Haçlı seferleri Avrupalı Hıristiyanların bir araya gelerek, kendilerince kutsal olan yerleri Müslümanların elinden almak için düzenledikleri ve sekiz kez yinelenen savaşlardır. 4. Haçlı Seferi'nde Papa III. Innocentius, Kudüs'ü kurtarmak maksadıyla; tüm Avrupa'yı sefere davet etti ve bu sefer 1202'de Venedik'ten başladı. Başlangıçta seferin hedefi önce Mısır'ı ele geçirmek ve oradan Kudüs'e gidip orayı da zapt etmekti.
Fakat Venedikliler ve yaşlı Venedik Dükü Enrico Dandolo bu seferin hedefini değiştirmeyi başardı. Haçlılar, İstanbul'u kuşatıp zapt etti. Klasik ve Orta Çağ'ın kültür hazineleriyle dolu olan şehri yakıp talan ettiler. 1204'te kendi Orta Çağ ve Katolik inançlarına uyan Latin İmparatorluğu'nu kurdular. İstanbul'u yağmaladılar, insanların mallarına el koydular. Bu nedenle olacak ki Avrupa'da pek çok tarih kitabında 4. Haçlı Seferi'nden çok az bahsedilir.
Hedefler ve amaçlar önemlidir. Ama herkes sonuca bakar.


***


20 yıl önce iktidara gelmek için söylenen cümleler, bugün o koltukların sahipleri tarafından ne kadar amaçlarına ulaşmıştır? Verilen sözler ne kadar tutulmuştur?
Yoksa yine din ve iman diyerek söze başlayanlar tarafından devletin sahip olduğu her şey bir rant kapısı olarak mı görülmüştür? Bir yağma, el koyma veya bir çökme durumu mu söz konusu?
Aldığı iyi eğitimin sonucunda Rönesans'ı Osmanlı İmparatorluğu'na yaşatan Fatih Sultan Mehmet oldu. Yaptığı pek çok reformla; devletin ekonomisini büyütmesini, topraklarını genişletmesini ve sanatta da batıya yaklaşmasını sağladı.
İstanbul’un ilk Osmanlı yükseköğretim kurumu olan Sahn-ı Seman’ı kurdu. Sahn-ı Seman medreseleri Fatih Külliyesi içindeki en yüksek düzeyli medreseler idiler. Sahn-ı Semân’ın eğitim müfredatının hazırlayıcılarından biri çağın önemli bilim adamı Ali Kuşçu’dur. Ali Kuşçu, Fatih tarafından astronomi eğitimi için Semerkant’a gönderilmiş ve daha sonra Takiyuddin tarafından Tophane’de kurulacak gözlemevinin ilk çalışmalarını yapmıştır.
"İlim bilen ilim inşa eder. Kitap özetlerini dinleyen varı yok eder" demiş bir bilge...
Anadolu'da bilgeden çok ne var. Bu Takiyuddin de onlardan bir tanesi.


***


1521‘de Türk kökenli bir ailenin üyesi olarak Şam'da doğdu. Eğitiminden sonra Tennis kadılığına atandı. Kadılığı sırasında yaptığı gözlemler ile ün kazandı. 1571'de Mustafa Çelebi'nin ölümünden sonra II. Selim tarafından saray müneccimbaşılığına atandı. 1574 yılında Galata Kulesi'nde gözlem çalışmalarına başladı. Hoca Saadettin ve Sokullu Mehmet Paşa'nın desteği ve Padişah III. Murat'ın fermanıyla 1577 yılında Tophane sırtlarında Takiyüddin’in yönetimi altında bir gözlemevi olan Takiyüddin'in Rasathanesi kuruldu. Matematikte ustaydı. Yanında 15 gökbilimci çalışırdı. Dönemin yöneticilerinin onayı ve Şeyhülislam'ın fetvasıyla Takiyüddin'in Rasathanesi 1580 yılında topa tutularak yıkıldı.
Bugün gelişmiş ülkeler uzayda yer kapmak, uzay madenciliği yapmak için yarışırken biz topraklarımızı madencilerin insafına bırakıyoruz. 'Ormanlarımız yok ediliyor', 'Tarım arazilerimiz bozuluyor', 'Köylülüğün yaşam alanları elinden alınıyor' ve 'Marmara Denizi öldü' diye konuşuyorsak bu kez topa tutulan hayatımız değil mi?
Türklerin dünya sahnesindeki ilerleyişi Mehter Marşı'na benzer iki ileri bir geri... Bugünlerde baya geriye düşsek de son dönemde yaşanan olaylara bakınca, yakın zamanda ileriye doğru atılacak adımlar olduğunu görmekteyim.
Siyasetçiler çok konuşur ama demokrasilerde son kararı halk verir.