Hakkâri sözcüğünün bir Kürt aşiretinin ismi olduğu ve aynı zamanda coğrafi bir bölgeyi tanımladığı ileri sürülür. Fakat, Osmanlı belgelerinde, bu bölgede bulunan çok sayıdaki Kürt aşiretinin ismi geçmesine rağmen, Hakkâri aşireti ismine rastlanmaması bu görüşü desteklemez

Hakkâri sözcüğünün bir Kürt aşiretinin ismi olduğu ve aynı zamanda coğrafi bir bölgeyi tanımladığı ileri sürülür. Bu bölgenin merkezi Çölemerik’tir. 12. yüzyıl Geniza belgelerinde ve Arap kaynaklarında Hakkâri (Hakkariyye) sözcüğü geçer. Hemen belirtelim ki Osmanlı arşiv belgelerinde Hakkâri isimli bir Kürt aşiretine rastlanmaz. Bölgeye ismini veren bu Kürt aşiretinin hangi dönem ve kaynaklarda geçtiği sorunludur. Osmanlı belgelerinde, bu bölgede bulunan çok sayıdaki Kürt aşiretinin (Jirki, Merziki, Doski, Heriki, Şikefti vs.) ismi geçmesine rağmen, Hakkâri aşireti ismine rastlanmaması tuhaf bir durumdur ve yukarıda ileri sürülen görüşü desteklemez. Çeşitli dönemlerde Van, Erzurum, Musul ve Tebriz’e bağlı olan bu bölge, Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran zaferi (1517) ile Osmanlı topraklarına şartlı olarak (ocaklık statüsünde) katıldı. Osmanlı-Safevi ilişkileri açısından önem kazanan bu bölgede, Sünni İslamı Osmanlı devleti temsil ederken, Şia’yı Safeviler temsil ediyordu.

KÜRT ZEYNEL BEY

On altıncı yüzyılın en önemli Hakkâri beyi, Kürt Zeynel Bey'dir. Zeynel Bey, on altıncı yüzyıl ortalarında Osmanlı-Safevi (İran) ilişkilerinde önemli askeri, siyasi ve diplomatik rol oynadı. Şehzade Bayezid’in İran’daki durumunu takip etti, Şah Tahmasp hakkında Kanuni Sultan Süleyman’a bilgi verdi. Bu yüzyılda, Vastan Kalesi'nin stratejik önemi arttı. Zeynel Bey, Çölemerik’te kendi adına bir medrese yaptırdı. Salmas bölgesi de Osmanlılar'ın himayesinde onun idaresine verildi. Kükürt ve kurşun madeni, Hakkâri’nin ekonomik önemini artırdı.

VAN-MUSUL-TEBRİZ

Osmanlı idari teşkilatında bazen Van’a bazen de Musul’a bazen de Tebriz’e bağlı olan Hakkâri bölgesinin, on sekizinci yüzyıldaki önemli valilerinden biri de İzzeddin Şir Bey’di. Çölemerik’in Meydan mahallesinde cami ve medrese inşa ettiren İzzeddin Şir Bey Hakakri’nin bazı köylerini yaptırdığı hayır eserlerine vakfetti.

Hakkâri beylerinin, Van valisi vasıtasıyla, İstanbul’a çeşitli hediyeler (kürk vs.) sunarak, Osmanlı sultanlarına itaatlerini bildirmeleri bir gelenekti. Bazı beyler ise Safeviler tarafına meyleder, Hakkâri hâkimi İmadeddin bey gibi beyler, Osmanlılar'ın İran üzerine yapılan askeri seferlerine katılmazlardı. Revan seferine katılmayan Hakkâri beyi İmadeddin Bey, İran’a kaçtı ama yakalanarak tutuklandı ve İstanbul’a getirildi.

1826 yılında, İran, İlbak sancağındaki, Başkalan, Dirik, Bizan, Divan, Eşkidan, Deyr, Cari, Borikan kalelerini; Çehrik sancağındaki Çehrik, Kürdban, Gevar, Bazerke kalelerini ve Mahmudi sancağındaki Kotur, Satmanis, Abka ve Karasuvan kalelerini Osmanlılar'ın elinden aldı. Sadece Hoşab Kalesi Osmanlılar'ın elinde kaldı. Şehrizor Kalesi ise harap haldeydi. Hakkâri bölgesi, bu şekilde tamamen İran’ın eline geçti. Bir yıl sonra Hakkâri ağaları ve beyler, İran’ın elinden kurtularak Osmanlılar'ın tarafına geçtiler. Hakkâri hâkimi Nurullah Han, II. Mahmud’a hediyeler gönderdi. Hakkâri beyleri ile İstanbul arasındaki yazışmaların Farsça olarak yapıldığını belirtelim.

