Kendimizi bilmeye, tanımaya, anlamaya, okumaya, yazmaya başladığımız 60’lı yıllar…

Nazım’ın, Ahmed Arif’in şiirleriyle tanışmamışız daha…

Namık Kemal, Tevfik Fikret, Yahya Kemal, Behçet Kemal Çağlar bir de edebiyatımızda “beş hececi şair” olarak bilinenler; “Faruk Nafız Çamlıbel, Halid Fahri Ozansoy, Orhan Seyfi Orhon, Enis Behiç Koryürek, Yusuf Ziya Ortaç…”

Yusuf Ziya Ortaç’ın “Bir varmış, bir yokmuş” üst başlığıyla yayınlanan “portreler” kitabı ise elimizden düşmeyenlerden…

Yusuf Ziya Ortaç’ın Portreleri’nden 70 yıl sonra ise Prof.Dr. Erkan Sevinç “70 Portre” kitabı ile merhaba dedi hayatımıza ve yazın dünyamıza…

Bir yönü ile tıp doktoru, bir yanı ile de gazeteci olarak tanınan Erkan Sevinç “70 İzmir aşığı” ile İzmir’in sanat, iş, eğitim ve spor dünyasını anlatıyor…

Bin yıllık dostlarımdan Erkan Sevinç, 50 yıllık bir basın yaşamı birlikteliğimiz olduğu için değil, üreticiliği ve yaratıcılığı ile ayrı bir yeri ve önemi vardır bende.

Şimdilerde Ege Telgraf gazetesinde sürdürdüğü haftalık söyleşi- röportajlarının okunurluluğu yönünden de gazeteciler arasında öne çıkanlardandır.

Erkan Sevinç, “70 Portre” kitabına benimle yaptığı “Deniz’in şanlı yolunda” söyleşisi de dahil, yetmiş kişinin yaşamından, dünden bugünlere armağan ettikleri iz bırakan öykülerini kaleme almış, bu yaşamların öykülerini gelecek kuşaklara aktarımına da kalemiyle vesile olmuştur.

Fransızların ünlü şairi Péguy’e göre “Homeros bu sabah yenidir ve bu sabah gazetesi kadar eski bir şey yoktur.” Burada Homeros ile anlatılmak istenen vurgu ise kitaptır…

Her sabah gazetesi akşam olduğunda unutulur. Ama Homeros, yani kitap ölümsüzdür.

İşte Erkan Sevinç, gazetelerde yer alan söyleşilerini kitaplaştırınca “70 Portre”yi de yarınlara taşımış oluyor.

Can Yücel’in dediği gibi; ben güzel bir şiir okunduğunda ayağa kalkarım, bir de yarınlara kalacak kitaplar yaratanlara…

Ve ben de bir başucu kitabı yaratan Erkan Sevinç’i ayağa kalkarak selamlıyorum…