05 Mayıs 2020 günü Haber Türk kanalında Fatih Altaylı'nın sunduğu Teke Tek programını izliyorum. Programın konukları, Sayın İlber Ortaylı ve Sayın Celal Şengör. Köy Enstitüleri tartışılıyordu. Konu benim ilgi alanımdı. Fatih Altaylı soruyor, konuklar cevap veriyor. İlber Hoca’nın bilgisine güvenirdim. Ancak Köy Enstitüleri konusunda izleyenlere yanlış ve eksik bilgi sunuluyordu. Yeni Kuşak Köy Enstitülerinin bir mensubu ve İMECE gibi özgün bir derginin bir yazarı olmam bana bu yanlışlara cevap verme hakkını doğuruyor.

Şöyle ki: Yeni Kuşak Köy Enstitülerinin geçtiğimiz sonbahar mevsiminde Bursa'daki toplantısında konuşmacı olan bir milletvekili, Köy Enstitülerinin Bulgaristan İşçi Partisi Programı'ndan esinlenerek Türkiye'ye uyarlandığını ve Türkiye'de hayata geçirildiğini söylemişti. Bu söylenen asla doğru değildir. Kendisine sorulduğunda "İlber Ortaylı Hoca’dan duymuştum." demişti. İlber Hoca 2019 öğretim yılında Boğaziçi Üniversitesi’nin açılış konuşmasında aynı ifadeleri kullanmıştı. Kendilerine bu söylem doğru mu, diye sorulduğunda, "Prof. Dr. Yalçın Küçük'ten duydum" demişti. Şimdi söylemek isterim ki İlber Ortaylı Hoca ve Yalçın Küçük Hoca, Köy Enstitüleri'nin geçmişinden habersizler ve bu konuda hocaların bilgi yoksunlukları var.

Köy Enstitüleri, Mustafa Kemal'in aydınlanma sürecinin bir ürünüdür. Kopya değil, yerlidir. Köy Enstitüleri, Fransız Devrimi, Sovyetler Devrimi ve Avrupa'daki iş okulları arayışlarında gelişen düşüncelerin Türkiye’de Hasan Ali Yücel'in hayal ettiği düşüncelerle örtüşmüş olması ve Türkiye iklimine göre şekillendirilmiş yeni bir sentezin hayata geçirilmesidir. Bu sentezin yurdun dört bir yanına yayılmasının kuramcısı ise İsmail Hakkı Tonguç'tur. Hasan Ali Yücel’in 1940 Nisan ayında TBMM'de yaptığı konuşma, Teke Tek programında konuşmacı olan İlber Ortaylı'nın ve Celal Şengör'ün iddialarını ve düşüncelerini çürütüyor. Yücel o gün meclisteki konuşmasında, “Köy Enstitüleri tamamen pratik bir ilkedir. Tamamen bizim kendi düşüncemizin ürettiği bir felsefedir. Taklit değil, tamamen Mustafa Kemal'in cehalete son verme fikrinin bir eseridir. Bu eser, millet sevgisine dayanan özgün bir projedir. Bu projeyle memleketin dağlarında, bayırlarında, ovalarında açıp solan çiçek bırakmayacağız. Kuruluşunun temelinde ulusal kalkınma yatmaktadır” demiştir.

Eğitim devriminin yapıldığı yıllardan sonra kurulan liselerde ve Gazi Eğitim Enstitüsü gibi o yıllarda kurulan diğer enstitülerde nitelikli eğitim yapıldığı söylenenebilir. Teke Tek programında konuşan hocaların 1970 sonrasındaki eğitim enstitülerini övercesine konuşmalarına bir anlam veremedim. Yaşadığım için biliyorum. 1970 sonrasında eğitim enstitülerinin politize edildiğini, uygulamalı eğitimden uzak bir yaklaşım içine girildiğini ve sadece kurumsal derslerin ön plana çıkarıldığını biliyoruz. İlber ve Celal Hoca özgünlük arıyorsalar eğer 1940’tan sonraki yıllarda kurulmuş öğretmen okullarını, yüksek öğretmen okullarını ve o yıllarda kurulan Olgunlaştırma Enstitülerinin yapı ve işleyişlerini yeniden araştırmalılar.

Yine bu programda konuşmacıların Tonguç'u sıradan bir genel müdür, bir resim öğretmeni olarak küçümsemelerini Tonguç'a karşı yapılmış bir ayıp olarak görüyorum. Hasan Ali Yücel, Tonguç’un ölümünde gözyaşlarını tutamamış ve Tonguç için şöyle demiş: “Tonguç, Türkiye'nin, Türk eğitiminin Pestalozzi’sidir.” Pestalozzi de İsviçre'de yoksul ve kimsesiz çocukları bulup okutan, tıpkı Tonguç gibi bir eğitim devrimcisiydi.

Yine Teke Tek programında bir dizi yanlışlara yeni yanlışlar ekleniyordu. YKKE Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Kemal Kocabaş bu programı mutlaka izliyor ve çıldırıyordur. Kemal Kocabaş Türkiye'de Köy Enstitüleri konusunda özgün bir bilgi dağarcığına sahip, birikimli bir akademisyen. İlber Ortaylı ve Celal Şengör hocalar, Köy Enstitülerini, köylüyü köyde tutma projesi olarak tanımlıyorlardı. Bu tanım Köy Enstitüleri ruhuyla bağdaşmayan bir anlayıştır ve bir bilgi fukaralığıdır. Şimdi sormak lazım. Cumhuriyet'i, uygarlığı; ortaçağı yaşayan köylünün ayağına götürmek nasıl olur da köylüyü köyde tutma projesi olarak yorumlanabilir? Fatih Altaylı, Köy Enstitüleri nerelerde kuruldu, diye sorduğunda verilen cevaplar hayal kırıklığı yarattı. Altaylı, programın sonunda, Köy Enstitüleri günümüze uyarlanabilir mi, diye sordu. İlber Ortaylı, "Köy mü kaldı, Köy Enstitülerinin günümüzde karşılığı yok" diye cevap verdi. Sayın Ortaylı’ya cevabım şudur ki: Köy Enstitüleri, demokrasi, sanat,sağlık ve üretim merkezli özgün felsefesini hiç kaybetmedi. Bugün, eğitimin dinselleştirildiği, laik ve çağdaş eğitimin çökertildiği, hukukun siyasallaştırıldığı, adaletin yok edildiği, konuşma özgürlüğünü kullananların içeriye tıkıldığı bugün, Köy Enstitüleri özgün bir model olarak bu anlayışların karşısında dimdik ayakta durmaktadır. Aydınlanma ve demokrasi rüzgarını kesmek isteyenler bu eşsiz özgün kurumları kapattılar. Eğitimimiz ve ülkemizin bugünkü durumu, yapılan yanlışlığı ortaya koymuyor mu?