Konu Süper Lig olunca herkes hakemden, VAR'dan dert yakınıyor bu ara. Peki hiç mi güzel şeyler olmuyor bu arenada. Sürekli eleştirmek, işin kolayına kaçmak sanki. Televizyonda, futbol muhabbetlerinde hep ezbere karalamalar. Peki saha içi. Maalesef biz yeşil sahaya odaklanamıyoruz. Maç izlemeyi sevmiyoruz. Dikkatimizi dağıtacak o kadar çok şey var ki onlara odaklanıyoruz. Elimizde telefon, sosyal medyada sörf yapıyoruz. Alacağımız eşyanın indirimini kovalıyoruz. 1 dakika maç izleyip 15 dakika arkadaşlarımızla karşılaşmanın kritiğini ortak mesajlaşma gruplarında tartışıyoruz. Ancak gol olunca kafamızı ekrana çevirip, sanki 90 dakika izlemiş gibi tweet atıyoruz. O sebepten saha içinde olan güzel şeyleri de yakalamak mümkün olmuyor. Bu sezonun 21 takımla oynanmasından dolayı fikstür sıklığının yaşanması Süper Lig  takımlarının oyun ezberinin gelişmesine yol açtı. Ortak kanaat fazla maç oynamak oyuncuları yoracak şeklindeydi ancak sınırları zorlamak, futbolcuların fizik kalitelerinin yükselmesine, modern futbolun olmazsa olmazı hızlı düşünme ve oynama anlamında üstüne koymalarına sebep oldu. Ayrıca hocaların bu maç pratiğinde taktik anlamda ilerlediklerini görmekteyiz. 4-2-3-1 ezberinden çıkıp farklı varyasyonlar deneniyor. Daha geçen seneye kadar birbirinin kopyası sistemleri izlemenin sıkıntısı yaşanırken, bu yıl çeşitlilik umut vaadediyor. Sumudica, Kayserispor'dan sonra Gaziantep FK'daki 2. sezonunda 3-5-2 dizilişiyle hem makine gibi takım yarattı. Hem de diğer hocalara ilham verdi. Hatta ufak bir Rumen modası akımı başlattı. Kayserispor bir donemin unutulmaz sağ beki Dan Petrescu'yu takımın başına getirdi. Türkiye'de demode diye eleştirilen 3'lü savunma artık yavaş yavaş onun sayesinde kullanılır oldu. Ama malesef biz Sumudica'nın saha içindeki değil dışındaki sansasyonlarına odaklandığımız için taktisyen yönünü  övemeden kendisine yol verdik. Çünkü futbolu izlemeyi değil, dedikodusunu yapmayı seviyoruz. 1.sporumuz futbol dedikodusu olmuş vaziyette. Konyaspor artık birinci taktik olarak 3'lü savunmayı kullanıyor. 4-3'lük Galatasaray galibiyetinde 3'lü savunmanın rakibi şaşırtması İsmail Kartal'ın hocalık meziyeti hanesine artı yazar. Hüseyin Çimşir Erzurumspor'u çalıştırdığı periyotta 3-4-3'ten vazgeçmedi ancak savunma elemanlarındaki yetersizliği onun Dadaşlar'da ömrünün kısa olmasına sebebiyet verdi. Denizlispor, Ankaragücü, Göztepe ve Yeni Malatyaspor'un 4-4-2 formatıyla sahaya çıktığını görüyoruz. Hocaların sık maç temposunda rakipleri şaşırtmak ve taktiğe odaklanmak için sistem değişikliklerine gitmeleri futbolumuz için bir ilerleme sağlayacaktır. Antrenörlerin rakibi analiz etme zamanının kısıtlı olmasından dolayı teknik ekipler diziliş konusunda ve kısa vadeli pragmatist taktikler yaratma hususunda kendilerini geliştirdi. Ve fikstür yoğunluğu ile maç pratiği sebebiyle daha hızlı