Röportaj/ SİNAN KESKİN

Geçen hafta zorlu geçen pandemi döneminde ayakta kalmak için güç birliği yapan üç genç girişimcinin hikayesini yazmıştım. Birbirinden farklı işler yapan bisiklet eğitmeni Canses Özel, tadilat ustası Burak Karail ve plates eğitmeni Orhan Altunsesli Bostanlı'da Pedalanka çatısı altında omuz omuza vererek hem bu zorlu süreci atlatıyorlar hem de birlikte yapacakları yeni projeler üzerinde çalışıyorlar.

Okuyanlar hatırlayacaktır, geçen hafta Canses Özel'in hikayesinden söz ederken onu size daha ayrıntılı bir şekilde tanıtacağımı söylemiştim. Hiç zaman kaybetmeden bu hafta Canses'i anlatmak istiyorum sizlere. Röportaj için foto muhabirimiz Başak Atilla ile Pedalanka’ya gittiğimizde bizi, üniversite yıllarından da arkadaşım olan Burak Karail karşıladı. Eski günleri yad ettiğimiz kısa sohbetimizin ardından söyleşimize başladık. O sırada Canses henüz ortalarda yoktu. Orhan hoca da kendi odasında plates dersindeydi. Bir süre sonra bluetooth hoparlöründen neşeli bir şarkı çalan bisikletli biri durdu kapının önünde. Burak, Canses'in geldiğini söyledi. İçimden, bu röporaj zor biter diye geçirdiğimi itiraf edeyim. Aklı bir karış havada biriyle karşılaşacağımı düşündüm. Canses, sırtında bir kedi çantası, elinde bluetooth hoparlörü, son derece neşeli bir şekilde içeri girdi. İlk defa karşılaşıyor olmamıza rağmen hem benimle hem de Başak'la sanki yıllardır tanışıyormuş gibi samimi bir sohbete başladı. Biz de onun enerjisine katıldık ve sohbet ilerledi. Bu arada Burak ile söyleşimi tamamlayıp ses kayıt cihazımı Canses'e çevirdim. Canses anlatmaya başladıkça aslında ne kadar farklı ve gerçekten samimi bir insan olduğunu anladım.

Bakkala gidemezdim

Canses, büyük bir heyecanla hemen Pedalanka'yı ve arkadaşlarıyla kurduğu güç birliğini anlatmak istiyordu ama ben biraz daha gerilere gitmesini istedim. “Çocukken bakkaldan ciklet alamayan biriydim” diye başladı söze Canses: “7 yaşıma dönüyorum. Özgüvenim hiç yoktu benim. Kendime güvenimi kazanmamda annemin çok emeği oldu. Zeybek kasetlerini izleyip, bana zeybek öğretmeye çalıştı. Normal okulda çok zorlanıyordum, kimseyle iletişim kuramıyordum. Kimseyle tanışamıyor, konuşamıyordum. Annem beni pilot okul olarak belirlenmiş özel bir okula yazdırdı. 8 yıl boyunca benimle okula gelip gitti, sınıf anneliği yaptı. Hiç yorulmadan, hiç şikayet etmeden özgüvenimi kazanmam, sosyalleşmem için elinden geleni yaptı. Bakkaldan ciklet alamayan insandım annemin büyük özverisiyle bu günlere geldim. Öyle bir açılmışım ki şimdi kimse durduramıyor beni” diye özetledi bir çırpıda.

Kendisinin de dediği gibi, içine kapanık, kimseyle iletişim kuramayan bir çocukluğun ardından sanki o günlerin açığını kapatmak ister gibi son derece aktif bir genç kız olmuş Canses. Behçet Uz Çocuk Hastanesi'nde kanser tedavisi gören çocukların sıkıntılarına ortak olmaktan tutun da Mardinli çocuklara bisiklet sürmeyi öğretmeye kadar gücünün yettiği kadar sosyal sorumluluk projelerinde yer almış. Elinde büyük bir poşetle oturduğu sitenin kapılarını tek tek çalarak oyuncak toplayıp, ihtiyaç sahibi çocuklara ulaştıran Canses, sosyal faaliyetlerini, “Habitat Derneği'nin finansal okur yazarlık projesine katıldım. Çocuklara nasıl para biriktirip, tasarruf yapabileceklerini anlattım. Şu an Uluslararası Genç Liderler ve Girişimciler Derneği'nin Türkiye direktörüyüm. En son, geçen sene 13- 15 Mart’ta Mardin’e gittik. Mardin’deki çocuklara sponsorlarımızın desteğiyle bisiklet, kask, dizlik, dirseklik götürdük. Onlarla yarı Türkçe yarı Kürtçe iletişim kurarak bisiklet sürmeyi öğrettik” diye özetliyor.

Canses, henüz 28 yaşında olmasına karşın, sosyal projelerin yanısıra üniversite eğitimi boyunca birçok farklı işte çalışmış. Aslında ailesinin ekonomik durumu çalışmasını gerektirmese de o hem hayatı tanımak hem de yukarıda değindiğim gibi asosyal geçen yıllarının açığını kapatmak istemiş sanırım.

