Olimpiyatlar… 4 yılda bir, yüz yılı aşkın süredir dünyanın farklı ülkelerinde düzenlenir, dururlar. Aslında eski yunanda, milattan önce başladığına dair bilgiler de mevcut, olimpiyat oyunları ile ilgili… Bir bilgiye göre de İstanbul’da yaşayan Roma İmparatoru milattan sonra 4. yüzyılda bu oyunları durdurmuş. Biz bakalım günümüze… Kaderin cilvesi olacak ki, yine İstanbul! Bu defa spor için, sporcu için, spora destek olanlar için ve oyunların ülkemizde de olabilmesi için Roma İmparatoru Theodosius’un aksine çalışan bir komite; Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK)…
Ülkemizde olimpiyat deyince olimpiyat statlarımız ilk akla gelir… O amaçla inşa edilmiş olsalar da, o amaçla hiç kullanılamamışlardır. Olimpiyatlara göre daha küçük Akdeniz Oyunları ve Universiade gibileri saymazsak… Gerçi bu oyunlar, hayalini kurduğumuzun yanında mahalli lig gibi kalıyor ama neyse artık... Sonra olimpik havuzlarımız… Bir havuz gördük mü sorarız hemen; “olimpik mi? Hayır, yarı olimpik”! Bir de Olimpik Lion ve Olimpiyakos var kulaklarımıza aşina…
İzmir’imizde de olimpiyat için inşa edilen Atatürk Stadımız, büyükşehrimizin buz pisti ve çeşitli ilçelerde olimpik ve yarı olimpik yüzme havuzları mevcut. Bunlara ilave olarak İzmir’imizin olimpik bir Başkanı da var artık; Bornova’nın genç Başkanı Olgun Atila… Yukarıda sözünü ettiğim TMOK var ya! İşte bu TMOK Başkan Atila’yı “Şeref Diploması” ile ödüllendirdi. Neden mi?
Başkan Atila’nın, göreve geldiği günden bu yana, spora ve sporcuya verdiği destekler… Tesisleşmede durmak ve bitmek bilmeyen enerjisi ile üretilen projeler… Kısa ve uzun vadeli spor politikaları… Bir yerel yöneticinin kent sporu için yapması gerekenden çok ama çok daha fazlası…
Geçen yıl aldığı “Egede Yılın Spor Adamı Ödülü” ve “Fair-play Madalyasına” ek olarak bu yıl da “Şeref Diploması”… İzmir’in stat problemini iki yıl önce büyük çabalarla sonlandıran ve sporun her dalına destek olan bu genç adam; belki de gelecekte ülkenin olimpiyat sorununa da el atar… Kim bilir?

***

İki satır da Göztepe için yazmam gerek! Sezon bitti ve Göztepe bu sezonu, sezon başı tahminlerinin üzerinde bitirdi. Hatta azıcık dikkat ve şans, Göztepe’mizi daha üst sıralara taşıyabilirdi. Artık yeni sezonun planları yapılıyor. Hatta hazırlıklar yönetim tarafından başlatıldı bile... Önce Tamer Tuna ile yollar ayrıldı. Tamer Tuna’yı ve Tamer Hoca yüzünden Göztepe’yi eleştirenlerdendim sezon başında. Tamer Hoca ile anlaşıldığında, daha tecrübeli ya da daha bildik birini görmek isterdim diye de yazmıştım. Hatta bu sezon deneme sezonu olmamalı, çok uzun bir aradan sonra Süper Lig heyecanı yaşayacağız. Sevincimiz bir yıl sürmemeli demiştim. Yanıldım ve iyi ki de yanılmışım.
Şimdi de, Bayram Bektaş! Onun da hocalık kariyerinde Süper Lig tecrübesi yok! O da Tamer Hoca gibi çok büyük bir takımı ilk defa teknik olarak sırtlamaya çalışacak. Arka arkaya yapılan bu benzer hamle için, “demek ki yönetimin yoğurt yeme şekli bu” diyor ve Göztepe’mizin geçen yıla oranla daha başarılı olmasını diliyorum.
Ancak, Bayram Bektaş’ın bugüne kadar ki hocalık kariyerini incelediğimizde sürekli olarak Bülent Uygun ile yan yana geldiğini ve yardımcılık görevini üstlendiğini görüyoruz. Bucaspor’un, yanlış oyuncu politikalarıyla Süper Ligden düşmesinde büyük pay sahibi olduğuna inandığım Bülent Uygun’dan bahsediyorum. O Bucaspor hala toparlanamadı! Hatırlatayım istedim.