Bir adı daha varmış, Ahmet. 63 yaşındaymış arkadaşım. Bunları cenazesinde öğrendim. O bizim Nihat’ımızdı, her daim delikanlı olmasından yaşını bile merak etmezdim. Foça’da belediye binasına, cami duvarına asılan fotoğraflarına bakarken, birinin bunların şaka olduğunu, Nihat’ın aslında hepimizi yürüyüşe çağırdığını söylemesini bekledim. Olmadı. Birkaç söz, bir dini tören, hüzünlü alkışlar, sonra uzaklaşıp gitti cenaze arabası…

Foça’da birlikte yürüdüğümüz yollara, oturduğumuz mekânlara uğradım. Beş Kapılar’ın oralarda bir taşın üstüne oturup, henüz dün gibi duran geçmişe doğru bir yolculuğa çıktım. Unuttuklarımı sormaya niyetlenip dönüp baktığımda, yanımda yoktu. Ölüm buydu işte. Yaşamın doğum gibi tek gerçeğidir, hepimizin başına gelecektir… Geçiniz, şimdi bunları yazarken, “teselliden nasibim yok, hazan ağlar baharımda.”

Büyük iddia gibi gelebilir ama benim yaşadığımdır. Haydi, memleket demeyeyim İzmir ve Ege’de, yerel yönetimler tarihi açısından unutulmaz, unutulursa hayata ayıp olur işler ve onları başaranlar vardır. Barış denince Osman Özgüven, emek deyince Hakkı Ülkü, kültür ve sanat deyince Zafer Keskiner, çevre ve doğa denince Nihat Dirim’in akla gelmesi boşuna değildir. Dikili, Aliağa, Salihli ve Foça’nın bu kavramlarla anılması, onlar sayesindedir. Unutuldu mu? Bunu da moda deyimle “sürdürülebilir” kılma konusunda çabalaması gerekenlere ve kendinize sormalısınız. Kuşkusuz benim konumlandırmam bir anımsatmadır. Yoksa bu kavramlar iç içe geçmiş, birbirlerini belirlemiş ve adı geçen kentlerin karakteristiğini oluşturmuştur. En büyük şanslarımdan biri, bu dört yiğit insanla tanışmak, dost ve yoldaş olmak, çabalarında yer alabilmektir. Şimdi bu inanılmaz kare, Zafer Ağabeyden sonra Nihat’ı da yitirdi, öyle mi? İnanılacak gibi değil.

Bundan yirmi yıl kadar önce, İzmir motiflerinden “Çizgi Hüseyin”, memleketi Bayramiç’te yerel yönetimin İda’yı ve geleneksel festivali örselediğinden, içerik ve anlamından uzaklaştırdığından yakınmış, alternatif bir festival hazırladığından söz etmişti. Düşündüğünü eylemiş, bugün bile yapılması güç bir paneli, içerik ve konuşmacılarıyla etkinliklerin amiral gemisine dönüştürmüştü. Çevre, kültür, sanat ve yerel yönetim konulu panelin konuşmacıları, yukarıda saydığım mangadan oluşuyordu. Anımsadıkça ter basar, “Çizgi” paneli benim yönetmemi istemişti. Kayıtları varsa, mutlaka yayınlanmalıdır. Yalnızca oradaki belediye başkanı, yöre halkı ve ülkenin dört bir yanından “alternatif festivali” izlemeye gelen konuklar özelinde değil, bugün için de unutulmaz, ders alınası ve ne yapılması konusunda herkesin kendine çeki düzen vereceği bir paneldir. Zafer Ağabeyin entelektüel bilgeliği, Osman Ağabeyin neyin neden yapılması gerektiğini aktaran duruşu, Hakkı Ağabeyin kitleyle çelebilik içinde iletişim nasıl kurulur sorusuna örnek oluşturması ve elbette Nihat’ın tıklım tıklım meydanı gençlik enerjisiyle dalgalandırması… Yalnızca konuşma sıralarını anımsatmaktan başka bir işlevim olamazdı. Bir de panel masasına ilişmek zorunda kalan yöre belediye başkanının, tsunamide kaybolmamasına yardımcı olmaya çalışmıştım. “Alternatif Festival”e yol açan tutumundan dolayı birkaç kez özür dilediğini anımsıyorum. Bu özürler, biraz da Nihat’ın dinmek bilmeyen coşkusu yüzünden, adamcağızın davetine kısa süre katılmamızda da uzayıp gitmişti. Sonrasında şenlik türkü indiğimiz Assos’ta uzayan gecede, Ege dört yiğit insanına yıldızlı gökyüzüyle ve yakamozlu sularıyla teşekkür etmişti. Düşünceler, öneriler, tartışmalar, işleri güçleri düşleri paylaşmalar içinde, sabah ne de çabuk olmuştu. Bugün düşünüyorum da, nicedir yerel yönetimlerde çalışmanın altındaki coşkuyu ve nitelikleri elbette tartışılır bir şeyler yapma telaşını, sanıyorum hallice o geceye de borçluyum.

Bir türlü diş geçiremeyen, suyunu toprağını birikimlerini kasalarında boğamayan, devrimci bir duruşu eğip bükemeyenler dışında, yüreği bu ülkeden, kentten ve Foça’dan yana atan herkes üzüntülüdür. Kısa ama dopdolu bir yaşamın ardından, Nihat Dirim derler bir delikanlı da kalbimizdeki sonsuzluğa taşındı. Ailesinin, yakınlarının, sevenlerinin, yoldaşlarının, Foça’nın ve memleketin başı sağ olsun. Mücadelemizde her daim canlı kalacaktır.