Kovid-19 pandemisi Türkiye’nin ve dünyanın öncelikli gündemi. Devleti, üniversitesi, özeli; bütün hastaneler doldu, yer yok!.. Türk Tabibleri Birliği (TTB), “İstanbul, İzmir gibi büyükşehirlerde yoğun bakımlara hastaları yatıracak yer yok. Salgının bu biçimde devam etmesi durumunda sağlık sistemi tamamen çöker. Filyasyon hizmetlerinin doğru planlaması gerekir” açıklamasını yapıyor, 14 gün izolasyon önerisini yineliyor. Acil servisler yoğun bakım ünitesine çevrildi. Vaka sayısı 40 binlerin üzerinde, birçok kimsenin umurunda değil. Milyonlarca vatandaşımızın psikolojik desteğe ihtiyacı var! 9 aydır pandemi sürecinde can kurtarmak isterken canından olanlar arasında ön safta mücadelede hekimlerimiz, sağlık çalışanlarımız, eczacılar, diş hekimlerimiz var. Bine yakın sağlık çalışanımız da tedavi görüyor. İzne çıkmaları yasak, tayin yok! Ücretsiz izin almaları da yasak. İstifa etmelerine izin yok! Zammış, ek ödemeymiş. Onlar da ne? Hasta olmaya da hakları yok! Kovid-19'lu da olsa hasta bakan hekimler mevcut.

***

FOX Haber, yoğun bakımda mesaide hekimlerin, sağlık çalışanlarının saatler süren nöbet sonrası görüntülerini ekranına taşımış. Dikkatle izliyorum. Bir sağlıkçı botunu çıkarıyor, eldivenlerini çıkarıyor. Su sanıyorsunuz boşalttığı, değil ter! Birikmiş ter..Alınteri, emek yani. Kat kat kıyafetleri ekipmanları, o tulumları baştan aşağı sırılsıklam. Gerçekten bir kuru nokta kalmamış. Ve yakın mesafeden çalıştıkları için ölüm riskiyle burun burunalar… Tek arzuları, adeta yalvarıyorlar; “Kurallara uyun…”

Gözlerim yaşarıyor…

***

İzmir Tabip Odası eski başkanlarından Opr. Dr. Suat Kaptaner de twitterdan sormuş: “Sağlıkçılar Kovid-19 da olsa maskeyle çalışacaklarmış! Bilim Kurulu neredesiniz? Meslektaşlarınız için sağlıkçılara sürü bağışıklığı kararı mı alındı? '2021 yılı Sağlıkçılar Yılı olsun' önerisi yapmış sayın Sağlık Bakanımız. ‘Sağ Kalabilen Sağlıkçılar Yılı' olsun, daha gerçekçi olur…”

Güzel öneri Suat Hocam (!)

İyi de bakanlık hasta olarak kimleri tanımlıyor, hala belli değil!

***

Sağlık çalışanları gözümüzün önünde toprağa düşüyorlar. Hani ilk zamanlarda alkışlıyorduk ya… Hani haklarını asla ödeyemeyiz diyorduk ya… Gelin görün ki; Kovid-19 hala “meslek hastalığı” olarak kabul edilmiyor. Neredeyse sayıları virüsle mücadeleden vefat etmiş sayıları 200’e yaklaşan hekimlerimiz, sağlık çalışanlarımız, eczacılarımız, diş hekimlerimiz “şehit” sayılmıyor! Daha dün Bursa-Mustafakemalpaşa’da Hemşire Emine Ezen’i, Balıkesir Devlet Hastanesi’nde çalışan Halil İbrahim Kuzu’yu Kovid-19 nedeniyle kaybettik.

Onlar tükendikçe ülkemize karanlık çöküyor!

***

“Ben yoğun bakım hemşiresiyim. Yaklaşık 20 yıldır çalışıyorum. 20 yıl daha çalışırım eyvallah. Bir gün ‘of’ demedim. Bundan sonra da demem. Hastalarımdan çok kereler hastalık kaptığım da oldu. Saldırıya da maruz kaldığım oldu, takdir edildiğim de. İlk defa korkuyorum. Ailemin tek çalışanıyım. 17 yaşında bir oğlum var. Onu babasız büyüttüm. Alın terimle, emeğimle. Kimseye minnetim olmadı. Şimdi korkuyorum çünkü ona temiz adımdan başka bırakacak birşeyim yok. Eğer bu işten yenik düşersem, ülkeme vasiyetimdir.

Evladımı okutun lütfen! Çok iyi bir çocuktur. Dersleri de iyidir. Hayvanları, sever, gözetir. Tarihçi olmak istiyor. Okuyor, araştırıyor. Öğretmenleri de değer veriyor ona.

Siz emanetime değer verin. Yavrumu okutun !”

Adamı adam eden analardan, aklında sadece biricik evladı olan sağlıkçı bir annenin vasiyetidir vasiyeti!..

Nokta!..