Yeni çağın yeni iletişim araçlarını ısrarla yadsıyanlar ve yok saymaya çalışanlar var.
Sanki bu bir gurur vesilesiymiş gibi, gerine gerine "Ben Facebook ve Twitter kullanmıyorum" diyorlar.
Onlar sosyal medyayı hala insanların 'kırıştıracak insan' arama ya da arkadaşlarıyla sürekli makara yapma yeri zannediyorlar.
Ya da hoşlanmadığın insanlara hakaret etme, kavgaya girişme mecrası...
Bu dediklerim de var tabii ama zaten hayatın kendisi, hem de en şeffaf haliyle orada.
İnsanlar nasıl bir toplumda yaşadıklarını, iyi bir sosyal medya kullanıcısı olduktan sonra daha iyi anlıyorlar.
Hoşunuza gitsin gitmesin renk ve ses çeşitliliğinin çokluğunu orada görüyorsunuz.
Bazıları birbirlerinin düşüncelerine katlanamadıkları zaman o kişinin hesabını kapatmak üzere organize oluyorlar. Yani örgütlü bir şekilde 'spam'liyorlar.
Ve dünyada o spam seçeneğini en fazla kullanan ülke Türkiye! Özgür düşüncelerin havada uçuştuğu bir ülke olmadığımız kesin yani...
Bizden farklı düşünene tahammül eşiğimiz çok düşük.
Bazen listemdeki isimlerden de "Şu kişiyi 'spam'liyelim lütfen" iletileri geliyor.
Bakıyorum adam gerçekten de bildiğin ruh hastası. Şiddet meraklısı, iletileri ağır küfür içeriyor, savunduklarının elle tutulur yanı yok, cahil, zeka düzeyi eğitilemez durumda...
Ama bana ne! Takip etmem, okuduklarını ciddiye almam, adam yerine sayıp da hesabını kapatmak için zaman ve çaba harcamam.
O istediğini yazsın çizsin orada...
Pedofiller ve hayvanlara işkence edenler dışında hem sanal hem reel dünyadan yok olmasını istediğim kimse yok.
Herkes fikrini söylemekte özgür derken sadece kendi fikirlerimizi kastetme iki yüzlülüğünden kurtulalım artık.
İlkokulda arkadaşını öğretmene şikayet eden çocuk tavrıyla elimizi her fırsatta spam tuşuna götürmekten vazgeçelim.
"Yok saymak", "yok etmeye çalışmaktan" daha kolay ve daha etkili bir silah... Unutmayalım...

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Çocuk hedefli hatalar

Ben de öyle miydim hatırlamıyorum ama anladığım kadarıyla kadınların doğurmak için aklını yitirdiği yaşlar 25 ile 35 arası oluyor. Sonra o istek giderek giderek zayıflıyor.
Çevremde bu yaş grubundan kim varsa yalnızlığına bir çare bulmak, aşkı aramak, sevgiyi kovalamak yerine çocuk da çocuk diye tutturuyor.
Odaklanılacak hedef konusunda yanlış davranıyorlar bence.
Çünkü sonra sadace bu önlenemez üreme istekleri yüzünden gidip olmayacak bir insanla nikah masasına oturuyorlar.
Hedef ve amaç belli... O çocuğu doğuracak, sonra boşansa da olur!
Oysa çocuktan önce insan kendisine omuz omuza yürümekten keyif alacağı, güveneceği, hayata aynı pencereden bakacağı birini istemeli. Sonra gerisi zaten gelir.
Sonuçtan önce giriş ve gelişmeye odaklanılmalı yani.
Sonra o doğurulan çocuklar büyüyüp kendi yollarına gittiklerinde el el üstünde kalıp bir başına evde kukumav kuşuna dönmek de var.
Yapmayınız, etmeyiniz, enerjinizi önce eğlenceli ve sağlam bir sevgili-eş bulmaya yönlendiriniz.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Çok kızıyorum bu kadınlara

'Kadına şiddete hayır' da, bazı kadınlar o şiddetin hastası oluyor, onu ne yapacağız?
Polise bazen kızıyoruz ama 'Aile kavgasına biz karışmayız' demelerinin bir sebebi var elbette.
Kim bilir gittikleri kaç ihbardan elleri boş dönmüşlerdir de ondan.
Dayak yiyen kadın ihbarına gidiyorlar, kapıyı çalıyorlar. Kapı açılıyor ve içeriden yüzü gözü dağılmış kadın çıkıyor. Fakat polise 'Siz karışmayın ben şikayetçi falan değilim' diyor.
Bunu, daha sonra daha fazlasını yiyeceği dayağın korkusundan söyleyen "gerçek mağdurlar" var tabii. Ama bir de kocası onu dövdükçe daha çok sevildiğine inanan manyaklar da var.

***

Mesela geçenlerde Ordu'daki olayda da aynen bunlar oldu.
Adam boşanmak isteyen karısını sokak ortasında evire çevire dövdü.
Kadın yakınlarını arayıp yardım istedi, onlar gelince bu kez kocası baktı pabuç pahalı korkusundan hemen oracıkta sara krizi geçirdi.
Peki az önce Allah yarattı demeden dayak yiyen kadın ne yaptı? Kocacığının başında ağıtlar yaktı. Elini, yüzünü öptü kokladı, gelen polislere de 'Götürmeyin kocamı, ben ondan şikayetçi değilim' dedi.
Aferin! İşte sen ve senin gibilere o dayaklar müstehak.
Git şimdi evine, boşanma davandan da vazgeç. Kocana el bebek gül bebek bak, iyileştir. İyileştir ki bundan sonra senin ağzını burnunu hacamat ederken daha da güçlensin, kuvvetlensin.
Erkeğin o senin.
Seni seviyor da ondan dövüyor.
Boşanmak istememesinin sebebi de yine seni çok sevmesi.
Yoksa kendine hazır bakacak bir enayi bulmuşken düzenini bozmak istememesi değil.
Aferin sana, devam... Dayak sonrası yine kriz mriz geçirirse sen yine otur başında ağla!