Röportaj / Sinan KESKİN

Eğitimci İsa Aykanat tarafından 1984 yılında İzmir’de özel test bürosu olarak kurulan ve bugün İzmir merkez ofisinin yanında, İstanbul, Ankara ve İzmir’de dört kitabevi, 100’ü aşkın çalışanı, Türkiye’nin her köşesinde 200’ün üzerinde bayisi, zincir, perakende ve internet satış kanallarıyla sektör liderlerinden biri haline gelen Tudem Yayın Grubu çocuk, genç, yetişkin tüm okurlara ulaşmayı başardı.

İlk ve ortaokul çağdaş Türk edebiyatı, dünya çocuk ve gençlik edebiyatı alanlarında özgün yapıtlar yayımlayan Tudem, 2012 yılında ikinci kuşak İlke Aykanat Çam ve eşi Sinan Çam'ın bayrağı devralmasının ardından okulöncesi ve ilköğretim birinci kademe kitaplarıyla ön plana çıkan Uçanbalık, çizgiyle hikayeyi buluşturan; karikatür, çizgi roman ve grafik romanlar basan Desen, nitelikli yetişkin edebiyat kitapları seçkisine sahip Delidolu markalarıyla yayıncılık dünyasında emin adımlarla zirveye yürüyor.

Tudem Yayın Grubu Genel Müdürü Sinan Çam ile Tudem'in son 7 yılda hızla yükselen başarı grafiğini, yayıncılık seköründeki konumlarını, kültür yayıncılığına girme sebeplerini ve hedeflerini konuştuk.

Sinan Bey kaç yıldır TUDEM ailesindesiniz?

Tudem'de iki dönemim var. 2003 – 2011 yılları arasında önce Ankara Bölge Müdürü olarak daha sonra Satış Müdürü olarak çalıştım. Sonra yaklaşık 1 yıl süre ile farklı bir şirkette profesyonel olarka çalıştıktan sonra 2012 yılında yeniden Tudem'e döndüm. Aradaki 1 yılı saymazsak toplam 16 yıldır Tudem ailesindeyim.

TUDEM'e döndüğünüz 2012 yılından sonra şirkette önemli bir gelişim süreci başladı. Eğitim yayıncılığının yanı sıra kültür yayıncılığında da iddalı bir konuma geldiniz. O tarihten sonra TUDEM'de neler değişti?

2012'de bir jenerasyon devri oldu. Ben ve eşim İlke ikinci jenerasyon olarak yönetimi devraldık. Babamız İsa Aykanat hala şirketin hakim ortağı ve Yönetim Kurulu Başkanı olarak görevinin başında. O değişiklikle beraber temel yaptığmız şey sistem yaklaşımı oldu. Üretimden satışa, lojistikten telif hesaplarına kadar her konuyu sistematize ettik. Hala da ediyoruz. Üretim, muhasebe, iletişim de dahil süreçlerimizin tamamı için farklı sistemler kullanıyoruz. Yaptığımız en önemli yenilik bu oldu diyebilirim. İkinci büyük fark, çok daha kalifiye, çok daha yetkin arkadaşlarımızla çalışmaya başladık. İnsan kaynağı kalitemizi artırdık. Bu 7 yılda ne yaptıysak her biri alanında oldukça profesyonel çalışma arkadaşlarımızla yaptık. Ben sadece liderlik etmişimdir. Son olarak yayıncılık sektörünü iyi analiz ettik ve markalarımızı doğru konumlandırdık.

Bu süreçteki büyümeyi rakamsal olarak nasıl ifade edersiniz?

Üretimimiz 1,5 milyondan 5 milyona ulaşırken ciromuz da 9 milyon TL'den 50 Milyon TL'ye çıktı.

TUDEM Yayın Grubu'nun sektör içindeki konumu nedir?

Türkiye'de en çok bandrol alan 8. yayıneviyiz. Türkiye'nin en büyük yayınevi olan Milli Eğitim Bakanlığı bandrol almadığı için bu değerlendirmenin dışında kalıyor. Bandrol alanların içinde en büyük yayınevi ise Diyanet Vakfi. Onu bir kenara koyarsak özel bir yayınevinin aldığı bandrolün toplam bandrole oranı yüzde 2,5. Yani sektör liderinin pazar payı adet bazında yüzde 2,5. Biz sekizinci sıradayız. Pazar payımız yüzde 1,25. Yayıncıların önemli bir bölümünün sektör içindeki payı yüzde 1'in altındadır. Daha da önemli bir bölümü ise binde 5'in altında. Bu şu demek; sektör önümüzdeki dönemde konsolidasyonlara, şirket birleşmelerine ve yeni işbirliklerine tanıklık edecek. Hedefimiz bu süreçte aktif rol oynamak. Başka markalar yaratabiliriz. Ya da başka markaları bünyemize katabiliriz. Bunu sadece bizim değil, başka büyük yayıncıların da yapacağını düşünüyoruz. Yapılıyor da zaten. Bu süreçte majör oyuncu olacağız.

35 yıllık eğitim kitapları yayıncısı olarak, yeterince okumayan bir toplum olduğumuzu da göz önünde bulundurursak, kültür yayıncılığına girmeyi neden tercih ettiniz?

Kültür yayıncılığına başlamamızın temel sebebi şudur; Türkiye'de eğitim yayıncılığı büyük oranda müfredata bağlıdır. Yani Milli eğitim Bakanlığı bir müfredat yayınlar ve siz o müfredata uygun eserler üretirsiniz. Müfredat değişirse o ürün artık kullanılamaz. Yani her zaman risk altındasınız. Ama kültür eserlerini hemen satamasanız bile ürün ticari değerini asla yitirmez. Bastığınız kitabı zaman içinde tüketirsiniz. Mesela 2000 adet John Berger bastınız ve 1500 adetini satamadınız. Her yıl 100 adet satar o stoğu bitirebilirsiniz. Ama eğitim yayıncılığında bu yoktur. Eğitim yayıncılığında her yıl bütün kartlar yeniden dağıtılır. Kültür yayıncılığı alanındaki markalarımız ve yayınlarımızla Tudem'in sivilleştiğini düşünüyorum.

