Bu hafta Türkiyede ilk ve orta öğrenimde  20 milyona yakın öğrenci okula başlıyor. Üniversitelerimizdeki 6.950.142 öğrencimizi de sayarsak, toplam 27 milyonluk bir kitle oluyor ki bugün siyasi nüfusu bir hayli hissedilen Belçika, Hollanda ve Avusturya gibi ülkelerin  bu kadar vatandaş kitlesi yok!

Milli Eğitim Bakanlığı açıklamalarına göre, ilk ve orta eğitimde 20 milyon 481 bin öğrenci, 1 milyon 178 bin öğretmenin denetiminde 2023-2024 yılı öğretim dönemimine başladı. Toplamda 74 bin okulumuz ve 744 bin dersliğimiz var. Ara tatil 13 Kasım'da, yarı tatil de 22 Ocak'ta başlayacak.

Liselerde devamsızlık koşulları yeniden ele alınarak, sınıf tekrarı yani sınıfta kalmanın tekrar uygulamaya konulmasına, klasik yazılı sınav sistemine geri dönülmesi ve  açık öğretime geçişlerin zorlaştırılmasına kadar bazı mevzuat değişiklikleri de yapıldı. Ama bunlar palyatif çözüm uygulamaları, çünkü çok önemli eğitim sorunlarımız var ve yapısal reformlar yapmak zorundayız. 

Geçenlerde ekonomi ile ilgili bir makalemde, iktisadi sorunların  mali düzenlemelere ek olarak yapısal reformları de zorunlu kıldığını belirtmiş, sosyal ve idari reformlara atıfta bulunmuştum. Bunu gerçekleştirmek,  siyasi erkin başında kim olursa olsun zor ve riskli bir aksiyon, çünkü  yapısal reformların basit  tedbirleri aşan bir doğası var..Demokrasi, hukukun üstünlüğü, evrensel hukuk kurallarının uygulanması gibi başlıklarda ilerlemek ek politik sorunlar oluşturabiliyor! Eğitim ya da genel olarak bir ülkenin gelecek kuşaklarının on yıllar sonrasının dünyasında gerekli donanımlara sahip olmasını sağlayacak bir eğitim tedrisatı, öğretim dışı siyasi,ekonomik ve sosyolojik perspektiflerin bileşkesini ve stratejisini gerektiriyor.

Ancak yapısal reformlarla bir toplumu radikal bir şekilde dönüştürülebilmek kabil.. Sonuçta ülke, tarımdan endüstriye köklü bir dönüşüme tabi olurken toplum da sosyal güvenlikten yargı ve eğitime kadar her alanda yeni bir yaşam biçimi ve anlayışına geçecek.

Bu kapsamda ilk öğretimdeki sorunlar için, eğitim modül yada programlarının sık sık değişmesi, okul yaşamına başlama yaşı ile ilgili tartışmalar, temel eğitime bütçeden ayrılan payın azlığı, donanımlı öğretmen açığı, öğrenci-veli- öğretmen ilişki ağındaki sıkıntılar, okul öncesi eğitim konfügürasyonunda ideal formatta olmayan organizasyon ve halen devam eden ikili öğrenim gibi başlıklar vurgulanabilir. 

Orta öğrenim ile ilgili sorunlara bir göz attığımızda da, okullaşma konusunda iller arası farklılıkların bir hayli dikkat çekiçi olduğunu görüyoruz. Eğitim Bakanlığı 2019-2023 stratejik planında ortaöğrenime katılım ve tamamlama oranlarının yüzde yüze çıkartılması  temel hedef olarak konulmuştu, ancak gelinen noktada bu sağlanılmış değil. Bundan on yıl önce %65'lerde seyreden okullaşma oranı, zorunlu hale getirilmesine rağmen 2020'lerde ancak %84'lere gelebildi.Ayrıca okula erişim problemlerine devamsızlık, okulu terk gibi önemli sorunları eklemiyorum bile.Gelişmiş ülke istatistikleri ele alındığında devamsızlık ve terk  oranları  yüksek seyretmekte.Ek olarak toplumsal cinsiyet sorunları ve engellilerin eğitimi ile  2011 yılından itibaren Suriye İç Savaşı sonrası  gündemimizde giderek büyük bir yer kaplayan  mültecilerin eğitime erişimi konusu da eğitimde sosyal kapsamda sorunlar yumağının alt başlıklarını oluşturmakta. Elbette eğitimcilerin özlük haklarından sınıfların fizik ve donanım eksikliğine kadar bir hayli sorun da bunlara eklenecektir.

Eğitim Bakanlığı 2023 Eğitim Vizyonu, öğrencilerin ilgi, yetenek ve kişiliklerine özel esnek modüllü bir eğitim tedrisatını hedeflemişti. Verilen akademik bilgilerin beceriye dönüşmesi ile okullar arası başarı farkının giderilmesi de temel amaçlardandı. Henüz bunları gerçekleştiremedik!. 

Üniversitelerimizde ise yetersiz eğitimden mali özerkliğe, yüksek lise vasfındaki üniversite isimli kuruluşların kapatılmasından işlevsiz hale gelmiş YÖK'ün lağvedilmesi ya da reforma tabii tutulmasına kadar devasa sorunlar var karşımızda.

İlk ve orta öğrenimle birlikte Üniversiteler, ülkemizin sosyoekonomik kalkınması için en önemli faktörlerden birisi olan beşeri sermayenin ana unsurlarıdır. Bu bağlamda, temel sorunlarının milli politikalar ve stratejiler düzleminde çözümlenmesi ve misyonlarının gereğini yapabilmeleri, ülke bekası için vazgeçilmez önceliktedir. Var olan problemler giderilirken, çağdaş, yenilikçi, rekabetçi ve inovatif eğitim modelleri ile birlikte, küresel ekonomiye entegre olunurken, gelecek yüzyılların sorunlarına değil çözümlerine katkı sağlatayan bir formasyonu da öncelemek gerekiyor. 

Eğitim Sistemimizi, kültürel ve toplumsal değerlerimiz perspektifinde, yaratıcılık ekosisteminde, bilim ve teknoloji üretirken bunu da toplumsal ve insanlık için bir faydaya dönüştüren, dünya standartlarında vasıflı insan güçü yetiştirecek bir radikal reforma tabii tutmak gibi çok hayati bir görevimiz söz konusu..

Hollanda 17 milyon nüfusu ile 1.1 triyon dolar gayrı safi milli hasıla yaratıyor.Ülkemiz ise Hollanda'nın  dört katı bir nüfus ile onların dörde üçü bir GSMH üretebiliyor. Bu negatif matematiksel denklem, ancak eğitim sistemimizin reformu ile değişebilir.