Ortak bir kanaat olarak söylüyorum, Türk siyaseti 1980 darbesinden bu yana her yıl artan oranda seviye kaybederek bu günlere geldi.

Her seçim daha çok yalan, her seçim daha çok tuzakla geçti.

Geldiği son nokta “Atı alan Üsküdar'ı geçti” oldu.

***

Bu noktaya gelişimizde siyasetin ekonomisini şeffaf bir düzleme oturtamamanın yanı sıra, siyasetçilerin daha çok ekonomik durumları “iyi” olanlardan seçilmesi oldu.

Ya parası olanı aday yaptık ya da bürokrasi de “yandaş” olanları.

Bir ara siyasetçilerin sekreteri, berberi, şoförü bile makam sahibi oldu.

***

Siyasi Partiler Yasası'nın, o yasaya bağlı düzenlenen parti tüzüklerinin, o tüzüklere bağlı yönetmelik ve genelgelerin sonucu, Türkiye'de “lider” siyaseti her şeyin önüne geçti.

Partilerin içinde olmayan demokrasi de dışına da yansıdı.

Artık vatandaş bile sadece “kendine” demokrat.

***

İstanbul'da yerel seçimler “iptal” edildikten sonra yaşanan tartışmalara bakarsanız, memleketin genel gidişini de görebilirsiniz.

Hiç utanmadan sıkılmadan söylenen yalanlar, belden aşağı propoganda yöntemleri ve adeta tehdide varan siyasetçi konuşmaları.

Kendi taraftarlarınca alkışlanan, kendisi gibi düşünmeyenlerde nefret uyandıran, etliye sütlüye dokunmayanlar için de “korku” yaratan söylemler.

***

Sonunda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı iki isim, hafta sonunda televizyon karşısına çıkmayı kabul ettiler.

Öyle büyük bir olay olarak gösterildi ki, sanırsınız KPSS'den sonra mülakata giriyorlar.

Hele böyle bir buluşmayı yönetecek isimler üzerinde yaratılan tartışma.

Türkiye'de artık bir elin parmakları kadar kalan televizyon sunucuları arasında gidip geldik günlerce.

Uğur Dündar'ı ayrı tutuyorum.

Çünkü gazeteciliği dışında insani yanını da tanımaya fırsat bulduğum Uğur Dündar, kendince uzun uzun düşünmeden, tartmadan ve bunun etkilerini düşünmeden “yokum” demez.

Eğer yokum demiş ise bir bildiği vardır.

Onu bile sormak yakışmaz bana, söylediğine inanırım.

***

Son anlaşmaya göre programı İsmail Küçükkaya sunacak.

Aynı sorulara eşit zamanlarda yanıt verecekler.

Sunucu yorum yapmayacak, bir sorunun detayına girmeyecek.

Soracak ve çekilecek.

Yaratıcılık sıfır...

Sözüm İsmail Küçükkaya'ya değil ama o soruları bir robota da sordurabilirdiniz.

Küçükkaya'nın ne özelliği olacak orada?

Bostan korkuluğu mu olacak?

***

Seçimin son bir haftasına girildiğinde, özellikle de iktidar partisinin “kafa bulandırma” yöntemi bu bana göre.

Kim hangi soruya ne yanıt verirse versin, göreceksiniz sonuçta herkes kendi adayının dediğini, karşı adayın da diyemediğini son bir hafta seçim malzemesi olarak kullanacak.

Bir de adayların iki kişi olduğu, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın bu seçimin dışında olduğu imajı verilecek.

Neden?

Bir genel başkan ve Cumhurbaşkanı iki kez seçim kaybetmiş görülmesin diye.

Hafta sonunda siyaseti, yalanı ve güveni izleyeceğiz birlikte.

Aynı kurallar, aynı tavırlarla.

Bittiğinde yine siz siz, biz ise biz olacağız.

Kaldığımız yerden devam yani...