Sokaklar onlar için güvenli değil.
Sokakta yürürken biri alıp onları denize atabilir..
Araba arkasında zincirle sürüklenebilirler.
Her an tüfekle vurulabilirler.
Ya da birileri üzerlerine asit dökebilir.
Kaynar su ile yakılabilirler.
Toplu halde zehirlenebilirler.
Patileri satırla kesilebilir.
Asılarak öldürülebilirler.
Arabayla bilerek üstlerine sürenler olabilir.
Tecavüze uğrayabilirler.
Daha nice işkenceye, şiddete maruz kalan; açlık ve susuzlukla boğuşan, her an ölüm tehlikesi ile karşı karşıya olan sokak hayvanlarını nasıl koruyabiliriz, diye düşünürken bazen uykum kaçıyor.
“Keşke sokaklarda bu kadar savunmasız, sahipsiz hayvan olmasa” diyorum. Çünkü sayıları arttıkça onları koruyabilme, denetleyebilme şansımız da azalıyor. Sonunda, “hangisine yetişelim” noktasına geliyoruz. Eş zamanlı kısırlaştırma seferberliği; petshop'larda hayvan satışının ve üretim çiftliklerinin yasaklanması önerilerimizi zaten bu köşeden defalarca tekrarladık. Ve bu konuyu ısrarla hatırlatmaya da devam edeceğiz ama bugünün konusu başka.

***

Manisa'nın Turgutlu ilçesinde, tüm kentlere örnek bir proje hayata geçirildi. Can Dostlarımız sayfasından bu örnek projeyi daha önce tanıtmıştık. Hatırlatayım; projenin adı “Benim de okulum var”. Bu proje ile barınaklardaki sahipsiz kedi ve köpekler, okullar tarafından sahipleniliyor. Okul bahçelerinde özel olarak kulübeleri yaptırılıyor, öğretmenlerin gözetimi ve öğrencilerin de sorumluluğunda bakılıyorlar. Turgutlu Hayvanları Koruma Derneği'nin (Turhakder) fikir babası olduğu proje Turgutlu Kaymakamlığı önderliğinde, Turgutlu Belediyesi, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, İlçe Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü'nün desteği ve birçok firmanın da sponsorluğu ile yürütülüyor.
Projenin bir benzeri geçtiğimiz haftalarda Trabzon'un Ortahisar ilçesinde de gerçekleşmişti. Belediye, Milli Eğitim Müdürlüğü ve Trabzon Hayvanları Koruma Derneği; okullara kulübe ve sokak köpeği vererek, hem bir canı sokaktan kurtarıyor hem de çocuklara hayvan sevgisi aşılanıyor.
Mobilya markası Doğtaş ise, her mağazasında birer sokak hayvanı sahiplenilmesini teşvik eden bir kampanya başlattı. “Misafir Pati” ismi verilen kulübeleri mağazalarına konumlandıran Doğtaş’ın projesi Küçükyalı Doğtaş mağazasında başladı. Pamuk ismi verilen kedi, mağazayı evi gibi benimsedi bile. Bu örnekler alkışlanmalı, paylaşılmalı, desteklenmeli ve çoğalmalı.
Her esnafın mutlaka bir sokak hayvanı olsa mesela. Her dükkan sokağındaki bir hayvana sahip çıksa... Her okulun birkaç tane sahipli hayvanı olsa... Hatta her belediye, her resmi kurum da sokak hayvanlarını sahiplense...
İzmir’de birçok esnaf ve kurumun bahçesi veya kapı önünde baktığı hayvanlar var, biliyorum ama bu başka. Bu kez, o bakılan her canın bir karnesi olacak, mutlaka kulübesi olacak. Hatta Belediyeler, Kaymakamlıklar, Valilikler kulübe, tedavi, mama desteğinde bulunup teşvik edecek. Yani öylesine bakılan bir hayvan değil, “sahipli hayvan” olacak.
Böyle bir proje her kentte hayata geçirilse ve yaygınlaşsa, hayvan sevgisi artar, sokaklardaki sahipsiz hayvan sayısı azalırdı. Sizce de güzel olmaz mıydı?