Bir tek nazar boncuğumuz eksik. TÜİK beklenen açıklamasını yaptı; üçüncü çeyrekte yüzde 5.9 puan büyümüşüz. Gel gör ki vatandaş bunun farkında değil. Çıkın çarşıya pazara, konuşun vatandaşla ''Daha ne istiyorsun? Üç ayda 5.9 puan büyümüşsün’’ deyin. Dayak yemeden eve dönerseniz şanslısınız.
Bakın rakamlara emekle sermaye arasındaki farkın nasıl açıldığını göreceksiniz. Son 12 ayda yıllık bazda yüzde 5'e yakın büyüyen ekonomide emeğin aldığı pay yüzde 30'larda kalırken (ki ikinci çeyrekte bu oran yüzde 34 idi), kar, faiz, rant gelirlerinden oluşan sermaye payı yüzde 48'e yükselmiş bulunuyor. Yani ekonomi büyürken gelir dağılımındaki bozulma sürmekte, emekçinin yoksullaşması artarak devam etmekte.
Bazı akademisyenlerin öne sürdükleri gibi bu büyüme ''emek sömürüsü ve yüksek enflasyonla kışkırtılmış, yoksullaştıran bir büyüme'' mi? Ne dersiniz?
Bu büyümenin sağlıklı bir büyüme olduğunu söyleyebilir misiniz? Bedeli kimler ödüyor? Gelir dağılımındaki eşitsizliğin arttığını göz ardı edebilir misiniz? Büyük fotoğrafa bakın; ''Ekonomi düzeliyor, iyiye gidiyoruz, bizi kıskanıyorlar'' senaryolarında hangi çıkar grupları büyümede?
Geliri enflasyon oranında artmayan kesimler için bu büyüme ne anlam ifade ediyor? Üretime dayalı olmayan, halkın refahını ve insanca yaşamasını amaçlamayan büyüme, büyüme midir? Sömürü müdür?..
TÜİK önceki gün de beklenen açıklamayı yaptı; Kasım ayı enflasyonunu yüzde 3.28, yıllık enflasyonu da yüzde 67.16 olarak açıkladı. Artık şaşırmıyoruz, kahkahalarla da gülmüyoruz. Yalnızca tebessüm ediyoruz. ENAG açıklamasında ise Tüketici Fiyat Endeksinde Kasım ayındaki artış yüzde 5.58, yıllık artış ise yüzde 129.27 olarak belirlenmiş. Sizce hangisi gerçeği yansıtıyor? Gerçek mutfakta, gerçek markette, gerçek çarşıda, gerçek pazar tezgahında, gerçek faturalarda...
***
Demek ki neymiş? Yalnızca faizleri artırmak yeterli değilmiş. Faiz artırma tek başına işe yarasaydı Arjantin düşürürdü enflasyonu... Önce gelir dağılımında eşitliği sağlayacaksınız, vergide adaleti gözeteceksiniz, hukuku egemen kılacaksınız, yargıyı rahat bırakacaksınız, yolsuzlukla, hırsızlıkla, rüşvetle mücadele edeceksiniz, ülkenin uluslararası mafya liderlerinin mekanı olmasına izin vermeyeceksiniz, 'nasıl gelirse gelsin' diyerek kara para girişine göz yummayacaksınız. Gri listeden çıkmak, bir daha girmemek için elinizden gelen çabayı göstereceksiniz.
Bütün bunlardan sonra güven ortamında hem dış yatırımlar hem iç yatırımlar gelecek, istihdam artacak, işsizlik azalacaktır. Üretim ve ihracat belirli bir düzeye ulaşacak, dış ticaret açığı makul bir düzeye gerileyecektir.
Bu önlemleri almadan yalnızca faizleri artırarak enflasyonun düşürülemeyeceğini ekonomi eğitimi yapan fakültelerin birinci sınıflarında öğretiyorlar.
Bu ortamda büyüme masalına da kimseyi ikna etmek mümkün değil. Büyüme rakamlarında emeğin büyüme içindeki payı 2.1 puan gerilerken sermayenin payının 3 puan artmakta olduğu görülüyor. Gelir dağılımındaki bozulmanın sürdüğü, halkın yoksullaşmasının artarak devam ettiği bir ekonomide büyüme söylemlerine kim inanır?
Devlet büyüklerimiz büyüme rakamlarının cesaret verici olduğunu söylüyor.
'Uyusun da büyüsün ninni' diyorlar. Halkımızın da tıpış-tıpış yürümesini istiyorlar.