Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın geçtiğimiz ay açıkladığı "Engelli Hakları Ulusal Eylem Planı"nda istihdamdan erişilebilirliğe, eğitimden sağlığa, siyasi hayata katılımdan hakların korunmasını kapsayan 275 faaliyet yer alıyor. 2030 Engelsiz Vizyon Belgesi’nin hayata geçirilmesi için hazırlanan plan, 2023-2025 yıllarını kapsıyor.

Öte yandan 01 Temmuz 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5378 Sayılı Engelliler kanun kapsamında yer alan Erişebilirlik Yönetmeliği’nin bir türlü hayata geçirilmemesi gibi sebeplerle açıklanan planlara şüpheyle yaklaşılıyor. Açık ve kamu alanlarında engelli kişiler için erişebilirliğin uygun hale getirilmesini hedefleyen 5378 Sayılı Engelliler Kanunu kapsamında hazırlanan Erişilebilirlik Yönetmeliği’nde kurumlara tanınan sürelerde işlemlerin tamamlanması zorunluluğu 5 kez ertelendi.

Pandemi, maliyet yetersizliği gibi sebeplerle defalarca ertelenen yönetmelik, tüm kamu yapıları ve toplu taşıma araçlarının engellilerin erişimine uygun hâle getirilmesi planlıyor. Kurumlara değişim için tanınan 7 yıllık süre defalarca ertelendi. Son ertelemeyle birlikte kurumların eksikliklerini tamamlanması için 2025’e kadar ek süresi bulunuyor.

Yasa ve yönetmeliklerin 17 yıl boyunca hayata geçirilmesinde yaşanan aksaklıklar, ertelemeler, ötelemeler nedeniyle, açıklanan yeni plana da kuşkuyla yaklaşılıyor.


 

Bakanlığın son olarak açıkladığı Ulusal Eylem Planı da, istihdamdan erişilebilirliğe, eğitimden sağlığa, siyasal yaşama katılımdan adalete erişimden hakların korunmasına kadar geniş bir alanı kapsıyor.

"İçermeci ve Erişilebilir Toplum", "Hakların Korunması ve Adalet", "Sağlık ve İyilik Hali", "Kapsayıcı Eğitim", "Ekonomik Güvence", "Bağımsız Yaşam", "Afet ve İnsani Bakımdan Acil Durumlar", "Uygulama ve İzleme" başlıklarından oluşan politikaların, Bakanlık koordinasyonunda, kamu kurum ve kuruluşları ile engelli bireyleri temsilen sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla belirleneceği söyleniyor.

Engelli bireylere yönelik hak temelli bakış açısının yaygınlaştırılmasına ilişkin çalışmalar yapılacağı, bu bakış açısının yaygınlaştırılması için ulusal kampanya düzenleneceği , engelli bireylerin sosyal, kültürel etkinlikler ile turizm, rekreasyon ve spor faaliyetlerine katılımın güçlendirileceği belirtiliyor.Engellilerin sorun yaşadığı bir çok alanda yapılacakları sıralayan eylem planı, bakım hizmetleri ve istihdam konularında çalışma vaat ediyor.

Ötelenen, görmezden gelinen hak ve hizmetlerin dökümüne dönüşmüş olan eylem planı heyecan yaratmıyor, -cek ve -cak ile başlayan cümlelerle dolu planlar bizim için inandırıcılığını yitirdi.

Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz…

Akran zorbalığına karşı topyekün mücadele

Zonguldak Ereğli Endüstri Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde çekilen görüntüler, 2022 yılının son haftasında önce sosyal medyada, sonra da yazılı ve görsel basında gündeme oturdu.

Görüntülerde, 11’inci sınıf öğrencileri, bir sınıf arkadaşlarını darp ediyor, insan onuruna yakışmayan davranışlar yapıyorlardı. Soruşturma, okuldan uzaklaştırma gibi yaptırımlar uygulandığını öğrendik sonra. Peki yeterli mi?

Ne yazık ki kaynaştırma öğrencileri akran zorbalığına en çok maruz kalan grup. Yalnızlaştırılıyorlar, hakarete uğruyorlar, fiziksel şiddete varan zorbalığın her türünü yaşıyorlar. Aynı sınıflarda oturtulmak dışında birlikte  yaşam becerisi geliştirmeye teşvik edilmeyen çocuklar arasındaki ilişkiler, Zonguldak örneğinde  olduğu derecelere varan akran zorbalığıyla sonlanıyor.

Kaynaştırma sisteminin en önemli eksiklerinden biri tipik gelişen çocuklara, farklı gelişim gösteren akranları ile nasıl arkadaşlık yapabilecekleri, onların haklarına nasıl saygı duyacakları,  yaşamı eşit ve adil şekilde paylaşmak için yapmaları gerekenlerin öğretilmemesidir.

İzmir’de akran zorbalığı

Zonguldak “münferit” bir olay değil. İzmir Balçova’da bir devlet okulunun 6. sınıfında otistik sınıf arkadaşlarının başına poşet geçerek, işi hayati tehlike yaratacak boyutlara taşıdı. Sırasının altına çöp leri bırakıp, “çöpleri kendi” attı gibi davranışları, “poşeti başına kendi geçirdi” ye evrildi. Kameraya çekilmeyen, sosyal medyaya düşmeyen, haberlere çıkmayan bunun gibi bir çok olay yaşanıyor okullarda.

Şiddet ve zorbalıkların üstü ne kadar örtülürse, bu olaylar dozunu artırarak yaşanmaya devam edecek. Şiddet ve zorbalık kültürü ne kadar özendirilir ne kadar yaygınlaştırılırsa, o kadar kötü sonuçlar doğuracak.

Oysa, bu çocukların hepsi bizim evlatlarımız. Başta ebeveynler ve eğitim kurumları olmak üzere çocukların gelişimi ve eğitiminde yer alan bütün unsurlar, akran zorbalığını yaratan olguların neler olduğunu dikkatlice düşünmeli ve kendi üzerine düşen sorumluluğun farkına varmalı.

Müfredata girmeli

İnsan onuru ve hakları, özgürlüklerin nerede başlayıp nerede bittiği, öz saygı, farklılıklara saygı, birlikte yaşamın gerekleri, engelli hakları, çocuk hakları, yaşam hakkı, şiddetin türleri, şiddettin sonuçları tüm bunlar Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ciddiyetle ele alınmalı. Bunlar Rehberlik öğretmenlerinin konferans salonlarında yaptığı konuşmalarla çocukların içselleştirebileceği konular değil. Ciddi bir eğitim konusu. Bakanlık, hiç vakit kaybetmeden, bu konuları yaş gruplarına göre ayrı içeriklerle düzenleyip, ilkokuldan başlayarak lise bitimine kadar programlayıp, müfredata alarak zorunlu ders haline getirmeli. Okullarda yaşanan akran zorbalığı başta olmak üzere, kadına yönelik erkek şiddeti dahil ülkenin her köşesinde yaşanan şiddet ile mücadelede büyük bir adıma ihtiyacımız var.