CHP'nin İzmir eski İl Başkanı Kemal Karataş da sonunda disiplin kurulunu gördü.

Siyasetin geldiği nokta ibretliktir.

Karataş'ın kimi belediye hizmetlerini/başkanların davranışlarını eleştirme hakkına duyduğum saygı kadar, sosyal medyadaki son paylaşımını da eleştiriyorum.

Nedenini açıklayayım...

***

Kemal Karataş'ın CHP'liliğini tartışacak değilim.

CHP'nin tek adam tarafından tek bir tümce ile yönetilen “biat” partisi olduğuna da inanmıyorum.

Her CHP'li partisini, partisinin yönetimini, hizmetlerini eleştiri hakkına sahiptir.

Bu özelliği de CHP'nin temel özelliği olarak bilirim.

***

Kemal Karataş, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin tartışmaya açılan ve ŞATO olarak bilinen hizmet binasının kullanımı ile ilgili alınan en yeni karara karşı çıkmıştır.

Kendine göre gerekçeleri vardır, katılırız katılmayız.

Ancak görüşlerini açıkladı diye kızamayız, disipline veremeyiz.

O zaman hiç kimse konuşmaz, fikrini açıklamaz.

***

Karataş, disipline gidip gitmeyeceğine karar verecek komisyonda yaptığı savunmada, “Sosyal medyada yaptığım eleştirilerin aynısını komisyonada aktardım. Geri adım atacak birisi değilim. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı oturduğu konuttan dolayı eleştirirken, sosyal demokrat anlayışa sahip bir partinin belediye başkanının İzmir’de kamuoyunda şato olarak bilinen bir yerde oturması ne kadar doğru olur” dedi.

Altına imza atılacak sözler.

***

İktidarı savurganlıkla, adaletsizlikle suçlarken, benzerlerini yapıyor olmak vatandaşın güveninin yitmesine neden olur.

Keza CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel'in kullandığı makam aracının Narlıdere Belediyesi'ne ait olduğu, hatta sürücüsünün de aynı belediyenin kadrolu çalışanı olduğu eleştirileri de aynı kategoride değerlendirilmeli.

Hatta bu konuda derhal soruşturma açılmalı, gerçeğin peşine düşülmeli.

Eğer aktarılan doğru ise, işte asıl o zaman bu işe ön ayak olan, bilerek ses çıkarmayan herkes için gereği yapılmalı.

Eğer eleştirinin karşılığı disiplin ise, tüyü bitmemiş yetimin hakkının yenmesinin karşılığı nedir?

***

Kemal Karataş'ın eleştiri hakkına duyduğum saygı kadar, eleştirdiğim yönünü de paylaşayım. Karataş sosyal medyada İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile yıllar önce Seferihisar Belediye Başkanı adaylığı sırasında yaşadığı özel anları paylaştı.

Yazının bir yerinde, “el pençe divan duruyordu” gibi bir benzetme yaptı.

İşte buna karşı çıkmak hem insan olarak hepimizin, hem de bütün CHP'lilerin hakkıdır.

***

Bir belediye başkan adayı ile yaptığı özel görüşmeyi yıllar sonra da olsa kamuoyu ile paylaşmak, ilerisi için güven sorunu oluşturur.

Başka özel görüşmeleri paylaşmayacağını kim garanti eder.

İl başkanlığı yapmış birine bu anlatım dili yakışmamıştır. Üstelik, Kemal Karataş'ın o dönem CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın karşısındaki duruşu da akıllardadır. Hiç biri el pençe değildir.

Karşınızdakinin makamına ve sıfatına duyulan saygının göstergesidir olsa olsa.

***

Siyasetin dili bazen kırıcı olabiliyor.

Kavga eden çocuklar gibi, sınırı insanlıktan çıkabiliyor.

Böyle olunca da, haklı iken haksız duruma düşüyorsunuz.

Eleştiri haktır ama aşağılamaya varmazsa.

Kahramanlar bile bir kelime ile çamura batabiliyor.

Tıpkı Kemal Karataş gibi.