Söke, 16'ncı yüzyılda, Osmanlı idaresinde küçük bir Müslüman köyüydü. Söke’nin çevresinde, 15 civarında köy vardı ve tüm bu bölgenin genel adı Akçaşehir’di. Bu isim, Akçaşehir isimli bir Türk köyünden kaynaklanırdı

Savcı, Kemer, Kızılkilise, Samsun, Sökünez, Botur, Domuz Bergosu, Domadiye, At Bergosu, Yıvacalu, Gümenos ve Kayas isimlerini taşıyan Akçaşehir bölgesi köylerin nüfusunun tamamının Müslüman olduğu görülüyor. Bu köylerin bir kısmı dağılmıştır ve zamanımıza ulaşamamıştır. Bu bölge, idari bakımdan bu bölge İzmir’e (Sığla) bağlıydı. 1575 tarihli Osmanlı nüfus sayımında Akçaşehir bölgesindeki köylerin nüfusu kaydedilmiştir (Bkz. 16. Yüzyılda Türk İzmir). Akçaşehir isminin 1846’ya kadar Osmanlı idari teşkilatında kullanıldığı belgelenebiliyor. 1846 tarihli bir Osmanlı belgesinde Aydın Akçaşehiri’nin diğer isminin Söke olduğu açıkça yazılmıştır.

Rum Çeteler

EŞKIYALIĞIN TEMEL NEDENİ

Söke’de gayrimüslim nüfusun (Rum-Ermeni-Yunanlı) yerleşmesi 17'nci yüzyıldan sonraki süreçle ilgilidir. 17'nci yüzyıl sonlarından Cumhuriyet devrine kadar Söke’nin asli nüfusunu Müslümanlar (Türkler), Yörük aşiretleri, Tahtacılar, Ermeniler, Rumlar oluşturur. Kafkas (Çerkezler) ve Balkan muhacirleri de sonradan bu nüfusa eklenmiştir. 19'uncu yüzyılda Söke, Rumlar açısından stratejik bir önem kazandı. Ege adalarından Anadolu’ya gelmek isteyen Rumlar ya Kuşadası’na ya da Söke iskeleleri vasıtasıyla Anadolu’ya giriyorlardı. Yine Söke civarında suç işleyen Rumlar, yakalanmamak için adalara buradan kaçıyorlardı. Osmanlı otoritesinin bölgede çok sıkı olmadığı anlaşılıyor. Rum çetelerin (1852’de Katırcı Yani) kol gezdiği bir bölge haline geldi. 1915-1916 yıllarında Karadağlıoğlu Aleksi çetesi, bölgede dehşet saçtı. Sisam adasından Söke’ye gelen Rum çeteleri, bölgedeki eşkıyalığın temel kaynaklarından biriydi. Nitekim bir Osmanlı belgesinde Meşrutiyet'le birlikte Söke’de başıboşluğun arttığı, can ve mal güvenliğinin kalmadığı açıkça beyan edilir.

1658924690

PİSKOPOS BULUNUYORDU

1841 tarihli Söke nüfus sayımında, Söke, Balat, Karpuzlu, Çine, Ayasluğ ve Dalama bölgelerindeki Rumların yerleştikleri köy ve bölgeler açıkça belirtilmiştir. Cumalı (Burgaz), Kuyumcu, Mandıca Ovası, Akköy, Uzunkum, Gölhisar (Dalama), Çine merkez, Kıroba, Şahme merkez, Dorumlar, Karahayıt, Demirköy (Karpuzlu), Serçin, Sarıkemer, Boran ve Bafa (Bafi) köylerinde ‘Rum reayası’ mevcuttu. Ayrıca Sisam adasından gelen ‘gündelikçi bekâr Rumlar’ bölgedeki çiftliklerde çalışıyorlardı. Nitekim Rumlar, sökenin Hristiyan Yeniköy’de Aya Panda Limone isimli bir kiliseye sahip olmayı başardılar. 1897 yılında Söke’nin bir metropolitlik merkezi olduğu ve bir piskoposun mevcudiyeti belgelenebiliyor. Hristiyanlar Söke’de bu kilise etrafında panayır kuruyorlardı. Doktorların çoğunun Rum olduğunu da belirtmek gerekiyor. 1913 tarihli bir belgeye göre Söke sahilinde dört Rum köyü kalmıştı. Nitekim Milli Mücadele döneminde Söke Rumlarıyla Kuva-yı Milliyeciler arasında çatışmalar çıktı.

86743B1E504B4A063B976C87Eb8D5687

1841’de Söke’nin, İlyaszade Mehmed Sırrı Bey v. Hacı İlyas Ağa'nın elinde olduğunu da belirtelim. Aslında Söke, iki ayan ailesinin elinde kaldı. Bunlardan biri İlyaszadeler iken diğeri de Kocagözzadeler’di. 1785 tarihli bir belgede İlyaszadelerin, İsveç tüccarlarıyla pamuk ticareti yaptıkları belirtiliyor. İlyaszadelerden Hoşyar Hanım, hayırsever bir kadındı. Arazisine muhacirlerin yerleşmesine izin verdi. Medine’de bir su kuyusu açtırdı ve sebili tamir ettirdi. Söke Rum mahallesinde de Ermeniler bir taş kiliseye sahip oldular. Söke nüfusu arasında Girit muhacirleri, Tahtacılar, Yörükler (Saçıkara ve Kaçar aşiretleri), Çepniler (Sofular köyünde Çetmi aşireti), Çerkezler (Yeniköy Çerkezköyü), Preveze mübadilleri (1924’te), Drama ve Midilli muhacirleri yer alır. 1862 tarihli bir belgeye göre Kacar aşiretinin Söke kazasında meskûn olduğu ifade edilir. Tahtacılar köyünün adı 1908’de Reşadiye olarak değiştirilmiştir. 1900’lü yılların başında Reji Kolcularının, Söke’de kaçakçılıkla mücadele ettikleri de anlaşılıyor.

Kuvayi Milliye 1

ASAYİŞSİZLİK ARTTI

Sökenin en eski camilerinden biri 1811 tarihli Zülfikar Ağa Camii adını taşırdı. Deprem, çekirge istilası ve sel baskınları Söke’nin maruz kaldığı doğal afetlerdi. Şiddetli yağmurlar Söke ovasını basıyor, Söke’nin içinden geçen çay taşıyordu. Küçük su birikintileri ve bataklıklar temizlenmeye çalışıyordu, çünkü sıtmaya neden oluyordu. 1851 yılında da Söke’de meyanbalı fabrikası kuruldu. İzmir işgal edilince Söke’de asayişsizlik arttı. Söke, İtalyanlar tarafından işgal edildi. Burada açılan İtalyan postanesi 1922’de kapatıldı. İtalyanlar, Söke’ye 12 Adalar'dan Rumlar getirerek yerleştirme siyasetine devam ettiler. 1923’de Söke’de bir İtalyan okulunun ve mezarlığının mevcut olduğunu belirtelim. Okul, kısa süre kapatıldı.