Müzeler yalnızca hoş zaman geçirilen mekanlar değil, aynı zamanda eğitim kurumlarıdır. Gençler kültürlü insan olmanın erdemi yanında, geçmişe dair önemli bilgileri müzelerde edinirler.
Bir kentin sahip olduğu müzelerin sayısı kadar, nitelikleri de önemlidir. Yani yaşayan müzeler mi, yoksa kendileri de müzelik mi olmuşlar.
Peki İzmir'de müzeler ne durumda acaba?
İzmir ilinde irili ufaklı elli civarında müzemiz var. Çoğunluğu arkeoloji ve etnografya müzeleri.
"N'olur gelmeyin" diyen bir arkeoloji müzemiz, "Hüngür hüngür ağlayan" bir etnografya müzemiz, belediye başkanına "artı" yazsın diye yapılmış karikatür ve mask müzeleri, insanların yerini bile bilmedikleri bir Tabiat Tarihi Müzesi..
Liste uzar gider...
Hepsi kötü mü, tabii ki değil.
8 bin 500 yıllık tarihi olan bir kentte farklı bir şeyler bekliyor insan.
Olan garip müzelerin yanında, olması gerekip de olamayan müzelerimiz de var.
Roma İmparatoruna aile hekimi olmuş ama, kendi memleketine yaranamamış Bergamalı Galenos mesela. Hipokrat'tan sonra en önemli ikici hekim, ama biz değerini bilmiyoruz.
Bergama Etnoğrafya Müzesi'ni bir konağa alıp, orayı bir "Galenos ve Asklepion Müzesi" yapmak aklımıza gelmemiş mesela.
2 bin 600 yıllık bilinen tıp tarihimiz var ama, bir SAĞLIK MÜZEMİZ YOK!
Beş muhteşem mutfağa sahibiz ama, bir MUTFAK MÜZEMİZ YOK!
Cumhuriyet'in en önemli sanayi tesislerini kurmuşuz ama, bir SANAYİ MÜZEMİZ YOK!
Benzersiz bir Karantina Adamız ve Tahaffuzhanemiz var ama, bir KARANTİNA MÜZEMİZ YOK!
Binlerce yıllık su kültürümüz var ama, bir HAMAM MÜZEMİZ YOK!
2 bin 700 yıllık Yahudi kültürüne sahibiz ama, bir YAHUDİ MÜZEMİZ YOK!
Bilmem farkında mısınız, Anadolu'nun kültür mirası gözümüzün önünde eriyip gidiyor. Köklerimiz kuruyor. Biz film izler gibi seyrediyoruz sadece. Geleceğimiz olan gençlere ne bırakacağız?
Makam sahibi kişiler, sadece yaptıklarından değil, yapmadıklarından da sorumludurlar.
En azından vicdanen...