Yakın zamanda bünyenize katmayı düşündüğünüz bir marka var mı?

Şuan öyle bir görüşmemiz yok. Ancak lise grubuyla ilgileniyoruz. Özellikle gelecek yılki yeni lise yaklaşımı bizi heyecanlandırdı. 9.-10.-11. ve 12. sınıfın ders modelini çok doğru buluyoruz. Ve ilk defa lise düzeyinde yardımcı kitaplar üretmeyi düşünüyoruz. Bunu mevcut markalarımızdan biriyle mi yapacağız yoksa inorganik bir satın almayla mı ilerleyeceğiz, henüz karar vermedik.

Basılacak kitapların karar sürecinde bulunuyor musunuz?

Bir miktar eğtim yayınlarıyla ilgileniyorum ama kültür yayınlarıyla hiç ilgilenmiyorum. Kültür yayınlarının yayın yönetmeni İlke Hanım. Ama o da tek başına karar vermiyor. Yayın kurulumuz var. Hatta birden fazla yayın kurulumuz var. Onlar adaylar arasından seçimini yapıyor.

Basacağınız kitapları için temel kriterleriniz nedir?

Bu soruyu İlke Hanım daha detaylı cevaplayacaktır ama ben bazılarında söz edeyim. Hiçbir yazarla çerçeve sözleşme yapmıyoruz. Yazarın bir dosyasını basabiliriz ama diğerini basmayabiliririz. Dosya dosya değerlendiriyoruz. Bu aslında çok yorucu bir süreç. Çünkü her dosyaya sıfır bir proje gibi yaklaşıyoruz. Önemli olan eserin niteliği bizim için. Bir yazar her defasında aynı nitelikte eser üretmeyebilir. Kataloğumuzda bulunan eserlere baktığınız zaman en iyileri görüyorsunuz. Kendi çocuklarımıza önermeyeceğimiz bir kitabı asla basmıyoruz. Sadece ticari kaygıyla asla kitap yayınlamıyoruz, yayınlamayacağız.

Türkiye'de birçok sektörün olduğu gibi yayıncılık sektörünün de merkez üssü İstanbul. İzmir'de bulunmak sizin için dezavantaj mı?

İlk dönemlerde, dijital dünya bu kadar gelişmemişken zorlanıyorduk. İzmir'de özellikle editoryal kadro pek yoktu. Ama İstanbul'dan kaçışın hızlanmasıyla İzmir'de olmanın avantajını yaşamaya başladık. Artık herkes İzmir'e gelmek istiyor. Öte yandan “Cağaloğlu kafası”ndan uzak olmak bizi özgürleştiriyor. İstanbul bize göre satışın merkezi. Ama üretimin merkezi olmak zorunda değil. Çünkü bu sektördeki üretim, fikri bir üretim. Uzaktan da yönetilebiliyor.

TUDEM Edebiyat Ödülleri'ni bir süredir İzmir'de gerçekleştiriyorsunuz. Uzun yıllar İstanbul'da düzenlediğiniz bu organizasyonu neden İzmir'e taşıdınız?

Tudem Edebiyat Ödülleri törenini 2017 yılına kadar bilinirlilik ihtiyacını gidermek için İstanbul'da yaptık. Sonra buna ihtiyaç kalmamasıyla birlikte İzmir'e dönmenin daha doğru olacağına karar verdik. 3 yıldır İzmir'de düzenliyoruz. Çok memnunuz. Sektör bizi yanlız bırakmıyor.

Son ödül töreninde ne yerel yönetimlerden ne de her hangi bir siyasayi partiden kimseyi göremedik. Böyle törenlerde bulunup konuşmayı severler. Davet etmediniz mi?

Hepsini davet ettik. Ama ısrar etmedik. Biz bağımsız bir yayıneviyiz. Arkamızda hiç bir siyasi yapı ya da sermaye grubu yok. Ve bu zamana kadar da ne bir yerel yönetimden ne de bir siyasi oluşumdan destek almadan geldik. Onun için 35. yılımızı siyasete konu etmek istemedik.

Hedefleriniz arasında Kitabevleri açmak var mı?

3 büyük şehir radarımızda. 2019 sonunda bu üç şehirden birinde farklı bir konseptle bir kitabevi açmayı planlıyoruz. Sonrasında her yıl bir kitabevi planımız var.

Nasıl başvurabilirsiniz?

www.tudem.com'da bir dosya başvuru alanımız var. Dosya gönderme koşullarımız ve başvuru formumuz orada mevcut. Formu online olarak dolduruyorsunuz, dosyanızı da buna iliştiriyorsunuz ve başvuruyorsunuz. Eser göndereceklerin burada yazan kriterleri dikkatle okumasını tavsiye ediyorum. Başvuru formunun doğru doldurulmuş olmasına dikkat ediyoruz. 'Dosyanız markalarımızdan hangisine uygun?' sorusu genelde yanlış cevaplanıyor. Mesela yetişkin dosyasına Uçanbalık yazıyorlar. Bu, eseri gölgeliyor. Eserinin hangi markaya uygun olduğunu bilmeyen yazara karşı bir önyargı oluşabiliyor. Cevap süremiz ise 6 ay. Başvuruların ortalama yüzde 2,5'unu kabul edebiliyoruz.