TIRHALA MUTASARRIFI

1844’te Hakkâri bölgesinde Hristiyan Tiyariler (Nesturi) ile Cizre mütesellimi Bedirhan Bey arasında, vergi (cizye vergisi) sebebiyle, çatışmalar başladı. Hakkâri, Tanzimat uygulamalarından muaf tutuldu. 1848’de Hakkâri eyaleti kuruldu ve eski Tırhala mutasarrıfı Ziya Bey'e verildi. Hakkâri’de Hz. Ömer sülalesinden gelen bazı kişiler ile Kadiri şeyhine, Osmanlı devleti maaş bağladı. 1849 yılında Nesturiler arasında asayiş sağlandı. Nesturi milletinden Mar Simon, İstanbul’a Farsça bir teşekkür mektubu gönderdi. 1851’den itibaren Amerikan misyonerleri Nesturiler'in arasına sızdı. Bunlar Nesturi köylerinde oturmaya ve Protestan mezhebi propagandası yapmaya başladılar. 1850’de Kotur bölgesindeki bir köyde 200 hanelik Yezdigân (Ezidi / Yezidi) nüfusunu bulunduğunu ifade edelim.

AŞİRETLER

Hakkâri yaylalarından dolayı aslında bir aşiret bölgesiydi. Heriki, Artuşi, Süluki, Şikak, Şekaki, Tiyari, Takuri, Sumay, Zibari, Şikefti, Sebki, Milan, Sebki, Haydaranlı, Zeydanlı, Haruti, Doski, Nakuri, Jirki, Merziki gibi Kürt, Fars, Türkmen, Nesturi ve Yezidi aşiretleri, bu bölgedeki aşiretlerden bazılarıdır. Şikefti, Milan, Şekan İran’dan Hakkâri bölgesine gelen aşiretlerdir. Haruti ise Musul’dan Hakkâri’ye yaylaya çıkan aşirettir. Şikak, İran’ın bir aşiretidir. Abdülhamit, Hamidiye alayını, Sünni aşiretlerden oluşturmuştur. Aşiretler arasında mücadele devam etmiştir. Tiyariler ile Bedirhaniler (Nesturi-Kürt çatışması), Nesturi-İslam çatışması eksik olmamıştır. İran Kürtleri ile Hakkâri Kürtleri'nin mezhepleri aynıdır. Ruslar, Kırım Harbi esnasında, Osmanlı devleti aleyhine Kürtleri kışkırtmaya başlamışlardır, bağımsız Kürdistan kurulması için. Ermeniler'in bir kısmı İran’dan Hakkâri’ye gelmiştir. 1858 tarihli bir Osmanlı nüfus sayımına göre Hakkâri sancağında 8 bin 539 erkek Hristiyan nüfus bulunmaktadır. Hemen belirtelim ki, Hakkâri ile ilgili Osmanlı verileri pek de güvenilir değildir. En fazla Hristiyan nüfus sırasıyla Beytüşşebap, İlbak ve Yukarı Tiyare ve Aşağı Tiyare kazalarında bulunmaktadır. Çölemerik, Çal, Diri, Kotur ve Gevar’da da Hristiyan nüfus mevcuttu. Bu yıllarda Çölemerik’in ekseri nüfusu ise Nesturi idi. 1856 Paris Sulh Muahedenamesi imzalanınca, Van ve Hakkâri Hristiyanları kutlama ve şenlikler yaptılar. Zira bu anlaşmaya göre, Hristiyanlar ile Müslümanlar vatandaşlık hakları bakımından eşit kabul ediliyor ve Rusya’nın bölgedeki nüfuzu sonlandırılıyordu. Bu anlaşma Doğu Hristiyanları arasında sevinçle karşılandı. Askerlik, vergilendirme, memuriyet gibi konularda Hristiyanlar Müslümanlar ile eşit kabul edileceklerini sanıyorlardı.

Osmanlı arşivinde Hakkari Hristiyanları'yla ilgili 1857 tarihli bir nüfus sayımı bulunuyor (NFS.d. 7313). Bu sayıma göre tüm Hakkâri vilayetinde 8 bin 539 erkek Hristiyan nüfus mevcuttu. Elbak kazasında 1392 kişi (erkek nefer), Çölemerik’te 1160, Beytüşşebab’ta 1624, Çal’da 464, Diri’de 883, Kotur’da 882, Tiyare-i Ulya ve Tiyare-i Süfla’da 1160 ve Gevar’da 975 Osmanlı devletine vergi ödeyen Hristiyan erkek tespit edilmişti. Bu sayımdan görüldüğü gibi, Hristiyan nüfus (Yezidi/Ezidi, Nesturi, Ermeni), eski çağlardan beri, buranın yerli nüfusu arasında yer alır. Bu bölgedeki Keldanilere dair verilere, herhalde ya sayıları çok az olduğu için ya da Osmanlı nüfus memurlarından kaçtıkları için, Osmanlı arşivinde rastlanmıyor. Bu bölge Hristiyanları'nın, İran Hristiyanları ile yakın ilişkiler içinde oldukları açıktır.

ÇÖLEMERİK'TEN HAKKARİ'YE

Türkiye, bu bölgedeki yer isimlerinin bir kısmını Türkçeleştirdi. Gevar, Yüksekova ile değiştirildi. Çölemerik, Hakkâri yapıldı. Arapça olan Beytüşşebap, aynen bırakıldı. Çal, Çukurca’ya çevrildi. Diri, bir aşiret ismi olarak halen yaşamaktadır. Kotur, Van’ın doğusunda, İran sınırları içinde kalmıştır. Elbak, Başkale’ye çevrilmiştir. Tiyari, sözcüğü ise (Nesturi/Asurileri yeri), bir yerleşim yerinin ismi olarak ortadan kaybolmuştur. Zap suyunun batı kıyılarında, Çukurca civarında yer alıyordu.