Mevsimin suçu yok, daha önce tecrübesini yapmadığımız yaşanılan acılar soğuk!..

“Yokluğunda her sabah bozuk bir 'Günaydın' atıyorum çocukluğumdan kalma kumbarama. Geldiğinde sana güzel bir 'Hoş geldin' almayı planlıyorum..." demiş ya Murathan Mungan...

'Günaydın' diyemiyoruz artık. Uyuyamadığımız, yemek yiyemediğimiz gibi. Utanıyoruz! Yüreğimiz de, dilimiz de, benliğimiz de lâl. Bazen mucizelere tanık olsak da an be an her yanımız karanlık…

"Şiirdir söylenir!

Bin yıllardır süregelen evrende,

İtinayla üstüne sihirler serpilir.

Bir tat kalır damaklarda.

Gelir geçer.

Söz buruk...

Kıştır, yokluktur, yoksunluktur biter elbet!

Mücadeleye sevdalı gönül;

Bahara eremeden, yazı getirir.

Bir heyecan, bir boşluk kalır yüreklerde.

Hatırlanıır, deler.

Çehre soluk...

Deler geçer.

Deleer geçer!

Hiç geçmeyecekmiş,

Hiç bitmeyecekmiş gibi etkisi sürer!

Kalp kırık...

Kalp buruk...

Kalp soluk...

Artık ve hep,

Kalp paramparça..."

*****

Böyle büyüdük biz, böyle öğretti büyüklerimiz... Can cana... Yürek yüreğe... Sırt sırta... El ele... Gönül gönüle... Mücadeleyse, birlikte mücadele... Yalnız kalmadık ki, yalnızlık hissedelim. Yalnız bırakılmadık ki, tek başına yol yürüyelim. Her zaman ve hep, hep birlikte hayata tırnaklarımızı geçirelim. Hem gözlerle terbiye edildik biz. Toplum içinde; oturup - kalkmasını, ayıbı – doğrusunu bakışlarla öğrendik. Ne zaman yeni bir şeyle karşılaşsak, gözlerine baktık annemizin, babamızın. Ondandır sebebi, hep büyüklerimizin gözlerini arayışımızın. O bakışlarda öyle derin anlamlar vardı ki;

-Tamam…

-Yapabilirsin…

-Biraz ama…

-Ayıp…

-Olmaz…

-Hayır…

-Kesinlikle…

-Aferin…

Bu komutlarla büyüdük. Evde konuşuldu ama bol bol. Tembihler... Hayata hazırlamalar... Niye doğru, niye yanlış olduğu... İyi bir birey, iyi bir insan olmamız gerektiği... Adabı muaşeret kuralları. Yanına bol sevgi katılmış, çokça ilgiyle yoğrulmuş...

Yanlışlar yaptık bolca. Ardından doğrusunu öğrendik. Sanır mısınız ki hep böyleydik? Hamdık, piştik birazcık olabildiysek eğer... Analarımız - babalarımız, ana baba bildiğimiz büyüklerimiz yonta yonta bu hale geldik biz. E' bir de, tabi ki yakın çevremiz...

Deniz kokuyor buralar hâlâ. Ve umut, çokça. Mucizelere ihtiyacımız var, yeni ikinci yaşamlara. Tüm gönül dostlarıma en içten sevgi ve selamlarımla.