Amirallerin basın duyurusunun AKP’nin işine yarayacağını iddia edenler hem halkımızı hafife alıyor, hem de o günden bugüne, aradaki farkları yok sayıyorlar. Süreç, AKP’nin ve Erdoğan’ın aleyhine işliyor ve burnuma FETÖ kokuları geliyor.

FETÖ de nereden çıktı?” derseniz, emekli amirallerin basın açıklamasını ilk kendi sitesinde yayımlandığını iddia eden Avaz Türk Genel Yayın Yönetmeni Fikri Çakır buram buram FETÖ kokuyor ve Ergenekon suçlamalarında yaptığı gibi, yalan söylüyor. Erdoğan ve AKP bir kez daha kandırıldı, belki de.

“Bu basın duyurusunun, 28 Şubat’tan ve Büyükanıt’ın e-muhtırasından ne farkı var?” diye sorarsanız, eski bildirileri hazırlayanlar aktif görevdeydiler ve istekleri gerçekleşmezse, darbe yapma potansiyeline sahiplerdi. Sahi, Büyükanıt neden gözaltına alınıp, sorgulanmamıştı? Yoksa birileri o muhtırayı kuytu bir yerde Büyükanıt’ın eline mi tutuşturmuştu? Dünyada sadece denizcilerin, hele hele emekli olanların bir darbe girişimi olmuş mu bugüne kadar?

Gelişmelerden, özellikle de Cumhurbaşkanının tek başına Montrö Sözleşmesini kaldırma yetkisine sahip olduğunun, Meclis Başkanı tarafından dile getirilmiş olmasından rahatsızlık duyan emekli amiraller, ellerindeki potansiyeli, yani özgür düşüncelerini, bilgi ve deneyimlerini harmanlayarak, ortak bir basın duyurusu hazırlamışlar. Tıpkı gözaltındaki amirallerden Cem Gürdeniz’in ‘Mavi Vatan Projesi’ni geliştirirken yaptığı gibi. ‘Türkiye’de hiçbir başarı cezasız kalmaz’ hipotezi de bir kez daha kanıtlanmış oldu, bu arada…

Basın duyurusuna imza atan amirallerden, E. Tümamiral Haluk Sayın, askerliğimi yaptığım İzmit Cengiz Topel Deniz Hava Üs Komutanlığı'nda komutanımdı. Bir yıla yakın süre, tabip asteğmen ve Sağlık Şube Müdürü olarak emrinde çalışmıştım. Kendisiyle ilgili bir anımı aktarayım. Yüksekçe rütbeli bir subay revirdeki erlerden birine tokat atmıştı ve erin hiçbir suçu yoktu. Haksızlıklara karşı o zamanlar da suskun kalamadığım için, olayı o sırada Albay rütbesinde olan Haluk Sayın’a iletmiştim. Komutanımız olayı inceletmiş, rütbeli subayının değil, erinin yanında olmuş ve verdiği, bir daha böyle bir olayın gerçekleşmemesi talimatı, yerine getirilmişti. Kısa süre sonra amiralliğe terfi ettiğinde, erler dahil, tüm üs çok sevinmişti. Kendisini tanımış olmaktan onur duyuyorum.

Yaşadığımız olayları daha iyi analiz etmenin yolu, yavaş yavaş geriye giderek, tabloya daha geniş bir perspektiften bakmaktan ve sorgulamaktan geçer. İki hafta önceki yazıda sormuştum: ‘Biden ile uzun süredir görüşemeyen Erdoğan, İstanbul Sözleşmesi’ni iptal ederek, ABD’ye bir mesaj vermiş olabilir mi? ABD ‘Tek Adam Rejimi’ni getiren Anayasa değişikliğini neden çok istiyordu; bize neden dayattı?’

Sorular arttırılabilir: Montrö’nün gündeme gelmesinin hemen ardından, ABD’nin Karadeniz’e savaş gemileri göndermesi rastlantı mı? Hem AKP’nin, hem FETÖ’nün kuruluşuna ve iktidarda birlikte çalışmalarına katkı sağlayan ABD, kapışmalarını neden önlemedi?

Doğum günü için restoranda kutlama yaparak Kovid-19 tedbirlerine uymayan Norveç Başbakanı Erna Solberg’e polis tarafından yüksekçe bir para cezası kesildi. Cezaya itiraz etmeyeceğini söyleyen Solberg dedi ki: “Norveç halkı, bireylerin de hata yapabileceğini ve hata yapan bireylerin bunun bedelini ödemekle yükümlü olduğunu biliyor.”

Bizde ise 'Lebalep' kongrelerin ardından Kovid-19’un patlamasından ders alınmadı; AKP’li Elazığ Belediyesi yüzlerce kişiyle, bir otelin kapalı salonunda ‘2. Yıl Tanıtım Programı’ gerçekleştirdi.

Halkımız biliyor ki: “Türkiye’de bazı bireyler sürekli hata yapıyor ve bunların bedelini bir gün ödeyeceklerinin farkında değiller.”

“Bir yerde küçük insanların gölgeleri büyüyorsa, orada güneş batıyor demektir” diyor, Çin atasözü. Türkiye’de güneş battı, batacak. Bir süre karanlıkta yaşayabiliriz ama ardından pırıl pırıl bir güneş doğacak. Erken seçimin ardından, parlamenter sistem geri dönecek; Atatürk ilke ve devrimleri yeniden Türkiye’mizi aydınlatacak.