Nedimelik yaptı

Düğünlerde nedimelikten marketlerde ürün tanıtımına, fotoğrafçılıktan palyaçoluğa kadar birçok işi deneyimlemiş. Canses bunun sebebini şöyle açıklıyor: “Celal Bayar Üniversitesi'nde İşletme okuyordum. Okula genellikle otostop yaparak giderdik arkadaşlarımızla. Bizi arabalarına alıp Manisa'ya bırakanlardan, en çok duyduğum, 'işletme mi okuyorsun, o zaman sen işsizsin' ya da 'mezun olduktan sonra hiçbir baltaya sap olmayacaksın' cümleleriydi. Ben de mezun olduğumda nasıl bir iş yapmak istediğimi keşfetmek için farklı işler deneyimlemek istedi. Çünkü işletme, her alanda çalışabileceğiniz, öngöremediğiniz çok geniş bir konu. Mezun olduğunda, bir diş hekimi gibi, ne olacağım belli değil. O nedenle ne yapmak istediğimi, nelerden keyif aldığımı keşfetmeye çalışıyordum. Eğlenmeyi sevdiğimi fark ettim ama 15-16 saat çalışıp sonrasında elimde çok ufak paraların kalmasından pek hazzetmediğimi fark ettim. Bir ara palyaçoluk yaptım. 12 saat çalıştığımda bana 50 lira veriyorlardı. Dedim bu iş böyle olmaz. Bunu benim başka bir şekilde yapmam lazım dedim, kendi işimi kurdum. 3 saat çalışıp 450-500 lira kazanmaya başladım. Aslında ruhumda girişimcilik varmış ama ben farkında değilmişim.”

Kısa bir macera

Canses, hem çalışıp hem okuduğu için 6 yılda ünivesiteyi bitiriyor. Üniversiteden mezun olduktan sonra, önceden staj yaptığını firmada kurumsal iş hayatına atılıyor. İlk ve son kurumsal firma deneyimini şöyle anlatıyor Canses: “1.5 yıl insan kaynakları asistanı olarak çalıştım. Aslında stajyer olarak girmiştim şirkete. Orada beni bir ay çalıştırdılar. Stajdan sonra ben devam etmek istiyorum dedim. Kabul ettiler, kadrolu olarak işe başladım. Ama bana ücretde verin ki işe geldiğime değsin dedim. Onlar da çok çok cüzi bir miktar ücret vermeyi uygun gördüler. Önce kurumsal iletişim asistanıydım, devam etmeye karar verdiğimde İK’ya geçirdiler beni. Şirkette yaptığım faaliyetler personel arasında çok sevildi. Şirkette çok sevildim ama çok da mobbing gördüm. Hatta, şirkette yaşadığım mobbingden yola çıkarak yazdığım makale ile Ahmet Şerif İzgören’in liderlik kampına ücretsiz katılma hakkı kazandım.”

Yeni hayat

Canses, yaşadığı mobbing ve emeğinin karşılığını alamaması nedeniyle, kısa sürede kurumsal iş hayatında olmayı istemediğini fark ediyor ve öğrencilik yıllarında içinde bulunduğu sivil toplum örgütlerinden, katıldığı seminerlerden edindiği tecrübe ile kendine yeni bir yol çizmeye karar veriyor. Bisikletle tanışması, bisiklet eğitmeni olması ve Pedalanka günleri başlıyor böylece. Canses, o günleri şöyle anlatıyor: “Kurumsal hayatta mutlu olamadım. Çok mobbing de yaşadım. Net olarak karar verdiğim şey şuydu. Sosyal fayda üzerine bir iş yapacaktım. İlk aklıma gelen iş restoranların atık malzemelerini dönüştürüp, gübre haline getirip ihraç etmekti. Ama bunun için bir ekip ve yatırım olması gerekiyor. Bisikleti çok seviyorum, liseden beri turlara gidiyordum. Sonrasında internetten, bisikletle ilgili işler nedir diye aradım. İnsanların bisiklet sürüş eğitmenleri için yurt dışına gittiğini gördüm. Sonra karşıma 'bisiklet sürerek para kazanmak ister misiniz' diye bir ilan çıktı. Hemen formu doldurdum, aradılar. Anneme de; 'Bu iş İzmir'de, Türkiye'de yok. Bu iş başka bir iş. Ben bu işe girmek istiyorum' dedim. Bir süre bu ilanı veren kişiyle çalıştım ama hayata ve işe bakış açımız pek uyuşmadı. Bu işi kendim yapacağım diye ayrıldım. Türkiye Bisiklet Federasyonu'nda eğitime katılıp bisiklet antrenörlüğü belgesi aldım. 2018 yılında şirketimi kurdum. İlk başlarda kiraladığım bisikletlerle eğitim veriyordum. Zaman içinde kendi bisikletlerimi aldım.”

Pandemi talebi artırdı

Artık sadece bisiklet sürüş eğitimi vermediğini, bisiklet turları da düzenlediğini anlatan Canses, “Bu iş Türkiye için henüz çok yeni. Ben başladığımda önümde fazla örnek yoktu. Genellikle bisiklet satan firmalar bu eğitimleri veriyor. Kendime yeni bir iş ve yeni girişimciler için yeni bir iş modeli yararttım. Şimdi temel bisiklet eğitiminin yanı sıra, ileri sürüş teknikleri eğitimi veriyorum, bisiklet turları düzenliyorum. Orhan hocayla (Orhan Altunsesli) birlikte Pedalanka Spor Kulübü'nü kurmaya karar verdik. Önümüzdeki süreçte yeni porjelerimizi hayata geçireceğiz. Hem yurt içi hem yurt dışı bisiklet turizmine yönelik işler yapacağız” diyor. Pandemi dönemi bir çok işi derinden etkilese de, toplu ulaşım araçlarından kaçış, doğada vakit geçirme isteği bisiklete olan ilgiyi artırmış. Canses, son bir yılda talebin çok arttığını dile getiriyor.