Korona virüsün ayağımıza pranga gibi vurulduğu günden bu yana hayatımızın ne tadı ne de tuzu kaldı … Beyaz cam karşısına aile boyu sosyal mesafeye uyarak diziliyor siyasetçilerin yaptığı mücadeleyi (!) adeta “gölge boksu” gibi seyrediyoruz…

Ha sahi! İçinde bulunduğumuz haftanın tadını tuzunu kaçıran yeni felaketler de moralimizi

alt-üst etti. Sel, su baskınları, fırtına, hortumun yanı sıra baro başkanlarının “hak, adalet arayışı” için Ankara’ya yürüyüşünde gördüğümüz manzaralar ise yüreğimizi sızlattı…

Hani “Dokuz ayın çarşambasının bir araya geldiği” bu haftanın içinde bizim hapisteki kahraman gazeteci arkadaşlarımızın davalarına, Ankara’da itilip-kakılan adalet savaşçıları avukatların koşması ise bir başka yürek burkan olaydı…

***

İsterseniz bu haftayı arşivimden çıkardığım 1983’lerden kalma bir politik fıkra ile renklendireyim: Londra’da bir ziyafette, İran büyükelçisi, İsviçre elçisinin yanına yanaştı; “Merak ettim” dedi, “Bir savaş geminiz olmadığı halde neden Denizcilik Bakanlığınız var?”

İsviçre elçisi gülümseyerek cevap verdi: “Örneğin dostum sizde adalet olmadığı halde Adalet Bakanlığı neden var?”

***

Asrın oyunu diye adlandırılan futbol, dolayısı ile futbolumuz da korona virüsten nasibini aldı. Ancak geçen hafta gevşeyen yasaklardan çıkan futbol müsabakaları da “12. Adamdan” yani seyirciden yoksun olarak boş tribünler önünde oynanmaya başladı. Ama daha önce bu sütunumun konuğu olan Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği (TÜFAD) İzmir Şube Başkanı Dr. Şaban Acarbay’ın da ifade ettiği gibi lig gerçekten çok yavan “tatsız – tuzsuz” bir şekilde devam ediyor... Futbolseverlerin bu konuda Gazete 9 Eylül’deki köşeme gönderdikleri soruların cevabını değerli tıp ve spor adamı Dr. Şaban Acarbay’a bırakayım:

“Sahalarımızda oluşan ve gelişen bazı olaylar asla sürpriz değildir? Büyük bir stres ve gerilim altında çıkılan maçlarda ne yazık ki, sporla bağdaşmayan olaylar yaşanmaktadır...Burada üzücü olan husus, en sabırlı en dikkatli ve sorumluluk sahibi yöneticilerin olaylarda adeta önde olmasıdır... Spor ortamlarında yoğun fonksiyonları ve eforları olan ve de futbol branşının kontakt-yakın temas sporu olması nedeniyle kovit -19 vakalarının az da olsa görülmesi sürpriz değildir. Aynı şekilde ciddi sakatlıkların yaşanacağının da görülmesi yine sürpriz değildir! Muslera olayında olduğu gibi... Yetkili devlet makamlarının ve haliyle TFF'nin aldığı yaptırım kararları doğrultusunda Lig maçlarının devam edeceği gerçektir. Ancak, gerek Bilim Kurulu'nun, gerekse TFF Sağlık Kurulu'nun önlem ve önerilerine mutlaka uyulması, bu konunun olmazsa olmazıdır. Sadece maçlarda saha içinde değil, Kulüp bünyelerinde ve özel yaşamlarında da konuya büyük bir dikkat gösterilmesi gerekmektedir.... Ne yazık ki, futbolda oluşan güzel görüntüler, seyirci olmadığı için yeterli coşku ve anlamı bulamamaktadır...

Saha içinden ziyade, saha kenarında yedek kulübesinde ve tribündeki görevliler arasında yaşanan üzücü durumlar futbolun kalitesini ve ileriye dönük müspet beklentileri negatif bir şekilde etkilemektedir. Maçı yöneten hakem arkadaşlarımızın özellikle seyirci baskısı olmaması nedeniyle çok daha başarılı olmaları gerekmektedir. Ama pek öyle olduğunu söylemek mümkün olamamaktadır. Dileğimiz ve temennimiz, daha başarılı maçlar yönetilmesi noktasındadır. Özellikle lig sonu ve Kovit-19 ortamı maçları olması nedeniyle; sporcuların psikolojik alanda desteklenmesi ve de kaygı, fobi, endişe, stres, gerilim vb. gibi olumsuzlukların giderilmesi çok elzemdir...”