Gündem çok hızlı değişiyor ya da değiştiriliyor. Yetişebilene aşk olsun… Belki birileri öyle istiyor, birileri düğmeye basıyor, kimi zaman senaryo önceden yazılıyor ve servis ediliyor!

Kin, nefret, şiddet, ayrıştırma, ötekileştirme, yabancılaştırma, kışkırtma… İyiye yorulacak yanı olmayan kötücül sözler, sözcükler…

Hadi bir de şu sözlere, sözcüklere bakalım: Umut, gülümseme, içtenlik, erinç, gönenç,  erdem, onur, aşk… Hepsi sevginin,  sevgi dilinin kucaklaşması gibidir.

Sevgi dilinden, insanca değerlerden, barışçıl duygulardan uzaklaştığımız, ayrıştığımız, yabancılaştığımız bir duruma geldik!

Özellikle siyasal erkin son zamanlardaki sözü, söylemi, dili sertleşti, çirkinleşti, yozlaştı, kin ve nefret diline dönüştü!

***

Sevgiye açmışken kapılarımızı, pencerelerimizi, şairlerin dizelerine, sözlerine gidelim diyorum. En güzelini onlar söyler biliyorum.

Halil Cibran’ın “Sevgi” yorumu ussal, aydınlık: “Ve sanmayın yön verebilirsiniz sevginin akışına,/Çünkü sevgi, yolunu kendi çizer, sizi değer bulduğunda…/Sevgi bir şey istemez, tamamlanmaktan başka…”

Bedri Rahmi Eyüboğlu da sevginin, sevdanın, aşkın duyumsamalarını ne güzel yansıtır bize: “Açаlım yüreğimizin kаpılаrını sonunа kаdаr/Sevelim sevelim sevelim/Sevebileceğimiz kаdаr”

Elbette şair kin, nefret dilini kullanmaz; tepki gösterir, isyan eder, başkaldırır, ama sevgisinden de ödün vermez. Sözü Abdülkadir Budak’a bırakırsak, sevginin “boyut”unu anlamlı sözlerle donatır:

“Sevgi boyutunu ölçtüm/Sonsuzum şimdi/Kanat açtı arılarım/Bal verdi/Sevgi boyutunu ölçtüm/Işıdım/Aydınlandı yüzlerdeki karanlıklar/Işık taşıdım/Sevgi boyutunu ölçtüm/Sevgiyim şimdi”

***

Mevlana “gerçeği yalnızca kalp gözüyle görebilirsin” sözünü yüzyıllar önceden söylemiş. Peki ya Fransız pilot, şair unutamadığımız “Küçük Prens”in yazarı Antoine de Saint-Exupéry’nin  şu sözlerini de  unutabilir miyiz? “En iyi yüreğiyle görebilir insan. Gözler asıl görmesi gerekenleri göremez.”

Genç yaşta yitirdiğimiz benim de arkadaşım şair Arkadaş Z.Özger, kalbiyle şöyle konuşur 1971’de yazdığı “Kan Reçetesi” şiirinde: “Kalbim!/elimden tut/elimden tut/sensiz bir şey yapamam.”

Sevgiye tutunan, umuda, insana inanan, güvenen Hüseyin Yurttaş “Sevgiden Ötesi Cehennem” adlı kitabındaki dizelerini elbette boşuna söylememiştir.“gözlerimi açtığım günden beri/sevginin ışıltısıyla bilendim/siz de yıkayın yüreklerinizi/o ışık harmanında/yıkayın/sevgiler olsun efendim!”

Yusuf Alper ‘Zamanın Kırılan Aydınlığı’nda kimseye nefret duymadan sevgi dilinin olanaklarına ayna tutar: “Sevgi esrimesiyle saçlarıma leylekler/Sevginin evlerini kurup büyüyecekler”

Hep sevgiden, umuttan, gülümsemeden, şiirden, aşktan, aydınlanmadan, dostluktan, vefadan yana oldum. İnceliği, içtenliği, gönüldeşliği yakıştırdım sözcüklerime. Dil aydınlığını söylemime yansıttım. Ve dedim ki: Sevgi bu/savaşlara kapalı kapısı/duygu eylemi/oylumlu açılım/sınırı yok/onurlu bildirim alanlara/halktan halka sevgi/yaşama bahar bilgeliği”

Sevgi üstüne dizeler çoğaltan, umutlar yeşerten, çiçekler açtıran daha nice şairimiz var, biliyorum.

 “Gökyüzü Açık Kalsın’’ diye çırpınan Selami Şimşek “Ağırlığı olmayan yüktür sevgi” diyorsa ben nasıl sevmem o şairi. Dostlukları, sevgileriyle donandığım şair dostlarım  Mehmet Sadık Kırımlı, Hidayet Karakuş, Ahmet Günbaş, Atila Er, Halim Yazıcı, Muzaffer Kale, Coşkun Şimşekli, Asım Öztürk, Hülya Deniz Ünal, Tuğrul Keskin, Ünal Ersözlü, Hüseyin Peker, Halit Özboyacı, Tuncer Gönen, Mine Ömer, Gülşen Ersan, Atalay Saraç, Altay Ömer Erdoğan, Seval Arslan… Daha niceleri neler söylemediler ki sevginin dil aydınlığında.

Yerim yetseydi anacağım daha nice şairler vardı. Sevgileri eksik olmasın.