Tarih ne çabuk adres değiştiriyor; filmi geriye sarınca yılların bizi hızla eskittiğini görmemek olanaklı değil. Ben ne zaman bu yaşa geldim diye hayıflanıyorum çoğu kez. İçimdeki çocuk zıplıyor, aman ha diyor yaşa takılma!

Ben de ona uyuyorum isteklice; takvime bakmıyorum artık! 77’yi tersine çevirsem aynı sayı; ama 78’e koşarken, sayıların yerini değiştirsem, eyvah 87!

O da işime gelmiyor. Dedim ya en iyisi sayılara, yaşa, takvime takılmayayım. Kendi akışında yoluna devam etsin tarih.

***

Mayıslar baharla şirindir, canlıdır, umut dağıtır, doğayı şaşırtır, ama bir yandan da hüzünler, ayrılıklar, devrimler, değişimler, acılar da yaşatır insana. Şiirin, öykünün, şarkının, türkünün, aşkın, doğadaki uyanışın görkemli  buluşmaların, yürekli buluşmaların adresi bahardır, mayıstır. Mayısın ilk günü emeğe, umuda, aydınlanmaya, insan onurunun değerine, dayanışmaya, paylaşıma, devrimci söyleme ve eyleme açılan şenlik, bayram günüdür. 1 Mayıs işçinin, emekçinin bayramıdır.      

5 Mayıs’a uyandığım gün şiirin genç ölümlüsü Arkadaş Z. Özger gelir aklıma. Onun 25 yıllık yaşamı… Paylaştığımız anılar… Sina Akyol, Şevket Apalak, Sabahattin Çetin, Yaşar Durak… Ankara Dikmen’de Kuyubaşı Durağındaki bekar evim… Toplandığımız şaraplı, ezgili sofralar, yaş günü kutlamaları…

***

Ankara 1966’dan 1975’e değin şiirimin, yazımın, dergiciliğimin başkentiydi. Sinemalar, tiyatrolar, Halkevleri etkinlikleri, pastane buluşmaları, dergi çalışmaları.  Yirmili yaşların umutlu günler serüveni… Ne çok Mayıslar geçmiş yaşamımdan. Toplumsal olayların fitilleyicisi mayıslar değil mi? 27 Mayıs 1960’ta Ceyhan Lisesi’nde öğrenciydim. Farkında değildim darbenin, devrimin. Yine de değişimi, gelişimi, göreceli farklılığı görmemek olanaklı değildi.    

Peki ya 6 Mayıs 1972? Devrimin simgesi, darağacında üç fidanın sonsuzluğa yolculuğu! Deniz Gezmiş’in, Yusuf Aslan’ın, Hüseyin İnan’ın unutulmayan kıyımı! Ve Attila İlhan’ın “Mahur Beste”si çalardı plaklarda! Ahmet Kaya sesiyle…

bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı

güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı

hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı

gittiler akşam olmadan ortalık karardı

***   

Mayıs ayı bir çok sayıda şairin yazarın  ölüm yıldönümlerini de anımsatır bize. Orhan Burian, Haldun Taner, Mahmut Şevket Esendal, Ercüment Behzat Lav, Ziya Paşa, Nurullah Ataç, Vasıf Öngören, Şair Eşref, Kenan Hulusi Koray, Edip Cansever… Elbette unutulmaz Sait Faik. Takvimler 11 Mayıs’ı gösterdiğinde Sait Faik’in “Hişt, hişt!” diyen sesini duyumsarız: “Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişt sesdi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları.”