Türkiye’nin yargı sistemi adli ve idari yargı olarak iki kola ayrılır. Her kolda mahkemeler üç derecelidir: Her idari birimdeki ilk derece mahkemeleri, 15 ayrı coğrafi bölgedeki “istinaf” yani bölge mahkemeleri, başkent Ankara’daki temyiz mahkemeleri Yargıtay ve Danıştay. Bu mahkemelerde hâkimler, savcılar ve avukatlar birlikte yargı hizmetlerini üretirler. Hâkimler ve savcılar belli tecrübe, kıdem ve başarı kaydıyla üst derece mahkemelerde görev yaparken, avukatlar ruhsat aldıkları andan itibaren, her derece mahkemede görev yapabilirler.

Ancak meslek kuruluşları bakımından derin denksizlikler var. Kural olarak her ildeki avukatlar bir baro kurabilirler. Bir ilde baronun yönetim organlarını oluşturacak sayıda avukat bulunması bir baro kurmak için yeterlidir. İl baroları birlikte Ankara’daki Türkiye Barolar Birliğini (TBB) oluştururlar. Barolar ve TBB, ticaret ve sanayi odaları, TÜRMOB, Türk Tabipler Birliği, Türk Eczacılar Birliği ve benzerleri gibi kamu kurumu niteliği taşıyan meslek kuruluşlarıdır.

Hâkim ve savcıların ise herhangi bir meslek kuruluşu yoktur. Ankara’daki Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) hâkimlerin ve savcıların meslek kuruluşu değildir. HSK yargı hizmet birimlerini ve bu birimlerde çalışacak hâkimleri ve savcıları göreve alan, terfi ve tayin eden, temel olarak yargı hizmetlerini sağlamaktan sorumlu olan, işlevi Adalet Bakanı ve yardımcısına bağlı, yarı otonom bir devlet kurumu niteliğindedir. Bir dernek olan Yargıçlar ve Savcılar Birliği meslek kuruluşu işlevine sahip gibi görünmektedir.

Avukatların sayıları ilden ile büyük farklar göstermektedir. Tunceli’de 40 civarında avukat varken, İstanbul’da avukat sayısı 57 bini aşmıştır. 170 bin civarında avukatın büyük bir kısmı başta İstanbul ve Ankara olmak üzere İzmir, Antalya gibi büyük illerde yoğunlaşmıştır. Görece çok azı ise küçük ve gelişmemiş şehirlerde görev yapmaktadır. 15 istinaf mahkemesi bazında farklar azalmakta, meslek kuruluşu oluşturacak optimum seviyelere yaklaşmaktadır. Hâkim ve savcıların toplamı 2022 yılı sonunda 24 bini aşacak olmakla birlikte her il bazında meslek kuruluşuna sahip olmaları olanaklı değildir. Tayin ediliyor olmaları ve siyasallaşma olasılığı da iller bazında örgütlenmelerine karşı bir sebeptir.

Meslek dayanışması, etik kurallara uyumun sağlanması, mesleğin geliştirilmesi bakımından da hem avukatların kendi içinde hem de bütün hukuk meslekleri arasında ciddi sorunlar mevcuttur. Avukatların etik davranışını sağlamak ise giderek zorlaşmakta, ülke çapında çok engebeli bir görünüm arz etmektedir. 57 binden fazla avukatın olduğu İstanbul’da baroların mesleki disiplini sağlama işlevi iflas etmiştir. Avukat sayısı sadece organlarını oluşturmaya yeten küçük barolarda ise etik ve disiplin, mesai arkadaşları dayanışması karşısında oldukça zayıftır. Öte yandan HSK’nin hakimlerin ve savcıların etik davranmasını sağlaması imkansızdır.

Sonuçta yargı hizmetlerini birlikte sunan hâkim, savcı ve avukat unsurları arasında yüksek etik ve ahlaki değerleri sağlamak ve meslekleri ve yargı sistemini geliştirecek olumlu işbirliğini ve dayanışmayı sağlamak imkânsız durumdadır. Bu durumda yargı hizmetlerinde iyileşmeyi beklemek gerçekçi değildir. Bu şartlar, bu üç meslek grubunun istinaf mahkemelerine paralel olarak 15 bölge çevresinde meslek kuruluşları oluşturmalarını zorunlu kılmaktadır.