Geçtiğimiz Cuma günü, telefonuma hayvansever bir dostumdan mesaj geldi. İnternetteki bir paylaşımı yönlendirmiş bana. 50 civarında köpeğin öldürüldüğü, cesetlerin güpegündüz kamyona atılıp götürüldüğü yönünde bir paylaşımdı bu.
Önce yer belirtilmediği için söz konusu vahşet İzmir’de meydana geldi sandım. Biraz araştırıp, paylaşımın ilk kaynağına ulaştım. Olay Ankara’nın Pursaklar ilçesi Altınova mahallesinde meydana gelmişti. İlk paylaşımı yapan kişinin Facebook hesabında bir de video paylaşılmıştı. Görüntüler içler açısıydı. Onlarca köpek. Belli ki zehirlenerek can vermişler. Pursaklar Belediyesi’nin kamyonuna, olaya tanık olan hayvanseverin haykırışları ve ağlama sesleri eşliğinde taşınıyorlardı. Tam bir insanlık ayıbı.
Bu paylaşımlar sonrası yaşanan vahşet hem sosyal medyada büyük yankı uyandırdı hem de basına yansıdı.
Maalesef artık başından sonuna ezberlediğiniz bir tablo bu.

***
Yüzlerce yazı, haber, STK’ların çağrılarına rağmen Türkiye’nin dört bir yanında sokak hayvanları zehirle, büyük acılar çektirilerek katledilmeye devam ediyor.
Pursaklar sadece uzayıp giden katliamlar duvarına atılan bir çentik daha. Onları koruyan, hakkını arayacak yasalarımız, sorumluların bulunması için sonuna kadar savaşacak bir hukuki sistemimiz yok maalesef.
Her olay sonrası suç duyuruları yapılıyor. STK’lar tepki gösteriyor. Bazen milletvekilleri soru önergeleri de veriyor. Yetkililer mobese kayıtlarının inceleme altına alındığını bildiriyor. Olayın yaşandığı yerin belediyesi, “Biz yapmadık, yapanı kınıyoruz” açıklaması yapıyor. Ve sonuç; koca bir sıfır oluyor. Her kim veya kimler yaptıysa bir türlü bulunamıyor.
Özel olarak hayvan katillerinin peşine düşecek bir devlet birimi yok sonuçta. Böyle bir birim olsa ve olayın peşine düşülse bile onları para cezası dışında cezalandıracak bir yasa da, verilen sözlere rağmen, halen yok.
Yasa yok ama yıllardır yeni yasa tasarısı gündemde. Tasarı ha bitti ha bitecek; meclise ha geldi ha gelecek derken 2018 yılının Kasım ayını da yarıladık. 2019 kapıdan el sallıyor.
STK’ların bir kısmı tasarının içeriğinin eski yasadan da beter hale getirildiğini savunuyor, eylemler yapıyor; diğer STK’lar ise istenilen birçok maddenin tasarıya eklendiğini, olumlu adımlar atıldığını açıklıyor.
Benim gibi olup biteni dışarıdan takip eden biri için, tasarı meclise gelmeden, tasarının kabule sunulacak son halini görmeden olumlu veya olumsuz bir yorum yapmak doğru değil.
Tek dileğim artık tasarının somutlaştırılması; Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmesi ve kamuya açık şekilde tartışılmaya başlanması.
O tasarının maddelerini okumak istiyorum artık.
Her gün yaşam hakları ellerinden koparılıp alınan, hakkı aranmayan hayvanlar için neler ‘tasarlandı’ görmek istiyorum.
Bir daha Pursaklar benzeri bir olay yaşandığında, yasa maddelerindeki hangi değişiklik sayesinde suçluların bulunabileceğini; veya yeni bir Pursaklar yaşanmaması için ne gibi yaptırımlar getirildiğini bilmek istiyorum.
Bir sonraki yazım, meclise sunulan tasarı ile ilgili olsun istiyorum.
Ben istiyorum ama Türkiye gerçekleri “aceleye gerek yok” diyor.
Bakalım, yeni tasarı meclise geldiğinde takvimler hangi yılı işaret edecek?