Entrikalara, kaba-saba şakalara, söz oyunlarına, yanlış anlamalara, hezeyanlara yer veren bir komedi türü vodvil. Çok gerilere gitmeye gerek yok. Yalnızca son bir haftaya baksanız ülkede nasıl bir vodvil sahnelendiğini göreceksiniz.
Dün cumhuriyete, demokrasiye karşı girişilen hain saldırıya, halkın, kahraman Türk askerinin, meclisin, emniyet güçlerinin, medyanın tek yürekle şanlı direnişinin yıldönümüydü.
Böyle günlerde ne beklenir? Tüm ulusun birlik ve beraberlik içinde kenetlenmesi, bu tür girişimlere karşı tek ses, tek yürek halinde olduğunu bütün dünyaya ilan etmesi beklenir.
Heyhat. İktidarın böyle bir birlik ve beraberlik fırsatını nasıl fütursuzca harcadığını son günlerde öyle örneklerle görüyoruz ki vodvilin komediden uzaklaşıp tragedyaya dönüştüğünü gözlemliyoruz.
Bakın 15 Temmuz afişlerine; Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlandığı söylenen afişlerde Mehmetçik nasıl hedef tahtasına oturtulmuş. Irak savaşındaki Amerikan askerinden devşirilen Mehmetçik acz içinde gösterilirken, hain girişimi canı pahasına önleyen kahraman askerlerimizin resmi hiç düşünülmemiş. Adeta orduya terör örgütü muamelesi çekilmiş.
Garipliklerin, saçmalıkların sınırı yok. Zamanında çetebaşı Fetullah Gülen'e övgüler düzen Darbe Komisyonu'nun AKP'li başkanı, rapora korsan ekler yaparak hiç sıkılmadan CHP'yi, FETÖ ile ilişkilendiriyor.
Bitmiyor, haftaya Başbakan'ın incileri damgasını vuruyor. Yıldırım;
“Bunların bir terör örgütü olduğu gerçeğini ilk ortaya çıkaran Ak Partidir. Örgütün günah galerisine baktığınız zaman neresinde Ak Parti var? Soruyorum size” diyor.
Vodvil devam ediyor.;
“Tek referans noktam var. O da sayın Fetullah Gülen'dir. Hoca Efendidir” diyerek Meclis'e giren AKP milletvekili, şimdi “CHP'nin FETÖ ile ilişkileri araştırılmalı, gerekirse kapatılmalıdır” deme komikliğine düşüyor.
Terörle mücadele bahanesiyle ilan edilen OHAL'de de gariplikler devam ediyor. OHAL'e dayanarak alınan kararlarda terörle mücadele dışında ne ararsanız hepsi var. Lise pilav gününün, sanat festivalinin, çevre konserinin, tiyatro oyunlarının iptalinden tutun da, Didim'de gezi tekneleri turlarının yasaklanmasına, ve iflas ertelenmesine kadar her şey var. Son noktayı da Erdoğan koydu OHAL'e. Konuşmasının birinde “OHAL'i patronlar rahat etsin, işçiler greve çıkamasın” diye kullandıklarını söyledi.
Erdoğan'ın hafta içindeki açıklamaları şaşkınlıklarımıza yeni şaşkınlıklar katmaya devam etti. BBC'ye verdiği röportajda;
“Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak, hükümetimiz hükümet olarak bugüne kadar kimsenin önünü kesmemiştir. Kimsenin demokratik hakları engellenmemiştir.” diyordu. Erdoğan bunları söylerken ölüm döşeğindeki Nuriye ve Semih'in çığlıkları, cezaevindeki 160 gazetecinin feryatları yalnızca ülkede değil, bütün dünyada yankılanıyordu.
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de düşünce, din ve siyaset anlayışı açısından hayatının hiçbir döneminde örgüt lideri Fetullah Gülen'e yakınlık duymadığını söylüyordu. Ancak Gül'ün yıllar önce söylediği ;
“Hepimizin hocasıdır. Sadece bizim partimizin değil, tabii başka partilerin de herkesin saygı duyduğu ileri bir ilim adamıdır. Muhterem bir hocaefendidir.” sözleri kulaklarımızda çın-çın çınlıyordu.
Vodvil, yıllarca aynı yastığa baş koymuş, sonra birbirlerini aldatarak ayrılmış bir çiftin kavgalarıyla devam ediyor. Vodviller genellikle mutlu sonla biterdi. Ancak görülen şu ki, ülkedeki vodvil süratle bir tragedyaya dönüşme eğilimi gösteriyor.
Hain girişimin birinci yıldönümünde, “Kandırıldık, affedin” diyenlerin artık kendilerine muhalefet eden herkesi FETÖ'cü ilan etmekten vazgeçmeleri, iç ve dış tehlikelere karşı ulusça kenetlenmenin yollarını aramaları gerekiyor.