çıkmadı. Ben çıktım. Şu anda tüm cinayet sanıkları, ‘bizim kameramız oradaydı’ dediler. Oradaki sanıkların 4’ü gece bekçisi, 1’i inşaat işçisi.”
➢ “O bölgede yine aynı çatı katında, çatıya vizörü bakan, Dorukhan’ın atladığı iddia edilen, telefonun bırakıldığı yer, buyurun kameranın vizörü burada. Kameralar bir cinayet mahalindeki en önemli delillerdir. Onu yok ederseniz kayıt cihazı da aramazsınız. Bunu da gördüler ve o esnada buraya baksalardı o gün o anda her şeyi ortaya çıkartabilirlerdi. En kritik resimde sanıkların, olay yeri incelemecilerin çektiği fotoğraf. Dorukhan burada yatıyor. Buradaki kamera direkt Dorukhan’ı görüyor, Dorukhan’ı çeken kamera neden buraya kondu? Çünkü orada elektrik deposu var. Bu gösterdiğim fotoğrafları buradaki sanıklar çekti. Hırsızlık olduğu için bu kamerayı buraya koyduk diyenler gece bekçileri. Dorukhan’ın aracı sizin izlediğiniz gece görüntülerinde buradan çıkıyor, dönüyor ve yukarı doğru çıkıyor. Farın olduğu yeri gösteren 4 tane kamera var. Dorukhan burada birileriyle konuşuyor, işçiler ya da sahipleriyle konuşuyor. Sonra Dorukhan’ı buraya onlar yönlendiriyor ve oğlum yürüyor çünkü hiçbir tehdit algılamıyor.”
➢ “Doktor Gökhan Batuk geliyor ve muayeneyi yapıyor. ‘Yüksekten düşme bulgusu yoktur’ diyor. İsmail Köksal itiraz ediyor. Sonra ‘babası kim’ diyorlar, benim yanıma geldi. ‘Komutanım oğlunuz intihar etmedi. Bundan eminim’ dedi. Dedi ki; ‘3 olasılık var, iç kanama olduğundan eminim, kalp krizi olabilir, darp olabilir, bir de kimyasal zehirlenme olabilir.’ Ertesi gün otopsi yapıldı, ‘Komutanım lütfen benim numaramı alın, beni 15-20 gün sonra arayın, sonuçlar gelir, ben size ne olduğunu söylerim’ dedi. Sonra 30 Mayıs’ta kendisini aradım ‘Doktor bey belli oldu mu?’ dedim. ‘Kimyasal zehirlenme yok, yüksekten düşme yok, darp nedeniyle öldü. Çok iyi bir avukat tutun, polisler olayı kapatmaya çalışıyor’ dedi.”