maçlar izliyoruz beklenenin aksine. Modern futbolun olmazsa olmazı olan sert dikine pasları çoğu takımın kullandığına şahit oluyoruz. Süper Lig'den kaçma sebebi olan tembel, yan pas yapma alışkanlığını bir kaç takım dışında kullanan artık yok. Gerçekten pandeminin getirdiği zorluklara rağmen futbolumuzda olumlu filizlenmeler oluyor. Ve artık takımlarımız transfer yapmayı öğrendi. Kasımpaşa gidip Malmö'den İsveç Milli takım forveti Thelin'i getirecek futbol aklına sahip kişilerce yönetiliyor. Alanyaspor, Gaziantep FK, Ankaragücü, Kasımpaşa isimli futbolcuları değil başarıya aç profesyonellik seviyesi üst düzey isimleri kadroya katabiliyor. Bu da Süper Lig seviyesinin Avrupa futbolunun trendlerini yakalamasına sebep oluyor. Şimdi sıra Avrupa kupalarında başarı yakalamakta. Güç seviyesi olarak bize daha uygun olacak, gelecek yıldan itibaren başlayacak Avrupa'nın 3 numaralı Ligi, Konferans Ligi'nde takımlarımızın başarılı olması muhtemel. Orada yapılacak bir yarı final, alacağımız bir kupa, yeniden özgüvenimizi
yerine getirebilir, Avrupa futbolunun o kadar da uzağında olmadığımızı gösterebilir.
***
Sumudica'dan bahsetmişken onun enteresan bir anısını da anlatalım. Herkes kötü lanse edilen özelliklerinden bahsediyor, çocuğunu dinleyen saygı duyan Sumudica'nın başından geçen hikayeyi anlatalım. Sezon başında transfer dönemi açılıyor ve Sumudica'nın futbol menajerlik oyunu oynayan oğlu, babasına bir futbolcu öneriyor. Sumudica'ya, "Baba bu oyunu her oynadığımda Mirallas bonservissiz oluyor. Bende maliyetsiz alıp maksimumun katkı alıyorum" diyor. Rumen hoca da araştırıyor gerçekten Belçikalı yıldız boşta ve fizik olarak hazır durumda. Sumudica oğlunu dinliyor ve Mirallas geliyor. Türkiye' de bilindiği üzere fırtınalar estiriyor. Sonrasında yaşanan olaylar sonrasında ise oğlunu dinleyecek kadar naif ve kibirli olmayan özelliğini Türkiye öğrenemeden buralardan ayrılıyor.
***

Karşıyaka için ilk yarı tatsız kapandı.  Hiç hesapta olmayan Erbaaspor yenilgisi liderin 6 puan gerisine düşülmesine sebep oldu. Tokat temsilcisi karşısında oynamayan Mustafa Aşan'ın ne kadar kıymetli bir oyuncu olduğuna şahit olduk. Bu takımın vazgeçilmezi ne golcü Hakan Kuş ne de yıldız adayı Doğukan İnci. Aşan olmadığında genç ağırlıklı takım saha içinde öksüz kalıyor. Onları yönlendiren, gerektiğinde azarlayan Aşan olmadığında Karşıyaka sıradan bir takıma dönüyor. Ve kaptığı toplar, mücadele gücü, bitmek bilmeyen enerjisiyle onun örneği takımda yok. Zaten insan böyle bir yeteneğin neden 3. Lig'de oldugunu sorguluyor. Çok rahat TFF 1.Lig'de bir takımda oynayacak kapasitesi olan, teklifler de alan kaptan, Karşıyaka aşkından kulübünü yalnız bırakmıyor. Keşke Karşıyakalı varlıklı işadamlarında da Mustafa Aşan'ın binde biri Karşıyaka sevdası içlerinde bulunsaydı, Türkiye her yıl 2 kere Süper Lig'de gerçek bir derbi izlemiş olurdu.